EDP ve Yeşiller Partisi birleşme kararı aldı. İki partinin, yeni katılımlarla kuracağı yeni yeşil sol parti açıklanırken, yeni partinin dayanacağı temel ilkeleri içeren bir deklarasyon ilan edildi. Partinin Ekim ayında kurulması planlanıyor.
Bugün (16 Haziran 2012) İstanbul’da Taxim Hill Oteli’nde EDP’li Ayla Şeşan’ın moderatörlüğünde yapılan basın toplantısında Yeşiller Partisi eşsözcüleri Sevil Turan ve Kemal Tuncaelli ile EDP Genel Başkanı Ferdan Ergut birer konuşma yaptı.
Ömer Madra, Ahmet İnsel, Uygar Özesmi, Cengiz Aktar, Maya Arakon, Ergin Cinmen, Bekir Ağırdır, Ali Bayramoğlu gibi isimlerden yeni oluşuma destek geldi. Toplantıda ayrıca Oya Baydar, Aydın Engin, Doç. Dr. Murat Paker, Prof. Yasemin İnceoğlu, Prof. Ayşe Gözen, Prof. Dr. Gencay Gürsoy gibi yazar ve akademisyenlerin de destek mesajları okundu.
Yeşiller Partisi Eşsözcüsü Kemal Tuncaelli, iki partinin birleşme sürecini anlatarak 8 aydır devam etmekte olan süreç boyunca Türkiye’nin 35 ilinde yapılan demokrasi ve ekoloji forumlarını, İstanbul’da yapılan Demokrasi Konferansı’nı ve atölye çalışmalarını anlattı. Kemal Tuncaelli bunun sol içi bir birleşme olarak görülmemesi gerektiğini söyleyerek, yeni partinin yeşil ve sol bir parti olacağına vurgu yaptı.
Deklarasyonu açıklamaya “Neden Bir Aradayız” sorusunun yanıtıyla başlayan Yeşiller Partisi Eşsözcüsü Sevil Turan ise “Türkiye’de yeni bir siyasete; özgürlükçü, eşitlikçi, ekolojist, katılımcı ve toplumsal ve onarıcı adaletten yana bir mücadele anlayışına olan ihtiyaç her geçen gün artıyor. İşte bu nedenlerle bizler, Eşitlik ve Demokrasi Partisi ile Yeşiller Partisi olarak, bu umut ve hayalleri paylaşanların da katılımıyla, umudumuzu büyütecek bir yolu birlikte yürümeye karar verdik” dedi.
EDP Genel Başkanı Ferdan Ergut da yaptığı konuşmada “Biz, nasıl bir dünya istiyorsak, öyle bir parti istiyoruz. Tek doğrunun, mutlak bilginin, hiyerarşinin, sömürünün, militarizmin, şiddetin hakim olduğu bir dünyada yaşamak istemiyoruz. Kuracağımız parti de umudumuzun ve ütopyamızın renkleriyle bezeli olacak” diye konuştu. Bir artı birin ikinden fazla ettiği yeni bir parti için, yeni partinin Ekim ayına kadar sürecek olan kuruluş sürecinde oluşumu destekleyenleri de aralarında görmek istediklerini ve katkılarını beklediklerini söyleyen Ergut yeni partinin çalışma biçimini şöyle anlattı:
“Daha iyi bir dünyanın mümkün olduğuna, bunun için de sistemi radikal bir biçimde değiştirmek gerektiğine inanıyoruz. Ama bunun için bir gün gelmesini umduğumuz o güzel günleri beklemeyeceğiz. Seçimler yoluyla, yerel yönetimleri ve parlamenter sistemi değerlendirerek, sivil toplum çalışmalarıyla, demokratik hak mücadeleleriyle, kampanya ve eylemlerle değişimi bugünden başlatmak ve dünyayı değiştirmek zorunda olduğumuza inanıyoruz.”
Soruların ardından destek konuşmaları için mikrofona gelen isimlerden Ahmet İnsel bu birleşmeyi önemsediğini ve yeni partide yer alacağını açıkladı.
Ömer Madra ise gezegenin ortadan kalktığı bir dönemde iklim değişikliği ve ekolojik yokoluştan daha önemli hiçbir sorunun olmadığını söyleyerek küresel aktivizmle birlikte olmanın önemine vurgu yaptı. Yeni partiye destek verdiğini söyleyen Maya Arakon süreçte yer alacağını açıklarken, Ergin Cinmen, bu birleşmenin önemli olduğunu söyleyerek “bir başarısızlığa daha tahammülümüz yok. Bu girişim başarılı olmak zorunda” dedi.
