Yeni Şafak gazetesi Ankara Temsilcisi Abdulkadir Selvi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "Bugünkü şatlarda gelecekle ilgili siyaset planım yok" açıoklamasına ilişkin, "Başbakan başından beri Cumhurbaşkanımızla görüşeceğiz demesine rağmen, Abdullah Bey'in bu çıkışı yapması şık olmadı" dedi.
Gül'ün açıklamalarının "Cumhurbaşkanlığı tartışmasının erkenden açılmasına sebebiyet verdiğini, Erdoğan'ı tasfiye etmek isteyen muhalefet ve paralel yapı için can suyu olduğunu" öne süren Abdulkadir Selvi'nin Yeni Şafak gazetesinde "Gül'ün şifreleri" başlığıyla yayımlanan (21 Nisan 2014) yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Gül, Çankaya sürecinin kritik bir aşamasında konuştu.
'Bugünkü şartlarda gelecekle ilgili bir siyaset planım yok' dedi.
Her nedense Gezi sürecinden bu yana başka havuzları dolduran Cumhurbaşkanı'na yakın kaynaklar ise cümledeki, 'Bugünkü şartlarda' kısmının altının çizilmesini istedi.
Şunu teslim etmek geriyor ki, Abdullah Bey, Çankaya'da, 'Gül gibi' Cumhurbaşkanlığı yaptı. Hatta öyle ki, eşi başörtülü diye Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı olmasını engelleme uğruna Cumhuriyet mitingleri düzenleyenleri, 367 kararını verdirip 27 Nisan e-muhtırasını alkışlayanları dahi, yeniden cumhurbaşkanı adayı gösterilse itiraz etmeyecek bir noktaya getirdi.
Bunu da Süleyman Demirel'in varlık nedenini inkar ederek 28 Şubatçılara yaslanması şeklinde de yapmadı.
AK Parti iktidarının kimi uygulamaları ve Başbakan'ın bazı icraatları ile arasına kalın bir hat çizerken, kimi zaman 'Bir yerlere hoş görünmeye mi çalışıyor?' şeklinde tereddütlere yol açsa da biz onu, Cumhurbaşkanlığı görevinin bir gereği olarak izah ettik.
Cumhurbaşkanı son açıklamasıyla, Başbakan'la aralarında bir fitne çıkarmak için ellerini ovuşturanlara da açık kapı bırakmadı. Tabiri caizse, 'Fitne kapısı'nı kapattı. Abdullah Gül'ün omzuna tüfeği yerleştirip Erdoğan'ı nişan almalarına imkan tanımadı.
Cumhurbaşkanı Gül'ün açıklamasını izlerken bir yandan da Mahsun-i Şerif'ten, 'İşte gidiyorum Çeşmi Siyahım' türküsünü dinliyordum. Cumhurbaşkanı'nın açıklaması üzerine yapılan yorumları izlerken, uçağından inmeyenlerden, 'Nereye gidiyorsun' diye bir şeyler yazmalarını bekliyordum, şaşırdım.
Sanıyorum kendisi de erken vakitte yazılan, 'Uğurlar olsun' yazılarını görüp üzülmüştür.
Abdullah Gül bizim için önemli bir değer. Meğer onlar içinse, sadece ileride Erdoğan'la bir kavgaya girer de buradan bize ekmek çıkar mı diye üzerine bahisler oynanan bir siyasi figürmüş.
30 Mart'ta millet öyle bir ders verdi ki, yeminli Erdoğan düşmanları haricinde kimse Erdoğan, Cumhurbaşkanı olamaz diyemiyor.
Süleyman Demirel dahil.
'Cumhurbaşkanlığı ikram edilecek bir mevki değildir' dedi.
Erdoğan Köşke çıkarsa AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan kim olsun sorusuna yanıt aranıyor.
Bir de çok cılız bir şekilde Erdoğan başımızda kalsın, Erdoğan olmazsa parti erimeye girer tezini savunanlar var.
Erdoğan sonrası için düşünülen isimlerin başında Cumhurbaşkanı Gül geliyor. Ama bu arada Ahmet Davutoğlu ve Numan Kurtulmuş isimleri etrafında bir şekillenme de söz konusu. Hesap yapanlar dikkate alıyor mu orasını bilmem ama bu hesapların bir yerinde ise Bülent Arınç'ın yer alması gerekiyor.
Bu arayışlar devam ededursun asıl önemli olan Erdoğan'ın ne düşündüğü.
Başbakan'ın Çankaya'ya çıkmak istediğini biliyoruz. Ama kendisinden sonraki AK Parti için ne düşündüğünü henüz öğrenme şansımız olmadı.
Zaten şimdiden açıklasa partisinin yetkili kurullarına danışmasının ne anlamı olur.
Başbakan başından beri Cumhurbaşkanımızla görüşeceğiz demesine rağmen, Abdullah Bey'in bu çıkışı yapması şık olmadı.
Cumhurbaşkanı, sabırla bu sürecin sonuçlanmasını beklese, Başbakan Erdoğan'la bunu konuştuktan sonra hareket etseydi daha yararlı olurdu
'Ben yarın gazete manşetinden bir şey duymam' demesine rağmen, Başbakan Erdoğan'a her kararını gazete manşetlerinden ya da canlı yayınlar aracılığıyla iletiyor. 'Kararda benim düşüncem önemli olacak' diyor. Zaten kimse sizin düşünceniz önemli olmayacak demiyor ki...
Abdullah Bey, Cumhurbaşkanlığı tartışmasını erken başlattı.
Erdoğan'ı tasfiye etmek ve bileğine kelepçe vurmak için girişilen 17 Aralık darbe girişimi ve meydan muharebesi şeklinde geçen bir seçimin sonuçları tartışılmadan, Cumhurbaşkanlığı tartışmasının açılması, muhalefet ve paralel yapı için can suyu oldu.
Cumhurbaşkanlığı makamının gereği olarak hüsnü niyetle tevil etmeye çalışmamıza rağmen Gezi'den bu yana AK Parti hükümetinin icraatları ve Başbakan'ın beyanları arasına kalın çizgiler çizme çabası bizim mahallede kekremsi bir tat bıraktı.
Aynen Başbakan'a en sert eleştiriler yöneltenlerin Cumhurbaşkanı'nın ilk gezisine davet edilmesinin verdiği rahatsızlık gibi.
Ancak Abdullah Bey'in paralel devlet konusundaki tavrı bir kez daha, 'İyi ki Çankaya'da Abdullah Gül var' dedirtti.
Hakkını teslim etmek gerekiyor. Abdullah Bey, Çankaya'da bir çok gerilimin krize dönüşmeden aşılmasını sağladı.
Cumhurbaşkanı Gül'ün sözlerindeki sitemi görmek gerekiyor. Ama gelecekle ilgili siyaset planının olmadığını yönündeki sözlerini, köşesine çekilme olarak görmüyorum.
İki adım ileriye atlamak için bir adım gerileme olarak değerlendiriyorum.
'En büyük siyaset siyasetsizlik' diye boşuna dememişler.