'YGS iptal edilerek, iki sınav birarada yapılmalı'

'YGS iptal edilerek, iki sınav birarada yapılmalı'

T24 - Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Ölçme ve Değerlendirme Bölümü tarafından hazırlanan raporda sınavın ölçme tekniklerine uygun olmadığı vurgulandı. Şifreleme nedeniyle sistematiği çözen adayların haksız bir başarı elde etmiş olacakları ifade edildi. YGS’nin iptal edilmesi istenilen raporda “Bu yıla özgü olmak üzere birinci ve ikinci aşama sınavlarının bir arada yapılması” önerildi.

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Ölçme ve Değerlendirme Bölümü'ne ait raporun 3 ana başlığı şöyle:

1 - Konu ya da temaya ilişkin soruların testin farklı yerlerine dağılması öğrencinin zihinsel kurgusunu ve dikkatini engeller.

2 - Sorular kolaydan zora doğru sıralanmalı. Tersi bir durumda, ölçme işine ölçme aracından kaynaklı bir hata karışır.

3 - Seçenekler küçükten büyüğe veya büyükten küçüğe doğru sıralanmamalı. Amaç, adayın testle ölçülen gücünü ortaya koymasıdır.

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Ölçme ve Değerlendirme Bölümü tarafından hazırlanan raporda her adaya özgü kitapçık ile akademik açıdan uygun olmayan bir uygulamanın söz konusu olduğu ifade edildi. Raporda, YGS’nin iptal edilmesi önerilerek, “Önceki yıllarda yapılan sınav uygulamalarında olduğu gibi, bu yıla özgü olmak üzere birinci ve ikinci aşama sınavlarının bir arada yapılması” önerildi.

Akademik bir çalışma yapan Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Ölçme ve Değerlendirme Bölümü, sınavın iptali yönünde görüş bildirdi. YGS 2011’de uygulanan testlerde, “konu-tema birliğinin sağlanması”, “soruların kolaydan zora doğru sıralanması” ve “sayılarla ifade edilen seçeneklerin küçükten büyüğe veya büyükten küçüğe doğru sıralanmaması” ilkelerinin göz ardı edildiği ifade edilen raporda, her adaya özgü bir kitapçık uygulamasıyla akademik açıdan kabulü mümkün olmayan, tamamen “mekanik” bir uygulamaya gidildiği vurgulandı.

Konu ya da temaya ilişkin soruların testin farklı yerlerine dağılmasının öğrencinin testi yanıtlarken zihinsel kurgusunu ve dikkatini engelleyeceği kaydedilen Raporda, “İlkeye uygun olmayan kitapçıklarla karşılaşmak adaylar açısından haksız bir durum yaratmakta ve eşitlik ilkesini bozan bir nitelik taşımaktadır” denildi.

Soruların kolaydan zora doğru sıralanması gerekliliğine de vurgu yapılan raporda, “Sınav zaten yeterince kaygı yaratan bir ortamdır. Adayın moralini başlangıçta zor sorularla bozmamak, var olan potansiyelini en iyi biçimde ortaya koymasını sağlamak üzere test kolay sorularla başlar. Tersi bir durumda, ölçme işine ölçme aracından kaynaklı bir hata karışır” değerlendirmesi yapıldı.

Seçeneklerin küçükten büyüğe veya büyükten küçüğe doğru sıralanmaması gerektiği de belirtilen raporda, “Amaç, adayın testle ölçülen özellikteki gücünü ortaya koymasıdır, seçenekleri algılama hızını veya karışık halde verilmiş seçenekleri zihninde sıralama gücünü ölçmek değildir” denildi.

Raporda bu 3 nedenden dolayı kişiye özel kitapçık uygulamasının akademik pedagojik olmadığı vurgulandı.

