Her yıl, vücudu toksinlerden arındırma amacıyla yapılan detoks konusunda yeni iddialar ortaya atılır.
Hangisinin bilimsel olup olmadığını bilmek zordur. Bunların bir kısmını sizin için değerlendirdik.
BBC Türkçe'de yer alan habere göre, yılbaşı döneminde geçen alkollü günlerin ardından, yılın ilk ayını alkolsüz geçirme kararı alınır genelde. Fakat bunun uzun vadeli bir yararının olup olmadığı konusunda fazla bilgi bulunmuyordu.
New Scientist dergisinin Londra Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Rajiv Jalan ile yaptığı ortak çalışmada dergi çalışanlarından 10’u bir ay boyunca hiç alkollü içki almadı. Bu süre sonunda her birinin karaciğerindeki yağ oranında yüzde 15 azalma olduğu görüldü. Yağlanma karaciğer hasatlıklarına davetiye çıkarır. Kişilerin kanındaki kolesterol ve glikoz oranında da düşüş kaydedildi.
Yılın ilk ayında alkolden kaçınmak diğer aylarda istendiği kadar içki içilebileceği anlamına gelmiyor elbette. Fakat yine de Sussex Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, öğrencilerin ilk ay alkolden kaçınmasının daha sonraki dönemlerde de engelleyici bir etkisinin olduğu gözlendi. Yani birkaç haftalık bir ara karaciğerinizi tümüyle onarmasa da daha sağlıklı bir yaşam çabasını tetikleyebilir.
Bazı süper gıdaların vücudu zararlı kimyasallardan temizlediğine inanılıyor. Kimileri Arnavut biberine, limon suyuna, karahindiba köküne inanırken kimileri de kinoa, yaban mersini ve yosun üzerine yemin ediyor. Bunların vücudu temizlediği gibi cilde ve saça da iyi geldiğine, fazla kilolardan kurtulmamızı sağladığına inanılıyor.
Fakat geçen ay yayımlanan geniş kapsamlı bir değerlendirmede, detoks diyetlerinin zararlı maddeleri vücuttan attığına dair kesin verilerin bulunmadığı sonucuna varılmıştı. Hem kilo kaybetmek hem de daha sağlıklı ve uzun bir yaşam sürmek için bol meyve, sebze ve balık ile işlenmemiş karbonhidrat içeren dengeli beslenmenin en doğru seçenek olduğu belirtiliyor.
Vücut geliştirme spor salonları müdavimlerinin işiymiş gibi düşünülse de, ağırlık çalışmak aslında herkesin günlük spor programı içinde olmalıdır. Zira sağlıklı kas dokusu vücutta diyabete yol açan insülin direnci ve kalp hastalıkları riskini azaltır. Bu hem normal kilodakiler hem de obezler için geçerlidir.
Kasları güçlendiren hareketler aynı zamanda tansiyonu da düşürür; bunun kas kitlesini daha hızlı kaybeden yaşlılar açısından özellikle faydalı olduğu belirtiliyor. Aerobik ve kas direnci hareketlerinin sağlıklı kiloda kalmak ve kalp açısından en etkili yöntem olduğu vurgulanıyor.
Düzenli spor yapıyor olsanız bile uzun süre oturmaktan kaçınmak gerekiyor. Uzun süre hareketsiz kalmak kanda glikoz ve yağ birikiminin ve insülinin tavan yaptığı anların artmasına neden oluyor. Bunlar genel olarak uzun vadede vücut metabolizmasına zarar veriyor.
Bu konudaki bir araştırmada varılan sonuçlar oldukça çarpıcıydı: 25 yaşından sonra televizyon karşısında oturarak geçirilen her saat ömrümüzden 22 dakika götürüyor; yani düzenli spor yapanlar açısından bile bu ömrün beş yıl kısalması demek. Oturarak yapılan okuma, yazma gibi etkinlikler de aynı şekilde zararlı. İşiniz masa başında ise uzun dönemli kalıcı hasarların ortaya çıkmasına engel olmak, kandaki glikoz ve insülini dağıtmak için her 20 dakikada bir kısa bir yürüyüş yapmak tavsiye ediliyor.
Yeni yıl kararları genel olarak umudun tecrübeye karşı zaferidir aslında. Bu kararları alan kişilerin ancak yüzde 8’inin bunları uyguladığı belirtiliyor. Belki de bunun nedeni, hırslı kararlar alıp sonra da uygulamadığımızda kendimizi sert biçimde yargılamaktır.
Psikologlar suçluluk duygusunun davranışlarımızı olumsuz etkileyebileceğini, daha geniş hedeflerimize karşı bayrakları suya indirmemize neden olabileceğini, oysa arada bir kendimizi ödüllendirdiğimizde öz denetim duygusunun harekete geçtiğini belirtiyor. Kısacası, erdemli kararların yanı sıra kendimize biraz hareket alanı bırakmak belki de en doğrusu.