Pelin Ünker
DW Türkçe'nin Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ) iş birliği ile yürüttüğü "Ormansızlaşma A.Ş. Araştırması" (Deforestation Inc.)" dünyanın önde gelen çevre denetim kuruluşlarının işleyişine mercek tutarken sistemin yanlışlıklarını da ortaya koydu.
Sürdürülebilir şirket sertifikası almak isteyen şirketler, çevre denetim kuruluşlarının "müşterisi" konumunda. Araştırmaya göre bu sertifikayı alan şirketler, yeşil şirket olarak lanse edilip dünyanın dört bir yanında satış yapma imkânı elde ediyor, ama öte yandan perde arkasında ağaç kesimi ve ormansızlaşma dahil gözle görülür ağır bir çevresel zarara yol açıyor. Denetim firmaları ise bu zararı görmezden gelerek -ya da tespit edemediklerini iddia ederek- iklim değişikliğiyle mücadele amacıyla kurulan sistemi baltalıyor.
Haziran 1992'de Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde yapılan ve "Yeryüzü Zirvesi" olarak adlandırılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı dünya çevre hareketi açısından bir dönüm noktası olarak tarihe geçmişti. İklim değişikliği ve sürdürülebilirlik kavramlarının ilk kez küresel gündeme taşındığı zirveye 179 ülkeden 117 devlet lideri katıldı.
Ancak ekonomik gelişmenin doğal yaşam korunarak nasıl gerçekleşebileceğine ilişkin müzakereler, zengin sanayileşmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle sekteye uğradı. Gelişmekte olan ülkeler mali yardım almadıkları sürece ekonomik büyümelerini çevresel kısıtlamalarla engellemek konusunda isteksizdi. Zirveden dünyanın hızla yok olan tropik yağmur ormanlarını korumak için bağlayıcı bir anlaşma da çıkmadı.
Kısa bir süre sonra bir grup iş insanı, çevreci ve toplum lideri bir araya gelerek "Orman Yönetim Konseyi"ni (Forest Stewardship Council-FSC) oluşturdu. Devlet temelli bir planlama yerine piyasa bazlı yaklaşım devreye girdi. Çevre denetiminin serbest piyasaya teslim edilmesinin önü açıldı.
FSC'nin ardından PEFC (Orman Sertifikasyonu Onay Programı-The Programme for the Endorsement of Forest Certification) veya RSPO (Sürdürülebilir Palm Yağı Oluşumu- Roundtable on Sustainable Palm Oil) gibi yeni sertifikasyon kuruluşları da sisteme dahil oldu.
Çevreyi koruma, yerel toplulukları destekleme ve sürdürülebilir orman yönetimi uygulamalarını teşvik etmeyi kuruluş amaçları arasında sayan FSC, PEFC ve RSPO, sertifikalandırdıkları ahşap, kâğıt ve palmiye yağı gibi orman ürünlerinin, sıkı çevresel, sosyal ve ekonomik standartları karşıladığını iddia ediyor.
Ancak "Ormansızlaşma A.Ş. Araştırması" (Deforestation Inc.) bu iddiaların çoğu zaman yetersiz kaldığını gösterdi.
Dokuz ay süren araştırma boyunca 140 muhabir dünyanın dört bir yanında ağaç kesenlerin ayak izlerini takip etti, paydaşlarla konuştu ve bir düzineden fazla dilde yüzlerce belgeyi analiz etti.
Araştırma, Brezilya'da FSC sertifikalı 54 şirketin çevre ihlalleri nedeniyle milyonlarca dolar para cezasına çarptırıldığını ortaya koydu. Bu şirketlerden Mil Madeiras, 1998-2022 yılları arasında 37 kez cezalandırılırken, ödediği para cezası yaklaşık 3 milyon doları buldu.
