YGS'de kamuoyunu karamsarlığa basın mı yöneltti?

YGS'de kamuoyunu karamsarlığa basın mı yöneltti?

T24- Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can, ÖSYM Başkanı Ali Demir'in YGS'de yanlışlıkla şifre yapıldığını itiraf ettiği mektuptaki son cümleyi eleştirdi. "Kamuoyunu karamsarlığa yöneltmek isteyenler hakkında gerekli inceleme, soruşturma ve yasal işlemler yapılmaktadır" ifadesini Can, "tuhaf tehdit cümlesi" olarak yorumladı. Can, "Bugüne kadar ‘kamuoyunu karamsarlığa yöneltmenin’ yasal işlem gerektiren bir suç olabileceğini ne duydum ne de gördüm" dedi.

Can'ın köşesinde yayımlanan (14 Nisan 2011) yazısı şöyle:

Mektuptaki son cümle

Yaptığımız ‘yapıcı-eleştirel’ yayınlardan dolayı teşekkür mektubu beklemiyordum, ama ÖSYM’nin, 1.7 milyon öğrenciyi ikna etmek için gönderdiği mektubu ‘tuhaf bir tehdit cümlesiyle’ bitirebileceğini de hiç beklemiyordum… Bunca yıldır biz gazeteciler her türlü suçlamaya muhatap olduk. Ama böylesini ne gördüm ne de duydum! Keşke yerim olsa da mektubun tamamını yayımlasam… ‘Değerli öğrenciler’ diye başlayan mektup aslında çok samimi itiraflar içeriyor. Radikal’in YGS ile ilgili başından itibaren yaptığı haberleri tek tek doğruluyor.

Hatırlarsanız YGS ile ilgili ilk şüphe, soru kitapçıklarında ortaya çıkan şifreden kaynaklandı. O gün haberi gayet soğukkanlı bir biçimde verdik. ÖSYM aradan iki gün geçtikten sonra “Şifre doğru ama sadece basına verilen soru kitapçığında var, öğrencilere dağıtılan kitapçıklarda böyle bir dizilim yok” dedi. İdeolojik ve sansasyonel habercilik peşinde koşanlarla, daha baştan iddiaları ‘palavra’ olarak niteleyenler arasında biz uzman muhabirlerimizle ‘şifre krizini’ çözmeye koyulduk. Normalde bir saatte biten yuvarlak masa toplantımız o gün tam 7 saat sürdü. Hiçbir önkabulle hareket etmedik… Suçlamaların havada uçuştuğu bir ortamda sadece anlamaya çalıştık. Madem şifre iddiası basına dağıtılan soru kitapçıklarıyla sınırlıydı hemen öğrencilere dağıtılan kitapçıkları incelemeye koyulduk. ÖSYM’nin internet sitesinden indirerek incelediğimiz onlarca kitapçıkta, ister adına ‘şifre’ deyin, ister ‘şablon’, isterse ‘algoritma’, adaylara verilen kitapçıklarda 40 matematik sorusundan 37’sini çözebilen bir dizinle karşılaştık. Yazıişleri Müdürümüz Hakan Çelenk’in her kitapçık üzerindeki denemeden sonra yaşadığı ‘hayret’ ve ‘sevinci’ görmeliydiniz.

Şaka değil, Hakan tüm Türkiye’nin ‘var mı yok mu’ diye tartıştığı ÖSYM’nin sadece basına dağıtılan kopyada varlığını kabul ettiği şifreyi öğrencilere dağıtılan kitapçıklar üzerinden 1 saat içinde çözmüştü. Çok kabaca şifre şuydu: ‘En büyük değerli seçeneğin hemen sağındaki şık doğru cevap.’ Bu formülle uzman muhabirlerimiz internetten soru kitapçığı indirmenin işkenceye dönüşmesine aldırmadan onlarca kitapçığı inceledi. Hayret verici bir biçimde sonuç hep aynıydı. Bu yüzden 5 Nisan’da ‘Sınavdaki ikinci şifre’ manşetiyle çıktık. 6 Nisan’da spekülasyon üretmek yerine ÖSYM’ye ‘Şifreyi çözmenin en kısa yolu’nu gösterdik. Gayet basit. Soruları kolayca çözmeye yarayan bir ‘şablon’ olduğu ortada. “Bırakın şifre tartışmasını soru kitapçıkları üzerinde kopyanın izi var mı, esas ona bakın.” dedik.

ÖSYM yetkilileri çağrımızı yerinde bulup en yüksek puanı alan adayların kitapçıkları üzerinde hemen incelemeye koyuldular. 100’ün üzerinde kitapçığı uzman muhabirlerimizle incelediler. Alabildiğine şüpheli yaklaştık ama incelediğimiz kitapçıklarda, bulduğumuz şifreye dayalı en küçük bir kopya izi yoktu. Bu yüzden 7 Nisan’da milyonlarca öğrenci ve velinin kısmen de olsa içini rahatlatacak ‘Şablon var kopya izi yok’ manşetiyle çıktık. Ertesi gün ‘savcı düğmeye bastı’ ve konu tüm yönleriyle yargıya taşındı. Birebir görüşmelerde ÖSYM yetkilileri yaptığımız titiz ve sorumlu yayımcılıktan dolayı teşekkür de ettiler. Ama dedim ya, biz bu haberleri teşekkür almak için değil, işimiz olduğu için yaptık. Fakat dün, ÖSYM’nin öğrencilere yazdığı, şifrenin varlığını ve yapılan hatayı tam da bizim yazdığımız şekliyle kabul eden mektuptaki tehdit kokan o son cümleye hiçbir anlam veremedim.

Aynen aktarıyorum…

“Son olarak, şunu da bilmenizi isteriz ki, sizlerin heyecan ve duyarlılığınız üzerinden kamuoyunu karamsarlığa yöneltmek isteyenler hakkında gerekli inceleme, soruşturma ve yasal işlemler yapılmaktadır.” Yaklaşık 20 yıldır gazetecilik yapıyorum. Bugüne kadar ‘kamuoyunu karamsarlığa yöneltmenin’ yasal işlem gerektiren bir suç olabileceğini ne duydum ne de gördüm. Böylesine ilk defa şahitlik ediyorum. Ha bu arada mektubun altında imzası olan ÖSYM Başkanı Ali Demir’e bir hatırlatma da ben yapmak istiyorum. “Ali Bey son olarak, ben de sizin şunu bilmenizi isterim ki, yaptığımız yayının kamuoyunu karamsarlığa yöneltip yöneltmediğini tartışmayı zül addediyorum.”