Radikal gazetesi yazarı Murat Yetkin, AKP’nin cumhurbaşkanı adayını açıklamamasını hakkında, “Erdoğan kendi yerine bir başka ismin geçmesini istiyor mu? Adaylık açıklaması bu yüzden gecikiyor zaten” dedi.
Murat Yetkin’in Radikal gazetesinde “Ankara'da büyük yarış: Erdoğan'ın yerine kim geçecek?” başlığıyla yayımlanan (29 Mayıs 2014) yazısı şöyle:
Dün Ağrı’da “İsmimizi açıklayacağız” dedi ya Başbakan Tayyip Erdoğan, medyada bir heyecan, bir heyecan… Oysa "adayımızın ismini açıklayacağız" diyor. Daha önce mayıs ortası demişti, şimdi haziran ortası diyor, muhalefete yükleniyor. Duyan da iktidar cumhurbaşkanı adayını açıkladı, o yüzden muhalefete "Nerede sizin adayınız?” diye meydan okuyor zanneder. Yok ki öyle bir şey. Şurada 10 Ağustos’taki ilk tur seçime 70 gün bir şey kaldı, daha hiçbir aday çıkmadı meydana. MHP lideri Devlet Bahçeli ‘Çatı aday’ arayışında her partinin kapısını çalıyor; en son dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e ‘Erdoğan’a karşı adaylık’ önerisi götürdüğü haberlerini reddetti. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu kendi partisinden ama toplumda geniş kabul görebilecek bir isim için kitle örgütleriyle temasta; CHP salt Erdoğan karşıtlığı üzerine strateji kurmayacak gibi bu defa. HDP/BDP zaten kendi dünyasında. Orada seçimi AK Parti’ye karşı koz olarak kullanıp Abdullah Öcalan mı olur, özerklik mi olur bir "Kazanım elde eder miyiz" sorusu ağır basıyor; artık kimin kozu büyükse. Ama asıl iktidar cephesindeki, AK Parti’deki kararsızlığa anlam vermek zor. Yeni Şafak’ta Abdülkadir Selvi yazdı. PollMark’ın anketinde Erdoğan cumhurbaşkanı adayı olursa oy vereceğini söyleyenler yüzde 53’ü bulmuş. Daha geçenlerde kızının evlilik törenine Erdoğan’ı şahit alacak kadar aileye yakın duran Selvi, Emine Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına karşı olduğunu söylese de 'ailenin tavrında da bir esneme olduğu' haberini veriyor bize. Peki, o zaman Erdoğan daha neyi bekliyor adaylığını açıklamak için? Erdoğan bekliyor, çünkü… Akla gelen ilk cevap, Erdoğan’ın kendi seçilip Çankaya Köşkü’ne çıkarsa hükümetin ve partisinin başına kimin geçeceğinin henüz belli olmaması. AK Parti’nin akıbetinin de Turgut Özal sonrası ANAP gibi olması, Erdoğan sonrası gerileme devrine girmesi endişesi parti kademelerinde yayılıyor. Afyon toplantısında "Yıldırım Akbulut modeli yanlış olur" söyleyen bir vekile Erdoğan’ın çıkıştığı yazıldı. Çünkü Gül’ün "Ben yokum, bugünkü koşullarda" şartını koymasından bu yana asıl soru, Erdoğan’dan sonra AK Parti’nin gerileme devrine girmemesini kimin sağlayacağıdır. Gül, "Ben emanetçi başbakan, parti başkanı olmam" dedikten sonra, başkaları gibi AK Partililerin gözünde de Gül’den başka her başbakan, Özal’ın Akbulut’u gibi duracak. Algı artık budur. Öte yandan, bu pozisyon için adı geçen isimler de var, adının geçmesi için kulis yapanlar da. Üç dönem yasağı Bülent Arınç gibi, Beşir Atalay, Ali Babacan, Mehmet Ali Şahin gibi, Cemil Çiçek gibi isimleri zaten başbakanlık makamı için devre dışı bırakıyor. Geriye kalanlar arasında halen milletvekili olan Ahmet Davutoğlu, önce vekil seçilmesi gereken Numan Kurtulmuş önce çıkıyor. Oysa AK Parti’nin maşeri kanaati partiyi güçlü ve bir arada tutmanın yolunun, Gül’ün hükümet ve partinin başına geçmesidir. Ama kimse şu soruyu sormuyor:
Erdoğan’ın yerine kimin geçeceği, evet on puanlık sorudur. Ama yüz puanlık soru, Erdoğan’ın kendi yerine başka bir ismin geçmesini isteyip istemediğidir. Görüntü, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olarak hem hükümeti hem partiyi fiilen idareye devam etmek istediği yönündedir. Zaten Erdoğan da Gül gibi kendi siyasi kimliği, kişiliği ve iddiası olan bir ismin bu modele uymayacağını düşünmektedir. Nitekim Özal’ın Akbulut modeli tutmadığı gibi, Süleyman Demirel’in Tansu Çiller modeli de tutmamıştır. Türkiye büyüklüğünde bir ülkede başbakanlık, iktidar partisi başkanlığı koltuğuna oturan kişiden ‘Evet efendim’ uyumu ya da derviş sabrı bir yere kadar beklenir, sonra çanak çömlek patlar, daha önce patlamıştır. Yani aslında Erdoğan; Gül gibi, mesela Bülent Arınç, hatta Ahmet Davutoğlu, Numan Kurtulmuş gibi kendi siyasi kimlik ve iddiası olan isimlerin de bir vadede ‘O kadar değil’ diyebileceğini bilir. Erdoğan’ın istediği siyasi iddiası olmayan, bürokrat kökenli bir siyasidir ama Gül, belki Arınç dışında hiçbirinin partiyi bugünkü gibi bir arada tutamayacağını da bilir. Kaldı ki, Arınç da üç dönem yasağına takılmaktadır.
Gazeteci meslektaşların çoğu banko Erdoğan diyor ama ben üç dönem yasağının kalkması ve Abdullah Gül’ün yeniden adaylığı seçeneğini hâlâ masadan kaldırmış değilim.