Eski YÖK Başkanı Eşme: ÖSYM Başkanı’nın görevden alınması gerekir

Eski YÖK Başkan Yardımcısı İsa Eşme, şifre skandalı nedeniyle sınavın iptal edilmesini ve ÖSYM Başkanı’nın acilen görevden alınması gerektiğini söyledi. Siyasetten tarafsız her kesimin güven duyabileceği bir ismin ÖSYM’nin başına gelmesini isteyen Eşme, üniversitelerin sessiz kalmasını eleştirdi. Eşme “Özgür düşüncenin yeri olan üniversite de susarsa kim konuşacak?” dedi.

Cumhuriyet gazetesinden Leyla Tavşanoğlu'nun "ÖSYM'yi berbat ettiler" başlığıyla yayımlanan (24 Nisan 2011) yazısı şöyle:

Eski YÖK Başkan Yardımcısı Prof. Dr. İsa Eşme, yıllardır örnek gösterilen bir kurum olan ÖSYM’nin de kadrolaşma kurbanı olduğunu söylüyor. YGS’de yaşanan skandal sonrasında rektörler ve üniversite öğretim üyelerinin tepki vermemelerini ağır bir dille eleştiren Eşme, bu kadar şaibeye bulaşmış olan YGS’nin iptal edilmesi ve skandaldan sorumlu tuttuğu ÖSYM Başkanı Ali Demir’in de derhal görevden alınması çağırısında bulunuyor.

- Yıllarca en güvenilir kurum olarak bilinen ÖSYM bu duruma nasıl geldi?

İ.E.- Üniversite giriş sınavlarını düzenlemek üzere kurulan ÖSYM, kamuoyunda kazandığı güvenilirliği nedeniyle zamanla başka sorumlulukları da yükümlendi. Yükü yıldan yıla arttı. 2010’a gelindiğinde, kurum bir yılda 6 milyonu bulan adayın girdiği, 15 ayrı sınavı gerçekleştiren büyük bir sorumluluğun altına girdi. ÖSYM’nin sınav yükü katlanarak artarken kadrosu sürekli azaldı. Kadro yetersizliği, mali kısıtlamalar ve müstakil bir yasasının çıkarılamaması kurumu zorlamaya başlamıştı. Önceden bir oturumda yapılan üniversite giriş sınavının 2009’da beş oturuma çıkarılması, ÖSYM’nin yükünü daha da arttırdı. Yaşanan bu olumsuzluklara rağmen ÖSYM son bir yıla kadar görevini başarıyla sürdürdü. Sonra ne oldu? Bilindiği gibi siyasi iktidar devletin tüm kurumlarında kendi düşünce yapısına göre bir kadrolaşmaya gitti. Bir tek ÖSYM kalmıştı. ÖSYM’ye de siyaset eli girer mi endişesi içindeydik. Geçen yılki KPSS skandalının ardından, kurumun üst kademesinde çalışanlar görevlerinden uzaklaştırıldı. Başkan Yarımağan da ayrılmak zorunda bırakıldı. Bütün bunlara yol açan KPSS skandalının ne olduğu bugün bile bilinmiyor.

- Neden bilmiyoruz hâlâ?

İ.E.- KPSS olayı sonrasında basına yansıyan bilgilere göre ortam dinlemesiyle bazı soruların cevaplarının sızdırıldığı söylendi. Ortam dinlemesini sıradan biri yapamaz. Bu ancak bir grubun, bir örgütün işidir. Bu, ya çıkar amaçlı bir örgüttür ya da belli bir gruba ayrıcalık sağlayan bir oluşumdur. Biliyorsunuz, olay yargıda. Sekiz ay gibi bir zaman geçmiş olmasına rağmen aydınlatılamadı. Neden aydınlatılamadı? Bunu yetkililere sormak gerekir. Süre uzayınca akla şu soru geldi: Acaba KPSS skandalı, ÖSYM’de yeni kadrolaşmanın gerekçesini oluşturmak için miydi?

Her yere siyaseti soktular

- Yarımağan sonrası ÖSYM’nin siyasallaştığı söyleniyor. Sizce böyle mi?