ICIJ ve medya ortaklarının konuyla ilgili sorusuna FSC yetkilileri, bu soruşturmalardan haberdar olmadıklarını ve bu ihlallerin standartları kapsamındaki faaliyetlerle ilgili olabileceğini ya da olmayabileceğini söyledi.
ICIJ ve medya ortaklarının elde ettiği bulgular, dünyanın en büyük tropik ağaç ihracatçılarından biri olan Endonezya'da son 10 yılda en az 160 şirketin çevre mevzuatını ihlal ettiğini de ortaya çıkardı. Bu ihlaller arasında sahte izinler, yasadışı ağaç kesimi, fillerin ve nesli kritik derecede tehlike altında olan Sumatra Kaplanlarının yaşam alanlarının tahrip edilmesi de yer alıyor. Buna rağmen denetim firmaları ihlalleri rapor etmedi.
Tüketiciler, satın aldıkları "sertifikalı kerestenin" yasadışı olarak hasat edilmiş olabileceğinin veya nesli tükenmekte olan Sumatra kaplanlarının yaşam alanlarının tahrip edildiğinin muhtemelen farkında değillerdi.
Araştırmaya göre Finlandiya'da da iki ormancılık şirketinin orman yönetimi uygulamalarını denetleyen denetçiler, raporlarında müşterilerinin biyoçeşitlilik açısından zengin koruma alanlarındaki ağaçları kestikleri için ceza aldıklarından bahsetmedi.
Kanada'da ise bir grup ağaç kesme-tomruk şirketi, yerel bir denetçi tarafından onaylanmış bir "sürdürülebilir orman yönetim planını" kullanarak yerli halkın ormanlık alanındaki ağaçları kesti ve bir mahkeme kararına göre topluluğun topraklarını ve yaşam biçimini büyük ölçüde değiştirdi.
Sürdürülebilir orman yönetimi sertifikaları bu şirketlerin Avrupa ve diğer pazarlara ihracat lisansı almalarını sağladı.
Bulgular ayrıca ABD, İtalya, Türkiye ve Yeni Zelanda'dan yat güvertesi üreticileri ve kereste tüccarlarının, ABD ve AB yaptırımlarını hiçe sayarak Myanmar'dan tik ağacı ithal ettiklerini ve pazarlama materyallerinde yeşil etiket kullandıklarını gösterdi.
Bu ticaret, 2021 yılında demokratik yollarla seçilmiş bir hükümeti deviren ve soykırım yapmakla suçlanan bir askeri rejimi finanse ediyor.
Şirketlerin FSC veya diğer sertifikalara sahip olması için yasal bir zorunluluk olmamasına rağmen, bunu yapmak büyük şirketler için neredeyse bir standart haline gelmiş durumda. Birçok şirket yatırımcılara, hissedarlarına ve müşterilerine markalarının "çevresel, sosyal ve yönetişim" (ESG) ilkelerine bağlı olduğunu göstermeye çalışıyor.
Son yıllarda hızla büyüyen ESG yatırım fonlarının 2025 yılına kadar 53 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Bu önemli pazardan pay almak isteyen şirketler ise sürdürülebilirlik sertifikaları üzerinden sektöre bağlılıklarını gösteriyor.
Orman ürünleri şirketleri, faaliyetlerinin FSC standartlarına uygun olduğunu doğrulamak için yerel denetçilere ödeme yapıyor. Denetçiler de FSC'ye, faaliyetlerinin karmaşıklığına ve denetlenmesi gereken arazi büyüklüğüne göre değişen yıllık bir yönetim ücreti ödüyor.
Greenpeace International da dahil olmak üzere kuruluşunda FSC'nin bir parçası olan pek çok sivil toplum kuruluşu Konsey'den ayrıldı.
