Yeşiller Milletvekili: Çernobil'e rağmen nükleer enerjide ısrar ediliyor

Yeşiller Milletvekili: Çernobil'e rağmen nükleer enerjide ısrar ediliyor

Deutsche Welle: Sayın Kotting-Uhl, Alman Parlamentosu Çevre, Doğa ve Nükleer Güvenlik Komisyonu'nun başkanısınız ve kısa bir süre önce Çernobil' e bir gezide bulundunuz. Edindiğiniz izlenimler neler oldu?

Sylvia Kotting-Uhl: Nükleer enerji konusundaki şizofrenik tutumlarına gerçekten şaşırdım. Ukrayna böylesine büyük bir nükleer kazanın yaşandığı ilk ülkeydi. Bu kazanın ortaya çıkardığı sorunlar hala çözümlenebilmiş değil. Yetkililer de kısmen bir çözüm olmadığını belirtiyorlar. Mesela on kilometrelik yasak bölge bir daha asla yaşam alanı haline getirilemeyecek.

Diğer yandan Ukrayna hala nükleer enerji üretiminin vazgeçilemez olduğu kanısında. Kömür ve fosil yakıtlarından vazgeçilmesi konusunda bilinçliler ve bu nedenle de nükleer enerjide ısrar ediyorlar. Buna rağmen yenilenebilir enerjiler konusunda atılan somut adımlar yok. Ben bunu anlamakta güçlük çekiyorum.

İnsanlar bu felaket sonrasında hayatlarına nasıl devam ediyor?

Kotting-Uhl: Rusya ile yaşanan savaş neticesinde ülkelenin ekonomik durumu hiç de iç açıcı değil. Öyle ki bu felaketin mağdurlarına verilmesi yasal olarak belirlenen tazminatlar bile ödenemiyor. Sırf bu yüzden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne 12 bin şikayet başvurusu var.

Çernobil mağdurlarının nükleer enerji üretimi konusundaki olumsuz düşüncelerini değiştirmek mümkün olmayacak tabii ki. Felaket sonrasında girişi yasaklanan yasak bölgedeki hayalet evlere bakınca bunu daha iyi anlıyorsunuz. 32 senedir bu evlerin etrafında otlar ağaçlar türemiş.

Bir diğer yanda da oldukça Avrupalı ve daha başarılı olmak isteyen başkent Kiev var. Onlar da "Büyümemiz gerekiyor, ilerlememiz gerekiyor ve bu yüzden de nükleer enerjiye ihtiyacımız var" diyorlar. Mağdurlara verecekleri tazminat paraları bile yok ama ucuz olduğunu düşündükleri için nükleer enerjiyi destekliyorlar. Bu gerçekten şizofrenik bir tutum. Çernobil'de yaşananların bugünün gerçekliğiyle hiçbir alakası yokmuş gibi davranıyorlar.

Ukrayna nükleer enerji konusunda ısrarcı. Sizce neden?

Kotting-Uhl: Şu anda tartışılan konu işletme müddetinin uzatılmasıyla ilgili. Bana bu konuda açıklamalarda da bulundular. Ve onların yaptıkları hesaplara göre nükleer enreji santralinde bulunan reaktörlerden sadece birinin kullanım izninin uzatılması 300 ila 900 milyon euroya denk geliyor. Ama bir reaktörün yeni baştan üretilmesi 9 milyar euro demek. Ve bu masrafa girecek imkanları şu anda yok.

Reaktörlerin normal kullanım süresi 30 yılla sınırlı. Ukrayna'da bulunan reaktörler ise zaten 30 yıllık hatta daha eski. Şimdi bu reaktörlerin kullanım süresinin 10 yıl daha uzatılmasını istiyorlar.

Sovyetler'den kalma 15 reaktör çalışıyor. Bu reaktörlerin yedisinin kullanım süresi zaten çoktan uzatılmış. Bir de üstüne üstlük şimdi 80'li yıllarda Çernobil faciası sonrasında yapımı durdurulan iki reaktörün tekrar yapıma açılmasını istiyorlar.

Avrupa'da bazı ülkeler nükleer enerjiden tamamen vazgeçerken bazıları da risklerine rağmen kullanımda olan eski reaktörleri kullanmayı sürdürüyor. Sizce yakın zamanda bir değişiklik olabilir mi?

Kotting-Uhl: Hayır. Ukrayna gibi birçok ülke de Paris'te belirlenen iklim hedeflerine sadece nükleer enerji sayesinde ulaşılabileceği kanısında. AB Komisyonu da Ukrayna'nın bu yöne gitmesinde önemli rol oynadı. Polonya, Çekya ve Bulgaristan nükleer enerjinin üretiminin genişletilmesinden yana ya da yeni yeni bu alana giriyor. Ama Fransa ve İngiltere gibi nükleer enerjinin yıllardır kullanıldığı ülkelerde nükleer enerjinin askeri ve sivil amaçlar için kullanımı aynı tempoda ilerliyor.

