Yeni Şafak gazetesi yazarı Cem Küçük, Fethullah Gülen'in "kendi polis istihbaratına 'sakın Hrant Dink cinayetini engellemeyin, hatta teşvik edin" talimatı verdiğini öne sürdü. Küçük, "Evet yanlış okumadınız... Pensilvanya, Hrant Dink cinayeti ile ilgili engellemeyin ve teşvik edin talimatını vermiştir. Bunun üzerine Ali Fuat Yılmazer ve Ramazan Akyürek bu olayı organize etmiştir" ifadesini kullandı.
Küçük'ün "Fethullah Gülen Batı nezdinde de bitecek!" başlığıyla Yeni Şafak'ta yayımlanan (20 Aralık 2014) yazısı şöyle:
Paralel örgütün medya şefi Ekrem Dumanlı hakkında şu satırları yazdığım saatlerde tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Fakat bu durum Ekrem Dumanlı’nın 22 sayfa tutan ifadesinin yalanlarla dolu olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Fethullah Gülen'in liderliğindeki bu suç örgütü yalan söylemek ve iftira atmak konusunda özel olarak uzmanlaşmış bir örgüt...
Ekrem Dumanlı hayatında Fethullah Gülen'den talimat almadığını söylüyor. Buna kargalar bile güler. Ekrem Dumanlı dediğiniz adam ortaokul seviyesinde bir Türkçe hocası iken Gülen’in her türlü talimatına sorgulamaksızın uyacağını gösterdiği için bu noktalara geldi. Gülen legal talimatların yanında illegal talimatlar da verebilen iki-yüzlü bir örgüt lideriydi. Dumanlı her türlü illegal talimatı uygulayan bir adamdı. Tahşiyecilere yönelik kumpas olayı da bunun örneğidir. Bunun gibi onlarca örnek vardır. İşte şimdi Dumanlı ve Hidayet Karaca bunun bedelini ödeyecekler. Gülen’in bir yüzünde hoşgörü, diyalog, insan hakları, demokrasi gibi maskeler vardı. Öbüründeyse istihbarat operasyonları, kumpaslar, sahte kanıt üretmeler, KPSS soruları hırsızlığı hatta kanlı cinayetlere yol verme gibi karanlık bir yüz vardı.
Evet bu son söylediğimi bilerek söylüyorum... Ben adil bir adamım. Mesela geçen hafta paralel örgütün cinayet işlemekle görevli bir birimi olmadığını tarzlarında cinayetin olmadığını söylemiş biriyim. Paralel örgüt de adil yargılanmalıdır. Benim bu söylemimi Samanyolu hemen ana haberinde kullandı. Gülen Batı nezdinde meşru algılanmak için doğrudan silahlı bir birim kurmamıştır. Fakat bu demek değildir ki bazı cinayetlere dolaylı ve taşeronlar aracılığıyla Gülen’in bağlantısı olmamıştır. Hrant Dink Cinayeti, Gülen'in Batı'daki itibarını yerle bir edecek olaydır. Bu süreci hep beraber yaşayacağız. Ergenekon operasyonunun başlatılması ve TSK’nın Gülenist yapı tarafından ele geçirilmesi süreci Gülen için hayatiydi. 2007-8’de tek gündemi buydu Gülen’in. Türk devleti içindeki paralel istihbarat Hrant Dink’in öldürüleceğini Gülen’e bildirmişti. Gülen'den kendi polis istihbaratına gelen talimat netti: Sakın engellemeyin hatta teşvik edin...
Evet yanlış okumadınız... Pensilvanya, Hrant Dink cinayeti ile ilgili engellemeyin ve teşvik edin talimatını vermiştir. Bunun üzerine Ali Fuat Yılmazer ve Ramazan Akyürek bu olayı organize etmiştir. 2008’deki Başbakanlık Teftiş Kurulu raporunun bu iki polisle ilgili kanıtları çok nettir. Mesela Hayko Bağdat da Akyürek-Yılmazer ikilisinin cinayette aktif rol oynadığını söylerdi hep. Şimdi cemaatin kanalından maaşa bağlanınca Hrant için adalet duygusunu yitirmişe benziyor. Dink’le ilgili talimatın Gülen’den gittiğini şu an hem MOSSAD hem de CIA bilmektedir. Bu iki teşkilat Türk devletine de bu bilginin kendilerinde olduğunu belirtmiş ve yeniden Türkiye-ABD-İsrail arası stratejik ortaklık günlerine dönülürse Gülen’in Dink cinayeti gerçeğinin Batı medyasının manşetlerine çıkacağı garantisini vermişlerdir. Aslında hem Washington hem Tel-Aviv Gülen’in Türkiye halkı nezdinde bittiğini ve bir daha kendine gelemeyeceğini biliyor. Şu an Türkiye’yi istedikleri dış politika çizgisine getirmek için Gülen’i rehine gibi kullanıyorlar. Türkiye ise bir yandan direniyor bir yandan elindeki güçlerle pazarlık yapıyor. Türkiye ile ABD-İsrail bloğu uzlaştığı an Gülen’i portakal gibi sıkıp atacaklar. Gülen’in Dink cinayetindeki parmağının ortaya çıkması ile tüm cemaat Batı’dan deport edilecek. Hiç merak etmeyin 2010’lu yıllar içinde Gülen ve örgütünün şu an Türkiye’de itibarı nasıl sıfırsa Washington ve Brüksel’de de durum aynısı olacak.
İşte tüm bu süreçlerde paralel emniyet kadar paralel medya da vardır. Ali Fuat Yılmazer ile Ekrem Dumanlı arasında Yurt Atayün ile Hidayet Karaca arasında fark yoktur. Bunların hepsi Gülen’in talimatıyla suç işlemiş adamlardır. Bunlardan biri almış, öbürü pişirmiş, bir diğeri yemiştir. Bu düzeneğin tüm parası da TUSKON vesilesiyle sağlanmaktadır. Paralel örgüt önce elindeki devlet gücüyle himmet, yani haraç toplar sonra bu kara para TUSKON’da yıkanır ve legalize edilir. Sonra da bu para cemaatin çeşitli damarlarına zerk edilir. Paralel yapı aynı zamanda örgütsel bir yolsuzluk ağıdır.
İşte şimdi bu örgütsel yolsuzluk ağının santrali olan TUSKON iş dünyasında partner bulmakta zorlanıyor. İş dünyasının çoğunluğu TUSKON’a mesafeli. Fakat köşeye sıkışmış TUSKON çetesine hayat öpücüğünü ise CHP veriyor. Geçen yazımda CHP’nin finans ayağının baronlarından Bülent Ünal’ın TUSKON ile ortaklığını anlattım. Ünal'ın başında olduğu şirket TUSKON’u yeniden aklama ve sisteme sokmanın peşinde koşuyor. Ünal ve şirketi bu tavırlarında ısrar ederse Türk devleti de gereğini yapacaktır. CHP tabanından en nefret edilen adam Fethullah Gülen. Fakat CHP üst yönetimi tuhaf biçimde CHP tabanının nefret ediği bu örgüte yardım ve yataklık ediyor. Bu ilişkiler de elbette bir gün çözülecektir...