Son 20 yılda, dünya çapında bu tür bir düzineden fazla sertifikasyon kuruluşu ve her biri kendi sürdürülebilirlik kriterlerine ve etiketine sahip birçok bağlı program kuruldu. Ancak FSC ve PEFC etkili olmaya devam ediyor. İki kuruluş, web sitelerinde yer alan bilgilere göre, Hindistan'ın büyüklüğünden çok daha fazla olan 474 milyon hektardan fazla ormanı "sürdürülebilir" olarak sertifikalandırdıklarını söylüyor.
ICIJ'e konuşan uzmanlar, "yeşil" sertifika almak için para ödemeye hazır markaların sayısı arttıkça denetim kuruluşlarının standartlarını gevşettiği ve denetim süreçlerinin daha az ve daha etkisiz hale geldiği görüşünde.
FSC'nin kurulmasına katkı sağlayan sürdürülebilir orman sertifikasyonlarının ilk savunucularından Simon Counsell, ICIJ'e yaptığı değerlendirmede, sistemin içerisinde yapısal olarak çıkar çatışmaları olduğunu söylüyor. Ağaç kesen şirketlerin doğrudan denetçilere ödeme yaptığını, FSC tarafından herhangi bir gözetimin söz konusu olmadığını anlatan Counsell, bir denetçi aynı müşteriyi yıllarca denetleyebildiği için yıllar içinde özel bazı ilişkilerin kurulduğunu, müşteriler gerçek manada denetlenmeden sertifikaların verilebildiğini aktarıyor.
FSC de ICIJ ve medya ortaklarının sorularına cevaben yaptığı yazılı açıklamada, sistemde üçüncü taraf olan denetçiler ve Konsey'in sahadaki bağlı ofisleri arasında çıkar çatışması vakaları yaşandığını kabul etti.
ABD merkezli pazar araştırması ve danışmanlık şirketi Allied Market Research tarafından Ekim 2021'de yayınlanan "Yeşil Teknoloji ve Sürdürülebilirlik Pazarı: Küresel Fırsat Analizi ve Sektör Tahmini, 2021-2030" raporuna göre, küresel yeşil teknoloji ve sürdürülebilirlik pazarının büyüklüğü 2020'de 10,32 milyar dolara ulaştı. Pazarın 2021'den 2030'a kadar yıllık yüzde 21,9'luk bir büyüme oranıyla 2030'da 74,64 milyar dolara ulaşması bekleniyor.
Ormansızlaşma AŞ araştırması, özel denetim firmaları üzerinden yürütülen sistemin, son 30 yılda çevreyi koruma, yerel toplulukları destekleme ve sürdürülebilir orman yönetimini sağlamak bir yana bu alanlardaki olumsuzluklara katkı sağladığını gösteriyor. Bilim insanları, ormansızlaşmanın dünyadaki sera gazı emisyonlarının yüzde 10'undan fazlasından sorumlu olduğunu tahmin ediyor.
Avrupa Komisyonu ise yeşil aklama (greenwashing) uygulamalarını engelleyecek bir mevzuat çıkarma hazırlığında. Hazırlanan mevzuatın sızdırılan bir taslağı, desteklenmeyen çevresel iddialarda bulunan şirketlere ceza uygulanmasını ve iddiaların gerçekliğinin kontrolü için "bağımsız denetçilere" güvenilmesini öneriyor. "Etkili, orantılı ve caydırıcı" cezalar öngören teklifin ilk resmi taslağının bu ay içinde yayınlanması bekleniyor
Katkı sağlayanlar: Scilia Alecci, Agustin Armendariz, Jelena Cosic, Emilia Diaz-Struck, Miguel Fiandor, Karrie Kehoe, Brenda Medina, Delphine Reuter, Margot Williams (ICIJ), Anne-Laure Barral (Radio France), Allan de Abreu (Piauí), Attila Biro (Context), Petra Blum (WDR), Krisna Pradipta (Tempo), Stefan Melichar (Profil), Francisca Skoknic (LaBot), Kirsi Skön (YLE), Lina Verschwele (Der Spiegel)yeşil