Yazılı destek mesajları okunan isimlerden biri olan Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Yasemin İnceoğlu mesajında “İçinde bulunduğumuz kaotik siyasi ortamda, EDP ve Yeşiller Partisi partiler üstü bir zihniyetle şiddet, adaletsizlik ve ekolojik vahşeti dışlayarak, demokrasi, insan hakları, özgürlük, barış, eşitlik, ötekinin hakları ve ekolojik denge üzerine vurgu yapıyorlar. Özetle “Başka Bir Dünya Mümkün” diyorlar, umudu sönmeyenlere ve halinden memnun olmayanlara yeni bir alternatif sunuyorlar” diyerek “işte ben de bu yüzden bu yeni siyasi alternatife destek veriyorum” dedi.
EDP ve Yeşiller’in birleşme deklarasyonunun tam metni şöyle:
“Neden bir aradayız?
Türkiye’de bugün yeni bir umuda ve yeni bir toplumsal tahayyüle her zamankinden fazla ihtiyacımız var. Bu umut ve tahayyül, bugün bölgemizde olduğu kadar, uzak coğrafyalarda da serpiliyor ve büyüyor. Bu umut; yaşlı dünyamızın savaşlar, ekonomik ve ekolojik krizlerle yıkıma uğradığı gerçeğinden hareketle; kendine ve doğaya, başka bir deyişle emeğine, diline, kimliğine, kültürüne, inancına ve ekosisteme sahip çıkarak, hep birlikte barışçıl bir yaşam isteyen milyonlarca insanın yeşerttiği bir umuttur.
Bu umut; insanların hayatlarıyla ilgili kararlara her düzeyde katılımını zorunlu gören, katılımcı bir demokrasi özleminin ifadesi olan bir umuttur.
Bu umut; küresel ekolojik kriz ve iklim değişikliği nedeniyle geleceğinin tehdit altında olduğunu gören ve dünyamızın insanlar ve tüm canlılar için giderek yaşanması imkansız bir yer haline gelmemesi için mücadele veren insanların umududur.
Bu umut; insanın insanı ve doğayı sömürmediği, çalışan, çalışmayan, çalışamayan tüm insanların, emekçilerin onurlu bir biçimde ve insanca yaşayabilecekleri, özgür ve mutlu bir yaşam kurabilecekleri bir toplum yaratma umududur.
Bu umut; gerçek özgürlüğün, gerçek eşitliğin, gerçek adaletin, gerçek demokrasinin ve doğayla uyumlu bir yaşamın mümkün olduğuna inananların umududur.
Bugün Türkiye, tarihsel ve güncel sorunlarının çözüleceği beklentisiyle toplumdan oldukça önemli bir destek alarak iktidara gelmiş olan AKP tarafından yönetiliyor. AKP, artık hükmü kalmamış eski dünyanın yönetim anlayışıyla ülkeyi yönetirken, ne eşitsizlik-adaletsizlik-demokrasisizlik üreten sorunları, ne halktan yana olmayan bir ekonomi anlayışının yarattığı gelecek kaygısı ve geçim sıkıntısı gibi güncel sorunları, ne de Kıbrıs, Kürt, Alevi, Ermeni sorunları gibi tarihten kaynaklanan ve gittikçe derinleşen kadim sorunları çözebiliyor. Üstelik iktidar, gittikçe artan bir otoriterleşme ve muhafazakarlaşma eğilimi ile toplumu kuşatırken, karşısında yine eski dünyanın zihniyetiyle hareket eden bir muhalefet bulunuyor. Böyle bir Türkiye’de yeni bir siyasete; özgürlükçü, eşitlikçi, ekolojist, katılımcı, toplumsal ve onarıcı adaletten yana bir mücadele anlayışına olan ihtiyaç her geçen gün artıyor.
İşte bu nedenlerle bizler, Eşitlik ve Demokrasi Partisi ile Yeşiller Partisi olarak, bu umut ve hayalleri paylaşanların da katılımıyla, umudumuzu büyütecek bir yolu birlikte yürümeye karar verdik.
Gücümüzü, yalnızca yaşadığımız toprakların tarihinde değil, insanlık tarihinde de benzer umutları yeşertmek için türlü fedakarlıklara katlanmış insanların yarattıkları gelenekler, fikirler ve değerlerden alıyoruz.
Nasıl bir parti istiyoruz?
Biz, nasıl bir dünya istiyorsak, öyle bir parti istiyoruz. Ulaşmaya çalıştığımız dünyada herkes özgür, herkes farklı, herkes eşit. Ulaşmaya çalıştığımız dünyada insan doğanın, erkek kadının, devlet bireyin, işveren işçinin, kimse kimsenin efendisi değil.
Tek doğrunun, mutlak bilginin, hiyerarşinin, sömürünün, militarizmin, şiddetin hakim olduğu bir dünyada yaşamak istemiyoruz. Kuracağımız parti de umudumuzun ve ütopyamızın renkleriyle bezeli olacak.
