Yeni Şafak yazarı Hasan Öztürk, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eski danışmanı Etyen Mahçupyan'ın, 'Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun görüştüğü 4 Mayıs’ın "ulusal bayram" olarak kutlansın' önerisiyle ilgili olarak, "Diyor ki köşebaz, 'Buna karşılık Davutoğlu'nun gidişi … geri kalan herkeste büyük bir coşku yarattı. 4 Mayıs'ı ya da 22 Mayıs'ı bayram ilan edelim' diyerek kendince milletle dalgasını geçiyor. İstersen gel teklif edelim 24 Nisan da bayram olsun! Ben bunu söylesem 'ne ırkçılığım, ne ittihatçılığım, ne de faşistliğim' kalır! Oysa sen buna benzer bir şeyi önerme cüretini göstererek kendi,' seçkinciliğini, faşistliğini, üstenci bakışını' göstermiş oldun!" dedi.
Hasan Öztürk'ün, "'24 Nisan bayram olsun' desem…" başlığıyla yayımlanan (10 Mayıs 2016) yazısı şöyle:
Seri yazılarla “olmaz” dedi durdu… “Olmaz, olamaz” dediği, “Başkanlık sistemi”ydi ve parlamenter sistemi övüp duruyordu…
Buraya kadar sorun yok. Kim neyi istiyorsa onu savunsun ve eleştirsin. Girdiği polemiklere de diyeceğim bir şey yok, gerekli cevabı üslubunca aldı. Ama hatırlatalım 7 Haziran sonrası “Ak Parti-CHP koalisyonu”nu da hararetle savunan, savunmakla da kalmayıp, “Ak Parti yoksa biter” diyen oydu! Lakin bu sefer baltayı taşa tam vurdu..! Zira, “seçkinci” duruşu bu kez ona danışmanı olduğu genel başkanın partisinin tabanının bir kısmını “aşağılama” cüretinigöstertti! Adam, hiç yüzü kızarmadan, hiç umursamadan Ak Parti seçmeninin kahir ekseriyetinin “cahil-cühela; eğitimsiz filan” olduğunu söyledi. Bir de dalgasını geçti, “onların sevindiği günü bayram ilan edelim” diyerek..! Şu ana kadar da Ak Parti çevrelerinden, “hadi oradan densiz” diyen çıkmadı, hayret! Diyor ki, özetle: “Ahmet Davutoğlu'nun genel başkanlığı bırakmasına sevinenlerin çoğu cahil. Üzülenlerin çoğu ki bunlar azınlıkta eğitimli, şehirli..! Hal böyle olunca da çoğunluğun sevindiği günü bayram ilan edelim!” Hadi oradan “mizan” sen misin? Devirdiği çam bini aştı “Davutoğlu'nun Erdoğan'la yaptığı tarihi 4 Mayıs görüşmesiveya daha görkemli bir olayı uygun bulanlar için kongre tarihi olan 22 Mayıs ulusal bayram ilan edilebilir.” Kurduğu cümle aynen bu. Bir çıkarımda daha bulunuyor: “Son dönemde başka hiçbir olayda toplumun bu denli 'sevinçte' buluştuğuna tanık olmadık.” Eee… Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun görevi bırakmasının bir “zorlama ile” olduğunu söyleyen köşebaz, bu zorlamaya üzülenlerin vasfını da şöyle açıklıyor: “…Dikkate alınması gereken 'üzülenler' Davutoğlu ile birlikte evrensel standartlarda, rasyonel bir inşa sürecinin başlayacağını umanlardı. Çoğunlukla iyi eğitimli, kentli, orta üst sınıf, yeni kuşak, küresel nitelikleri haiz muhafazakarlar. Toplam nüfusun en fazla yüzde 5'i, pek pek 7-8'i…” Bu seçkinci yazar, Ak Parti'yi kendince kategorize etmiş.
Davutoğlu'nu “orta üst sınıf”ın, Erdoğan'ı cahil ve fakirlerin temsilcisi ilan etmiş!
-Davutoğlu'nun cuma günü Konya'da Şems-i Tebrizi'nin türbesinde duaya durmasını… Cumartesi günü Bosna'da cami açmasını… Dönüşte Esenboğa'dan Ankara'ya gelirken uğradığı taksi durağında fotoğraf vermesini hadi anlamadı diyelim… Konya'da musafaha yaparken eli zedelenen Davutoğlu'nun o elini hangi sosyal sınıf tutmuştu acaba?- Neyse devam edelim… Diyor ki köşebaz, “Buna karşılık Davutoğlu'nun gidişi … geri kalan herkeste büyük bir coşku yarattı.” “4 Mayıs'ı ya da 22 Mayıs'ı bayram ilan edelim” diyerek kendince milletle dalgasını geçiyor. Ona bir önerim var ama… İstersen gel teklif edelim 24 Nisan da bayram olsun! Ben bunu söylesem “ne ırkçılığım, ne ittihatçılığım, ne de faşistliğim” kalır! Oysa sen buna benzer bir şeyi önerme cüretini göstererek kendi,“ seçkinciliğini, faşistliğini, üstenci bakışını” göstermiş oldun! Ha bir de Erdoğan nefreti ile Erdoğan'ı sevene nefretini… Allah senin gibilerin danışmanlığından Ak Parti Genel Başkanı'nı ve Başbakanı muhafaza etsin! Yol arkadaşlarının lider sorunu yoktur “İki kaptan bir gemiyi batırır” diyor eskiler. Doğrudur da! Buna mukabil Hazreti Peygamber (as) “Üç kişi yola çıktığınızda aranızdan birini lider seçin” diyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun “kongrede aday olmayacağım” başlıklı konuşmasında ısrarla “yol arkadaşlığı”na işaret etmesi bende yukarıdaki iki öğretiyi hatırlattı. Yol arkadaşlarının tek bir hedefi vardır; menzile ulaşmak. Bu menzile ulaşmak için de iki öğreti bize bir şey söyler. “Üç kişi dahi olsanız birini lider seçmek” ya da “iki kaptan bir gemiyi batırır”. Hal böyle olunca, kötü sistem iyi niyetli olunsa bile menzile ulaşmak üzere yola çıkan yol arkadaşları arasında sorun oluşturur. Yaşayarak gördük. 4 Mayıs ile birlikte Türkiye yeni bir sürece girmiştir. Bu sürecin nihayeti “Başkanlık oylaması”dır! Yol arkadaşları, aralarına sızmaya çalışan nifakçılara rağmen menzil için yürüyüşlerini sürdürmelidir. Menzile yürüyenlerin uyumu önemlidir, yolcuların liderlik sorunu yoktur!