Yiğit Bulut: ‘Türkiye’ye kimse bir şey yapmıyor, abartmayın’ diyenlere...

Yiğit Bulut: ‘Türkiye’ye kimse bir şey yapmıyor, abartmayın’ diyenlere...

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Star yazarı Yiğit Bulut, ABD ve Türkiye arasında yaşanan vize krizine ilişkin olarak, "Türkiye’ye kimse bir şey yapmıyor, abartmayın’ diyenlere... Vizeler de kendi kendine “durdu” zaten değil mi?" ifadesini kullandı.

Bulut'un "Türkiye’ye kimse bir şey yapmıyor, abartmayın’ diyenlere..." başlığıyla (11 Ekim 2017) yayımlanan yazısı şöyle:

Vizeler de kendi kendine “durdu” zaten değil mi?

“Mandacılık kafasında” olanlar için sorun yok…

“Türkiye ile kimse uğraşmıyor” diye düşünenler, son 37 yıla iyi baksınlar ve aşağıdaki notları okusunlar…

Sevgili dostlar, AŞAĞIDAKİ olayların 12 aylık bir süreç içinde hatta daha da kısa bir dönemde olduğuna dikkat ettiniz mi; Başbağlar ve Madımak katliamları, Özal‘ın ölümü, Eşref Bitlis‘in uçağının aniden buzlanıp düşmesi, Uğur Mumcu‘nun katledilmesi, Adnan Kahveci‘nin yanlış yola girip hayatını kaybetmesi... Bunların hepsi aylar içinde oldu ve Türkiye’de İKTİDAR değişti! “Türkiye Ortadoğu’da lider olacak” diyen Özal‘ın aramızdan ayrılışı ile Türkiye’nin yolu değiştirildi! Acaba çok mu “komplocu” olduk yoksa tesadüf katsayısı fazla mı yüksekti!

Sevgili dostlar, devam edelim... Aselsan’da “milli yazılım” bölümünde görevli 3 mühendis arka arkaya intihar etti. Dosyalardan biri yeni açıldı ve savcı, boğazdaki kesiğin “zabıt tutulduğu gibi” 3 cm değil, 20 cm olduğunu ortaya çıkardı! Aynı dönemde devletin gizli tuttuğu bir projede görevli Türkiye’nin en değerli fizikçisi Prof. Dr. Engin Arık ve ekibi bindikleri yolcu uçağının düşmesi sonucu aramızdan ayrıldılar. Aklımıza birçok soru geldi, sorguladık durduk... Bu noktada yeniden not düşelim: Çok mu “komplocu” olduk!

Sevgili dostlar, size yukarıdaki gibi birçok örnek verebilirim... Bu noktadan sonra sizi detaya boğmadan sadece “1993-2001 dönemini” açmaya çalışacağım... Yukarıda da yazdığım gibi 1993-2003 arasında “Türkiye adına çok ama çok önemli detaylar” yaşandı... 1993 yılında üç önemli isim aramızdan ayrıldı. Uğur Mumcu öldürülürken, Adnan Kahveci ve Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis soru işaretleri bırakan kazalara kurban gittiler. Yine aynı dönemde Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Çankaya Köşkü bahçesinde kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Bu dönem sonunda Süleyman Demirel, Köşk’e çıkarken, Tansu Çiller‘e başbakanlık yolu açıldı. Çiller, SHP-DYP koalisyonunun başbakanı oldu...

Sevgili dostlar, 1993-2001 arasında “çok ilginç tesadüfler ve asla beklenmeyen sonuçlar” ortaya çıktı! Bu gelişmelerle birlikte Türkiye, 1994 krizine geldi... 94 krizi, DEVLETİN 90 günde verdiği faizle birilerinin Endüstri ve Medya şirketlerini “para vermeden” aldığı yıl!

1994 krizinde Sabancı ve Koç, Cumhurbaşkanı Demirel‘e “Anayasa”yı “destek alarak” olağanüstü hal ilan etmesini teklif ettiler…1995 erken genel seçimlerinde Refah Partisi en fazla oyu alarak Meclis’e girdi. Hükümet kurma çalışmaları devam ederken TÜSİAD, gazetelere “ANAYOL” yani Doğru Yol ile ANAP arasında bir koalisyon kurulmasını talep eden ilanlar verdi. Mesut Yılmaz başbakanlığındaki 55. Hükümet, yani “ANAP-DSP-DTP” koalisyonu gensoruyla düşürüldü... Burada yine duralım ve çok önemli bir tespit yapalım: 1997 yılında Beyaz Saray “yeni bir yüzyıl için strateji belgesini” açıkladı ve “Ortadoğu, Orta Asya ve gerekirse Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerini” yerleşme zorunluluğu olan bölgeler olarak açıkladı!

Kasım 1998’de, büyük dostumuz, en güçlü AB destekçimiz görünen İtalya, Türk mahkemelerinin tutuklama kararına rağmen teröristbaşı Öcalan‘ı serbest bıraktı. 1999 yılı içinde Hazine’den Sorumlu Devlet Bakanı Hikmet Uluğbay intihar etti, kurtarıldı. Bakana baskı yapıldığına dair söylentiler çıktı... 1997-2000 arası “28 Şubat Süreci ile Türkiye yeniden saldırı altına alınmaya başlandı” ve Küresel Güçler, “terörist başı FETÖ’yü” Amerika’daki “terörü yönetme yuvasına” transfer ettiler! Hem de 11 Eylül 2001 saldırısı olmadan önce!

Sevgili dostlar, 2000 yılında koalisyon ortakları, Cumhurbaşkanı Demirel‘in görev süresini uzatmak için 5+5 formülünü ortaya attılar ama TBMM’den geçiremediler... VE en önemlisi bütün bu yaşananlar eşliğinde geldik “esir alınma denemesi” yaşayacağımız 2001 krizine!

Sonuç:KÜRESEL SALDIRGANLAR VE TAŞERONLARININ,  2016 Temmuz’unda yeni bir DARBE-İŞGAL denemesinin BASTIRILMASI ile YENİLDİKLERİ, adeta BAŞLARINA GEÇİRDİĞİMİZ 35 yıllık SÜREÇ!

Son söz:KÜRESEL GÜÇLERİN KURDUĞU UZUN SÜRELİ BÜTÜN PLANLARI BOZDUK, TAŞERONLARINI EZDİK… HALA UYUMAKTA ISRAR EDENLER, LÜTFEN BİRAZ AÇIN GÖZÜNÜZÜ VE NASIL BİR EMPERYALİST SALDIRI ALTINDA OLDUĞUMUZU GÖRÜN!