Yarımağan, ÖSYM’nin içinden gelen deneyimli bir uzmandı. Siyaseten yansız birisiydi. Liyakati ve dürüstlüğü ile her kesimin güvenini kazanmış önemli bir isimdi. Yerine gelecek kişinin de bu niteliklere sahip olması gerekiyordu. Kamuoyu bunu bekledi. Ancak böyle olmadı. Bilişim uzmanı yerine, kurumu hiç tanımayan, ölçme ve bilişim konusuna yabancı bir tekstilci atandı. Bu atamada liyakat yerine siyasi eğilimin dikkate alındığını herkes biliyor. O da kadrosunu bu eksende kurdu. Böylece ÖSYM, hiç olmaması gereken yere, “siyasi bir kulvara” çekildi. Yıllardır hasıraltı edilen ÖSYM Yasası, Şubat 2011’de çıkarılarak kurum “Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi” adıyla yeniden yapılandırıldı. Bu yasa, kadrolaşmanın tabana kadar yaygınlaştırılması politikasında Başkan’ın işini kolaylaştırdı.

- YGS’deki şifre skandalı patlak verince ÖSYM Başkanı Ali Demir “Acemilik oldu” dedi. Yaşananlar acemilikle açıklanabilir mi?

ÖSYM Başkanlığı acemiliği kaldırmaz. Ayrıca YGS’de yaşananlar şifre olayından ibaret değil. Geçen yıl KPSS’de yaşananlar nedeniyle sınavda olağanüstü önlemler alınmıştı. Öğrencilere, kalem, silgi ve saat gibi araçların yanında su şişesi bulundurma ve tuvalet gibi gereksinmeler de yasaklanmıştı. Her öğrenci, potansiyel bir kopyacı gibi düşünülerek polis tarafından ayrıntılı üst araması yapılmıştı. Tüm bu önlemlerin yanında, başörtülü kıyafetle girilmesine izin verildi. Bu abartılı önlemlerle başlatılan sınavla ilgili ilk dikkati çeken olay, İstanbul’da 17 okulda 6 bin 100 kız öğrencinin harem-selamlık ayrımıyla sınava alınması oldu. Bu olay herkesi kaygılandırdı. Çünkü ÖSYM tarihinde böyle bir ayrım hiç olmamıştı. Bu uygulamanın gerekçesi kamuoyuna açıklanmadı. Önce “Bu bir bilgisayar düzenlemesidir” dendi. İstatistik kurallarına göre bunun olasılığı, milyarda bir bile değildir. Kendileri de sonradan farklı bir açıklama yapmak zorunda kaldılar.

- İyi de insanın aklına bu öğrencilerin nasıl seçildiği sorusu gelmiyor mu?

İ.E.- Elbette geliyor. Acaba bu salonlarda sınava girenler, hangi okul ya da dershane grubunun öğrencileriydi? Yalnız kız öğrencilerin yer aldığı salondaki görevliler de özel olarak mı seçildi? Sınavda bu gruba, fazla zaman verme ve benzeri ayrıcalıklar tanındı mı? Bu uygulama, bundan sonraki dönemler için bir pilot uygulama olarak mı düşünüldü? Bu sorulara verilen çelişkili cevaplar inandırıcı bulunmadı. Buradaki şaibenin ortadan kaldırılması için tek yol ÖSYM’nin o salonlarda sınava girenlerin listesini, okullarını açıklaması ve bu öğrencilerin puanlarının kamuoyu ile paylaşılmasıdır.

- YGS, şimdiye kadar yapılan sınavların en güvenilir olanı mı? Çünkü YÖK Başkanı ve ÖSYM Başkanı böyle söylüyor...

Güvenilirlikten önce niteliği hakkında değerlendirme yapmak istiyorum. YGS 2011, bugüne kadar uygulanan üniversite giriş sınavlarıyla karşılaştırıldığında, ölçme tekniği açısından en sorunlu sınav niteliğindedir. Soruların üçte birinin ortak müfredat dışından olması, bazı soruların test tekniğine uygunsuzluğu, bu tespiti doğrulamaktadır.

