Sivas'tan doğup Tokat, Amasya ve Samsun illerinden geçerek Karadeniz'e dökülen 519 kilometre uzunluğa sahip Yeşilırmak'ın, Amasya kısmındaki incelemeler hakkında bilgi veren Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, ırmaktaki aşırı kirlilik ve su seviyesindeki ciddi düşüşle birlikte zehir etkili mavi-yeşil alglerde (siyanobakteriler) ciddi artış olduğuna dikkat çekti.
TTKD bilim danışmanı Kesici, Türkiye'nin en önemli akarsularından biri olan Yeşilırmak'ta incelemelerde bulundu. Kesici, "Bir zamanlar toprak rengi akan Yeşilırmak, şimdi yeşil akıyor" diyerek bu görüntünün çok tehlikeli olduğunu vurguladı.
Dr. Kesici, Yeşilırmak'ın havzadaki tarımsal sulama için aşırı su alımları ve her türlü atığın yıllarca hiçbir arıtmaya tabi tutulmadan nehre verilmesi sonucu yok olma tehlikesi altında olduğunun altını çizen Kesici, değerlendirmesinde şunları söyledi:
"Adı gibi yeşil akması beklenen Yeşilırmak, şimdi adeta zehir saçan yemyeşil su şeklinde akıyor. Nehirde kokuya da neden olan bu akış, diğer birçok doğal su kaynaklarımızdaki olduğu gibi mavi-yeşil alg adını verdiğimiz su yosunlarının aşırı artışı sonucu oluşmaktadır."
“Bir zamanlar rahatlıkla içilebildiği suyunun içilemez olmasının yanı sıra, nehirdeki canlıların yaşamasına da olanak tanımıyor. Nehrin belirli bölgelerinde oksijensizlik nedeniyle balık ölümleri yaşanıyor. Kanalda oluşan aşırı koku, görüntü kirliliğinin yanı sıra artan sinekler Amasya'nın güzelliklerine hiç yakışmıyor."
"Zengin su debisiyle coşan nehir son yıllarda, doğal nehir özelliğini de kaybederek adeta su birikintisine dönüştü. Yaptığımız araştırmalarda, nehir boyunca, nehre atık su bırakan, açık deşarj borularının oldukça fazla olduğu belirlendi. Bu borular vasıtasıyla mahallelerin, kilometrelerce uzunluktaki asfalt yolların trafiğinden kaynaklanan egzoz, balata vb. kimyasal kirlilik yağışlı dönemlerde mazgal-boru sistemleriyle nehre ulaşıyor. Ayrıca başka yapısal atıkların da hala nehre bırakıldığı belirlendi."
Kesici, yerleşim, tarım, sanayi alanlarının, yıllarca hiçbir arıtmaya tabi tutulamadan atık sularının bırakılması sonucu aşırı oranda kirletilen ırmağın, doğal havzası ve kıyılarının da farklı amaçlarla adeta işgal edilmesi nedeniyle korunamadığını da söyledi. Aşırı kirlilik ve su alımlarının, suyun temizleme gücünü ve etkisini yok ettiğini de dile getiren Kesici, Tokat-Turhal bölgesinde şeker pancarı üretimi ve fabrikasının, yıllarca suyun kaynağından kirlenmesine neden olduğunu kaydetti.
Yeşilırmak'ın özelliğini kaybettiğini, kurumakta olan dere görünümünde olduğunu belirten Kesici şöyle devam etti:
“Kirlilik nehrin suyu ve dip çamurlarında analiz bile yapılmasını gerektirmeyecek şekilde çok yaygın olarak görülmektedir. Nehrin çok az olan su seviyesinde görünürlük, aşırı çoğalan siyanobakteriler nedeniyle sıfır. Oksijen seviyesi hem durgunluk hem de bakteri artışı nedeniyle birin altındadır. Azot ve fosfor miktarı 5 üzerindedir."
Kesici, çözüm önerilerini ise şöyle sıraladı:
“Dip çamuru bilimsel yöntemlerle temizlenmelidir, sazlık alanların bakım ve gençleştirme çalışmaları yapılmalıdır. Irmak boyunca suların modern arıtma yöntemlerinden geçirilmeden nehre deşarj edilmesine izin verilmemelidir."
"Yağmur sularıyla kirlenen şehir sularının, nehre ulaşmaması için ayrık suyu toplama kanalizasyon sistemi düzenlemeleri yapılmalıdır. Tarımın şekli, dokusu ve alanı mutlak koşulla belirlenmelidir. Siyanobakteri artışını hızlandıran yapay gübre ve tarım kimyasallarıyla üretime son verilerek, damla sulama sistemi zorunlu hale getirilmelidir." (DHA)