BBC TürkçeÖzge Özdemir
Hükümetin açıkladığı kredi ve teşvik paketlerinin seçmenleri etkilemek için mi uygulamaya konduğu yerel seçimlerle ilgili yürütülen tartışmaların başında geliyor.
Türkiye ekonomisinin 2018'in son çeyreğiyle beraber yavaşlaması ve enflasyonun yüksek seyretmesi, bankaların birçok alanda sağladığı kredi teşvik paketlerinden belediyelerin kurduğu tanzim satış noktalarına kadar farklı alanlarda önlemlerin alınmasına yol açtı.
Konut sektöründe kredilerin uygun koşullarda sağlanmasının yanı sıra kamu bankalarının kredi kartı borçlularına piyasa koşullarına göre daha düşük oranlarda kredi sağladığı kampanyalar, hükümetin bir seçim hamlesi olarak değerlendirildi.
Hatta kimi ekonomistler ve analistler atılan bu adımları hükümetin elindeki kamu kaynaklarını kendi lehine kullanması olarak değerlendirdi.
Bu yüzden 31 Mart yerel seçimleri yaklaşırken hükümetin devlet bankaları aracılığıyla kamu kaynaklarını rakiplerinin dezavantajına olacak şekilde değerlendirdiği eleştirileri getirildi.
Son zamanlarda yayımlanan bir araştırma ise devlet bankalarının önceki yerel seçimlerde iktidar tarafından nasıl kullanıldığını inceliyor.
Bu araştırma, düzenlenen son üç yerel seçimde devlet bankalarının kritik seçim bölgelerinde özellikle ticari kredileri iktidarın lehine olacak şekilde dağıttığını öne sürüyor.
İngiltere'nin önde gelen üniversitelerinden London School of Economics'ten (LSE) araştırma görevlisi ve ekonomist Dr. Orkun Saka ile Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası'nın (EBRD) baş ekonomistlerinden Çağatay Bircan'ın "Kredi döngüleri ve ekonomik sonuçları: Politik konumun sonuçları" (Lending cycles and real outcomes: costs of political misalignment) adlı makaleleri Ekim 2018'de yayımladı.
İki ekonomistin bu araştırmasına göre kamu bankaları, yerel seçimler öncesinde rekabetin yüksek olduğu seçim bölgelerinde iktidar partisinden belediye başkanının olduğu şehirlerde kredi musluklarını açarken, tam tersi muhalefetten bir belediye başkanının olduğu kritik şehirlerde kredi musluklarını kısıyor.
Araştırma aynı zamanda bu durumun ve yerel bölgelerdeki ekonomik göstergelerin seçim sonuçları üzerinde etkili olduğunu ortaya koyuyor.
Araştırma kapsamında 2003 yılından 2017 yılına kadar geçen süre içinde çeyreklik bazda, devlet bankaları ve özel bankaların verdiği tüketici krediler ile ticari krediler incelenmekte.
Böylece 2004, 2009 ve 2014 yıllarında düzenlenen yerel seçimler araştırmanın kapsamında.
Makalede, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) detaylı veri edinilmesini sağlayan veritabanı FinTürk'ten, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'ndan ve yerel seçim sonuçlarından edinilen veriler kullanılmış.
FinTürk'ten edinilen veriler sayesinde şube, kredi türü ve banka türü gibi farklı kırılımlar sayesinde ayrıntılı verilerin edinilebildiği vurgulanıyor.
Araştırmanın sonuçlarına göre devlet bankaları, rekabetin güçlü olduğu seçim bölgelerinde eğer iktidar partisi AKP'den bir belediye başkanı yönetimdeyse daha fazla ticari kredi sağlıyor. Tam tersine eğer yönetimde bir başka partinin belediye başkanı varsa daha az ticari kredi verildiği görülüyor.
Bu durumun, yerel seçim tarihlerinin içinde bulunduğu çeyrek ya da bir önceki çeyrekte yükseliş gösterdiği belirtiliyor; bunun 'iktidar partisinin yeniden seçilme olasılığını artırmak için kamu kaynaklarını kendi lehine kullanması stratejisi' olarak değerlendirilebileceği ifade ediliyor.
Ekonomistler makalelerinde bu durumun tüketici kredilerinde görülmediğini; sadece ticari kredilerde gözlemlendiğini aktarıyor. Aynı zamanda benzer bir gözlemin özel bankalar için de yapılamadığını vurguluyorlar.
Araştırmaya göre kamu bankalarının yerel seçimler öncesinde verdiği kredi miktarı genel olarak azalış göstermekte; bu miktar yerel seçimlerin ardından yükseliyor.
Kamu bankalarının sağladığı kredi miktarı sadece rekabetin yüksek olduğu seçim bölgelerinde bu genel eğilimden farklı bir şekilde seyrediyor.
Araştırmanın öne çıkan bir diğer sonucu ise kamu bankalarının iktidar lehine gerçekleştirdiği kredi dağıtımının seçim sonuçlarına da yansıdığı yönünde.
Özellikle imalat sektöründeki istihdam ve işsizlik rakamlarının bu durumdan etkilendiği belirtiliyor.
İktidar yanlısı belediye başkanlarının olduğu bölgelerde dağıtılan krediler sayesinde istihdam artışı yaşandığı ve bunun seçim sonuçlarına yansıdığı aktarılıyor.