Sınavın ne kadar güvenilir olduğuna gelince. Her iki başkanın görüşlerine katılmak mümkün değil. Sınavda, öğrenciye yazmayan kalemlerin, silmeyen silgilerin verilmesini, bir şişe suyun ve sınav için en önemli araç olan saatin esirgendiğini, bazı sınıflarda unutulan soru ve cevap kâğıtlarını, basım hatası nedeniyle cevap şıkları olmayan soru kitapçıkları skandallarını bir yana bırakalım. Dijital ortamda hazırlanan listeleri bir yana bırakarak, “manuel bir yolla” kız öğrencileri ayrı sınıflara yerleştiren bir gücün, öğrenciye göre düzenlenen soru kitapçığı uygulamasıyla bazı adaylara çıkar sağlayabileceği kuşkusu var. Doğruluğu kanıtlanan şifre olayı bu kuşkuyu güçlendirmiştir. Bu nedenle bu yıl gerçekleştirilen üniversite giriş sınavı, geçmiştekilere göre en güvenilir olanı değil, tam tersine güven unsurunun en az olduğu sınavdır. ÖSYM’nin önceki başkanı Yarımağan, sınava başörtülü alınan öğrencileri kastederek, “Birileri kulakları dışarıda bırakan bir örtü tasarlasın, yoksa o sınavı yapmayın daha iyi” demektedir. Bu, sınav güvenliği açısından önemsenmesi gereken bir husustur.

Herkese ayrı soru kitapçığı komedisi

- Peki, 1 milyon 700 bin öğrenciye kişiye özgü soru kitapçığı dağıtmak ne demek oluyor?

İ.E.- Her öğrenciye ayrı soru kitapçığı üretilmesi, sınav güvenliği gerekçesine dayandırıldı. Bu, gereksiz bir külfet olduğu gibi, sınav güvenliği açısından büyük risk taşıyan bir uygulamadır. Herkese ayrı soru kitapçığı her şeyden önce, ölçme değerlendirme ilkelerine ters bir uygulama. Ölçme değerlendirme ilkeleri, soruların ünite bütünlüğü içinde sorulmasını, kolaydan zora doğru sıralanmasını ve sayılarla ifade edilen seçeneklerin küçükten büyüğe ya da büyükten küçüğe doğru sıralanarak verilmesini öngörür. Herkese ayrı soru kitapçığı düzenlenmesi nedeniyle, tüm bu ilkeler bozulmuştur. Soruların ünite bütünlüğü içinde sıralanmaması, öğrencinin, konuya zihinsel hazırlığını zorlaştırdığından sınavı daha zor hale getirmiştir.

- Herkese farklı kitapçık, güvenlik açısından neden risk taşıyor?

Her öğrenciye farklı soru kitapçığı uygulamasının başka bir sakıncalı yönü de cevap şıklarının belli kurala göre dağılımını öngören algoritma uygulamasıdır. Buna şifre deniyor. ÖSYM’nin basına verdiği şifre hemen çözüldü. Başkan, yaptığı basın toplantısında, şifrenin öğrencilere verilen soru kitaplarının hiçbirinde bulunmadığını, cevapların rastgele yerleştirildiğini açıkladı. Ancak kriptoloji uzmanları aynı görüşte değildi. Onlar, farklı kitapların her birini üreten bir algoritmanın olmak zorunda olduğunu, buradaki hatanın, doğru şıkların son derece yanlış bir algoritmayla yapılmasından kaynaklandığı açıkladılar. Şifre uygun olmayınca bazıları bunu sınav sırasında pekâlâ çözebilir. Şifrenin sızdırılma ihtimali de yabana atılacak kaygı değildir. Risk bundan kaynaklanıyor.