Sizce Polonya da nükleer enerji üretmeye başlar mı? Çünkü aslında rüzgar ve güneş enerjisinden elde edilen elektrik çok daha ucuz mal oluyor...

Kotting-Uhl: Bu bir saçmalık. Doğru bir hesaplama yöntemi değil bu. İngiltere'de bulunan Hinkley Point'ta kurulan nükleer santralin maliyetine bakarsanız bunun ekonomik bir felaket olduğunu görürsünüz.

Ama bu ülkeler diyor ki "Kömürden vazgeçmemiz lazım, yenileneilir enerjiler çok pahalı ve bu nedenle nükleer enerjiye ihtiyacımız var." Bu hesaplamalar tamamen saçma ve üretim sonrasnıda ortaya çıkan giderler hesaplanmıyor bile.

Almanya' da bulunan RWE ya da Eon, Fransa'daki EDF ya da Areva gibi şirketler artık tam bir çıkmazda. Hepsi zarar ediyor. Fransa'da bu şirketler kamu işletmeleri olmasaydı çoktan iflas etmişlerdi.

Ama bu şirketlere geleceğe yatırım yapmaları, üretim masrafları daha uygun enerji kaynakları ve üretim yolları bulmaları konusunda tavsiyelerde bulunmak yerine bu şirketlere yeni araştırma fonları vererek bu yolda ilerlemeleri sağlanıyor. Örneğin modüler SMR mini reaktörü önemli bir rol oynuyor. Ukrayna da bu tip projelere dahil.

Bu şirketler AB Komisyonu'nu etkileyebilecek güce sahip. Nükleer enerji konusunda ısrar ediyorlar. Bu enerjinin daha güvenli olacağı yönde sözler veriyorlar ve eski ticaret modelinin devam etmesini istiyorlar. Bu eski güçlerin mi yoksa yenilenebilir enerjiler konusunda daha akıllı çözümlerin mi üstün geleceğini zamanla göreceğiz.

Şirketler kendi çıkarları için çalışıp eski reaktörlerle mümkün olduğunca uzun kazanç elde etmenin peşindeyken, Avrupa'da yaşayan insanlar ise nükleer enerji santrallerinde yaşanabilecek kazalar hakkında endişe duyuyor. Sizce bu sorun nasıl çözülür?

Kotting-Uhl: İnsanların tedirgin olması çok doğal. Reaktörler eskidikçe kaza yaşanma ihtimali de artıyor. 30, 32 yıl sonra olası kaza ihtimalleri de oldukça yüksek oluyor. Bu 30 yıllık süre öyle keyfen belirlenmiş bir rakam değil sonuçta. Şimdi ise bunların 40, 50 hatta 60 yıl kullanılması tartışmaya açılmış durumda. Tam bir delilik. Her ne kadar tadilatları yapılsa da bu riskin önüne geçilemez.

Beni gerçekten şaşkınlığa sokan bir diğer konu ise Çernobil felaketinin üzerinden 32 yıl, Fukuşima olayının üzerinden ise daha 10 yıl geçmeden insanların hata yapabileceğinin ve tekniğin de sorun çıkarabileceğini unutmuş olmamız. Eski nükleer santralleri daha uzun süre kullanıldıkça Avrupa'da yaşanması olası riskler artıyor ve bunun sorumluluğunu kimse alamaz.

Yani şirketlerin çıkarları ve halkın korunması arasındaki çatışmanın geçtiğini söyleyemeyiz mi diyorsunuz?

Kotting-Uhl: Hayır. Bazen Almanya'da insanların daha güçlü kitlelerle sokaklara dökülmesini umut ediyorum. Sanırım Almanya' da insanlar sırf kendi ülkeleri nükleer enerjiden uzaklaştığı için tehlikenin geçtiğini sanıyorlar. Ama öyle değil. Çernobil'den aldığımız dersin ışığında radyoaktif bulutların kolaylıkla hareket ettiğini ve yağmurlarla tehlikeyi bir yerden bir yere taşıdığını biliyoruz.

Sivil toplum olarak bizim Avrupa çapında nükleer enerjiden vazgeçilmesi için harekte geçmemiz gerek. Almanya'nın rolü çok önemli. Yoksa yanlış tarafların eli güçlenecek.

Alman hükümeti hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kotting-Uhl: Sadece savunmaya yönelik siyaset geliştiriyor. Almanya haricinde yurt dışında da nükleer enerjiden vazgeçilmesi konusunda aktif bir rol üstlenmek istediğini sanmıyorum. İki taraflı bazı komisyonlar var ama orada istişare edilen konularda bağlayıcı değil.

Sylvia Kotting-Uhl Alman Federal Meclisi Çevre, Doğa ve Nükleer Güvenlik Komisyonu Başkanı ve aynı zamanda Yeşiller Partisi milletvekili.

Gero Rueter

© Deutsche Welle Türkçe