Ancak muhalefet yanlısı belediye başkanlarının yönetimde olduğu yerlerde ise istihdamda ve şirket satışlarında azalış olduğu aktarılıyor.
Yayımlanan makaleye göre seçmenler, yerel ekonomide görülen dalgalanmaları görevdeki belediye başkanına bağlama eğiliminde.
"Bulgularımız, seçimler öncesinde ticari kredilerin stratejik dağılımıyla siyasetçilerin dolaylı olarak istihdamın yaratılmasını ve yatırımın artırılmasını hedefleyerek kendi belediye başkan adaylarının seçilme şanslarını artırmaya çalıştığını gösteriyor" diyen araştırmada, yerel ekonominin de bu kredi dağılımından etkilendiği belirtiliyor.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan araştırmanın yazarlarından Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası'nın (EBRD) baş ekonomistlerinden Çağatay Bircan, ekonominin yerel seçimlere etkisini şu şekilde özetliyor:
"Araştırmamızda seçmenlerin Türkiye ekonomisindeki gidişata nasıl cevap verdiğine yönelik olarak iki şey söyleyebiliyoruz. Birincisi yerel istihdamın özellikle de imalat sektörü istihdamının büyük bir önemi var. Seçmenlerin davranışı gayrisafi yurt içi hasıladan (GSYİH) daha çok yerel imalat istihdamına göre değişiyor.
"İkinci olarak seçmenler yerel seçimlerden hemen bir önceki dönemde ne olduğuna dikkat ediyor. Son iki yılda imalat sektöründe görülen istihdam artışından ziyade, yerel seçimlerden önceki bir yıl içinde görülen imalat sektöründeki istihdam artışı, görevdeki belediye başkanının performansıyla çok daha fazla ilişkilendiriliyor."
Türkiye'de mevduat bankası işlevi gören üç devlet bankası var: Ziraat Bankası, Halk Bankası ve Vakıfbank.
Araştırmanın diğer yazarı olan London School of Economics'ten (LSE) araştırma görevlisi ve ekonomist Dr. Orkun Saka, Türkiye'deki banka kredilerinin yaklaşık üçte birinin devlet bankaları tarafından sağlandığını ve bunun gelişmiş ülkelere göre halen yüksek bir oran olduğunu vurguluyor.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Saka, devlet bankalarının dağıttığı kredilerin yerel seçimler üzerindeki etkisini incelemeye neden karar verdiklerini şöyle anlatıyor:
"Devletin elindeki üç bankanın 2001 krizinden sonra özelleştirilmesi için planlar yapılmıştı, lakin yapısal hazırlıkların tamamlanmasına rağmen çeşitli bahaneler yüzünden bu pratiğe bir türlü dönüşmedi.
"Diğer yandan da benzer şekilde kredi dağılımlarında yaşanan politik etmenleri araştıran epeyce bir akademik literatür oluşmuş durumda. Bu literatürde Brezilya'dan Almanya'ya kadar çeşitli örnekler görmek mümkün. Bütün bunlar bize Türkiye'deki devlet bankalarının kredilerinin de politik sebeplerle kullanılabileceğini düşündürttü ve bunu araştırmaya başladık."
Makalede de vurgulandığı üzere Saka'ya göre araştırmada genel seçimler yerine yerel seçimleri tercih etmelerinin nedeni rekabetin daha iyi gözlemlenebilir olması.
Genel seçimlerde seçim barajının yüzde 10 olması ve genel seçimler için erken seçim karararı alınmasının daha olası olduğu vurgulanırken; yerel seçimlerin beş yıllık döngüler halinde düzenlenmesinin daha iyi bir gözlem olanağı sağladığı belirtiliyor.
Saka, yerel seçimlerin daha iyi bir gözlem olanağı sağladığını şu şekilde açıklıyor:
"Türkiye'de partiler genel seçimlerde oy oranları üzerinden oransal bir temsil sağlarken, belediye seçimlerinde en çok oyu alan parti kazanıyor. Teorik olarak yerel seçimlerin bu özelliği iktidar partilerinin kritik (yani en yakın rakibiyle çok yakın oy oranlarına sahip olduğu) bölgelere daha çok odaklanmasına sebebiyet verebilir.
"Oyların birbirine yakın olduğu şehirlerin, parti temsili dışında diğer ekonomik açılardan da birbirlerine benzeyebileceklerini düşündük. O yüzden buralarda seçim civarında yaşanan pozitif veya negatif yönlü devlet bankası kredi değişimlerinin, talep yönünden değil de daha çok arz yönünden geldiğini iddia edebiliriz.
"Diğer bir sebep ise genel seçimlerde kullanılan yüzde on barajının yerel bazda partiler arasında yaşanan rekabetin ölçümünü zorlaştırması; bu da empirik anlamda ölçüm hatalarına ve sonuçların belirsizleşmesine sebebiyet verebiliyor."
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ile Türkiye Bankalar Birliği (TBB) bu haber basılana kadar araştırmayla ilgili bir yorum yapma doğrultusundaki talebimize bir yanıt vermedi.
Bu araştırmada son üç yerel seçim incelenmiş durumda. Her ne kadar araştırmada 31 Mart yerel seçimlerine yönelik bir veri analizi yer almasa da kamu kaynaklarının seçimler öncesinde nasıl kullanıldığına yönelik yürütülen tartışmalara ışık tutabilecek nitelikte.