Hangi politik ilkeler zemininde ve nasıl bir parti istediğimizin cevabı açık:
- Çoğulculuk zenginliktir. Farklı görüşlerin ve geleneklerin katkıda bulunduğu çoğulcu bir parti yaratacağız. Yeşil hareketin, özgürlükçü solun, emek hareketinin, kadın özgürleşme hareketinin ve feminizmin, LGBT hareketinin, ötekileştirilenlerin hakları için verilen kimlik mücadelelerinin, hayvan hakları savunucularının, nükleer karşıtı hareketin, insan hakları ve barış savunucularının ve gençlik hareketlerinin mücadele geleneğini sürdürüyoruz.
- Doğrudan demokrasiye inanıyoruz. Politik mücadelemiz her üyenin, her yerel örgütün, her çalışma grubunun eşit düzeyde katılımcılığıyla gerçekleşecek. Katılımcılık siyasi çalışmalarımızda ve hayatın her alanında en önemli rehber ilkelerimizden biridir. Katılımcı bir siyasi partinin de, katılımcı bir ekonomik sistemin de, katılımcı bir demokratik rejimin de mümkün olduğuna inanıyoruz.
- Hiyerarşinin, lider hegemonyasının, erkek egemenliğinin olmadığı bir parti yaratıyoruz. Genel başkanlık yerine eşsözcülük sistemini, seçilmiş görevlerde kadın kotasını ve rotasyonu benimsiyoruz. Parti içinde sadece demokrasiyi, işbirliğini ve birlikte çalışmayı değil, dostluğu ve dayanışmayı da geliştirmeyi hedefliyoruz.
- İnsanın doğanın bir parçası olduğuna inanıyoruz. Doğanın vazgeçilmez haklara sahip olduğunu, insanların doğanın ve diğer canlıların haklarını ve yaşam ortamını koruma sorumluluğuna sahip olduğunu düşünüyoruz. Doğayı bir kaynak deposu olarak görmüyor, doğayla uyumlu bir yaşam ve yeşil bir gelecek kurmayı hedefliyoruz.
- Hayata ve dünyaya soldan bakıyoruz. Solun evrensel değerleri olan eşitlik, özgürlük, adalet, barış ve dayanışma bizi bir araya getiren değerler. Politik çizgimiz solun dünyayı değiştirmek, demokrasiyi geliştirmek, barış içinde eşit ve özgür yaşamak için verdiği tarihsel mücadele birikimine dayanıyor.
- Şiddete karşıyız. Savaşa, militarizme ve devlet şiddetine karşı mücadele ediyoruz. Erkeklerin kadınlara; insanın diğer canlılara yönelik uyguladığı şiddete ve toplumsal hayatın her yanına sinmiş her türlü şiddete karşı mücadele ediyoruz. Şiddetsiz bir politik dil ve mücadele arayışımızı sürdürüyoruz ve vicdani reddin temel hak kabul edilmesi gerektiğini savunuyoruz.
- Doğayı tahrip eden, bize ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmayan, eşitsizliğin, sömürünün ve savaşların kaynağı olan kapitalizme karşı verilen küresel mücadelenin bir parçasıyız. Emperyal saldırganlığı, işgal ve savaşları, neoliberal politikaları, sosyal hakların tahrip edilmesini, ekonomik büyüme saplantısını ve tüketim toplumu anlayışını reddediyoruz. Doğanın sınırlarına uyum sağladığımızda ve hakça bölüştüğümüzde bu dünya hepimize ve bütün canlılara yeter. Sadece bizim değil, gelecek kuşakların da mutluluk içinde yaşayacağı bir dünya yaratabiliriz.
- Daha iyi bir dünyanın mümkün olduğuna, bunun için de sistemi radikal bir biçimde değiştirmek gerektiğine inanıyoruz. Ama bunun için bir gün gelmesini umduğumuz o güzel günleri beklemeyeceğiz. Seçimler yoluyla, yerel yönetimleri ve parlamenter sistemi değerlendirerek, sivil toplum çalışmalarıyla, demokratik hak mücadeleleriyle, kampanya ve eylemlerle değişimi bugünden başlatmak ve dünyayı değiştirmek zorunda olduğumuza inanıyoruz.
- Etnik kimlik, kültür, dil, din, cinsel yönelim ve cinsiyetiyle tek tip olma dayatmalarına karşı çoğulcu, farklılıkların eşit beraberliğine dayalı bir toplumsal yaşam hedefini savunuyoruz. Toplumsal adalet ilkesini, tüm toplumsal konularda yön verici ve düzenleyici başat bir ilke olarak kabul ediyoruz. Herhangi bir etnik, dinsel, cinsel, beden ve cinsiyet farklı kimliğini dışlamayan tanınma adaletini toplumsal adaletin önemli bir özelliği olarak görüyoruz.
- Kürt sorunu, Alevi sorunu ve tüm etnik, dinî kimlik sorunlarının barış içinde kalıcı çözümünü, eşit yurttaşlık ilkesini merkeze koyarak aşabileceğimizi düşünüyoruz. Herkesin kendisini güven içinde hissedeceği, diğer kültürler ve kimlikler tarafından baskı altına alınmayacağı bir arada yaşama kültürünü önemsiyoruz.”