Yeşil Sol Parti, "Millet İttifakı'nın ufkunu aşan bir Türkiye inşa etmesinin yolu ise bu çabaya katkıda bulunacak, bu uğurda mücadele edecek bir demokrasi ittifakını oluşturmaktan ve bunu güçlendirerek mümkün olan en geniş sınırlarına ulaştırmaktan geçiyor" görüşünü savundu.
Yeşil Sol Parti, 5. dönem dördüncü parti meclisi toplantısı sonuç bildirgesini yayımladı. Partiden yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:
İktidar gün geçtikçe güç kaybetmeye devam ediyor. Taban desteği zayıflayan, her açıdan yönetemez hale gelen AKP-MHP bloğu gücünün gerilemesi karşısında ana ekseni sertlik ve daha çok baskı olan yeni politikaları devreye sokuyor. Bu durum sonucunda Türkiye giderek daha da sertleşen bir politik sürece doğru ilerliyor.
Tek adam rejimi attığı her adımda, seçimlere doğru yaklaştıkça muhalefetin içine oynayarak karşısındaki gücü zayıflatmaya ya da en azından birlikte hareket etme iradesinden uzaklaştırmaya çalışıyor. İktidarın sertlik politikasının iki ana aksı dikkat çekiyor. Bunlardan biri Kürt sorununa yönelik güvenlikçi ve baskıcı yaklaşımına hız vermesi ve bununla ilgili olarak HDP’yi bu politikanın merkezine oturtarak kriminalize etmek istemesi; diğeri de toplumsal sembol haline gelmiş kişiler üzerinden genel seçmen kesimlerini yıldırmaya yönelik faaliyetlere hız vermiş olması. Belirli kişiler üzerinden de olsa bir yönüyle de kadına yönelik baskı ve şiddetin bir parçası olan iktidarın bu sertlik politikalarını gerekçelendirmesinde dikkat çeken bir başka yan da dini motiflerin öne çıkıyor olmasıdır. Seçimlerin iktidar için iyi sonuçlara yol açmayacağı uzun bir süredir birçok çevre tarafından ifade edilmektedir. AKP-MHP bloğunun da bu durumu gördüğüne şüphe yok. Bunun karşısında başta HDP’ye yönelik açılan kapatma davası olmak üzere rejimin attığı adımlar HDP etrafında birikecek olan seçmeni ve Millet İttifakı'na oy verecekleri dağıtmayı, sandığa küstürmeyi ve karşısındaki güçlerin oy miktarını oransal olarak düşürmeyi, diğer yanıyla kendisinden uzaklaşan seçmeni geri kazanmayı amaçlıyor.
Yüksek sesle dile getirilmiyor olsa da toplumun az da olsa bazı kesimlerinde, mevcut iktidar için “nasıl olsa gidiyorlar” beklentisinin bulunduğu ve bu beklentiden oluşan rehavetin de etkili bir demokratik muhalefetin oluşmasını zayıflattığını söylemek abartı olmayacaktır. Her ne kadar güç kaybediyor olsa da hiçbir baskı rejiminin kendiliğinden sona ermesini beklemek akla yatkın bir durum değildir. Çoklu kriz şeklinde tanımladığımız yönetememe hali derinleştikçe iktidarın eriyen gücü karşısında demokratik muhalefetin ülkenin geleceğini doğru kurgulamak gibi bir görevle karşı karşıya olduğu gerçeği gözden kaçırılmamalıdır.
AKP-MHP iktidarından kurtulmak kadar gelecekte nasıl bir Türkiye’nin inşa edileceğine de çaba harcamak gerekiyor. Bu noktada tek başına Millet İttifakı’nın politikalarına bel bağlayarak ilerlemenin mümkün olmadığının altını çizmek gerekir. Demokrasiden, emekten ve doğadan yana olan herkesin Millet ittifakının ufkunu aşan bir Türkiye inşa etmesinin yolu ise bu çabaya katkıda bulunacak, bu uğurda mücadele edecek bir demokrasi ittifakını oluşturmaktan ve bunu güçlendirerek mümkün olan en geniş sınırlarına ulaştırmaktan geçiyor. Hem bugünkü baskıcı tek adam rejiminin iktidarına son vermek için toplumsal muhalefetin güçlenmesine, hem de gelecekte emekten, doğadan ve halklardan yana bir demokrasinin kurulmasında güçlü bir demokrasi ittifakının rolü büyük olacaktır. Önümüzdeki süreçte iktidarın sertlik politikaları arttıkça bunun karşısında ortaya konulacak mücadele ve siyasi çizgi tüm muhalefet güçleri için bir sınav niteliğindedir.
Gerek seçimlere gidene kadar kat edilecek süreçte, gerekse seçimler sonrasında ortaya çıkacak durumda ülkede demokratik bir muhalefetin var olup olamayacağı, bu muhalefetin siyasal ve toplumsal iklime ne derecede etki edip edemeyeceği bu sınavın nasıl verildiğiyle doğrudan ilgili olacaktır. Bir yandan ülkenin politik atmosferi hızla gerilirken ve ekonomik olarak iflasın eşiğine gelmiş bir iktisadi tablo yaşanırken, öte yandan doğaya karşı işlenen suçlar da tüm hızıyla devam ediyor. Birçok ekoloji örgütünün bir süredir tartıştığı kömürlü termik santrallerin kapatılmasına dönük uzun vadeli, çok boyutlu, ulusal düzeyde yürütülecek mücadeleler, yaşam alanlarımızı koruma konusundaki kararlılığın bir göstergesidir. Şimdiye kadar olduğu gibi önümüzdeki dönemde de ekoloji mücadelesini genel demokrasi mücadelesinin önemli bir ayağı olarak inşa etmek kaçınılmazdır.
25 Mart tarihindeki 2022’nin ilk “İklim Grevi”ne hazırlanan ekoloji örgütlerinin ve iklim aktivistlerinin iklim adaleti ve İklim Tazminatı için yaptıkları çağrı gezegenimiz için yaşamsal değerdedir. İklim krizinde gelinen nokta dünya liderlerinin “göz boyamalı” yeşil görüşmeleri noktasını çoktan geçmiş durumdadır. İklim krizine sebep olan baskı ve zulüm sistemlerinin tümünün göbeğinde kapitalizm yer alıyor. Kapitalizmin dünyayı getirdiği nokta, zengin ülkelerin küresel emisyonların %92’sinden, dünya nüfusunun en zengin %1’inin de en yoksul %50’sinin ürettiği kirliliğin iki kat fazlasından sorumlu olduğu bir sistem oldu. En zengin kapitalistlerin oluşturduğu %1, gerçekleştirdiği bütün eylemlerinden sorumlu tutulmalıdır. Çünkü en zengin % 1’in kârı, yoksul milyonların ölümü demektir. Önümüzdeki süreçte bütün demokratik muhalefet örgütleri gibi partimiz Yeşil Sol Parti’ye de büyük sorumluluklar düşmektedir. Ülkenin politik ikliminden toplumsal iklimine, doğasından halkların hak talebine kadar bütün sorun alanlarında adaleti sağlamayı savunan Yeşil Sol Parti bütün bu amaçlar doğrultusunda demokrasi ittifakının kurulup geliştirilmesinde üzerine düşecek sorumluluğu tereddütsüz yerine getirmeye kararlıdır."