Yılbaşında krize karşı “Anadolu İnanışları”

Yılbaşında krize karşı “Anadolu İnanışları”
Türk el sanatlarını tasarımla birleştiren Hiref krizi görünce şans, bereket, mutluluk üzerine eğilmeye karar verdi. Nal, başak dalı, nar ve güvercin süslerini içeren “Anadolu İnanışları” serisini çıkardı 2004’te “Kültürünü Tasarla” sloganıyla tasarım dünyasına Türk el sanatlarıyla harmanlanmış çağdaş tasarımı sunan Hiref, birkaç yıl gibi kısa bir sürede yurtdışı ve içinde birçok ödül aldı, en son olarak Georgetown Üniversitesi’nin dikkatini çekti ve yüksek lisans öğrencileri arasında tez konusu olarak seçildi. Abisi Güvenç Kılıç ile birlikte markayı kuran Ebru Çerezci hayallerinin Türk kültürünü yurtdışıyla paylaşmak olduğunu söylüyor: “İnanıyoruz ki evine bir Hiref giden yabancı bizi hissedecek, Türkiye’yi daha yakından tanıyacak, bize daha pozitif bakacak. Bu kültürü dünyayla paylaşmamız gerek. Bizim ‘Her şeyi kendimize saklayalım’ gibi bir lüksümüz yok” diyor. Anadolu inanışlarını tasarımlarına döken Ebru Çerezci, Milliyet gazetesinin sorularını cevapladı: Hiref taklit konusunda ciddi bir mücadele veriyor. Bu anlamda neler yapılıyor? Şu an taklide savaş açmış durumdayız. Başladığımız günden beri her ne yaptıysak yurtiçinde ve yurtdışında tescil ettirdik. Taklitlerinizi görüyor musunuz etrafta? Taklitlerimiz olması bir anlamda bizi mutlu ediyor. Taklitler bizim reklamımız. Yıllardır sağda solda hep yabancı, köklü dünya markalarının taklitlerini gördük. Son yıllardaysa Hiref’i taklit ettiklerini görüyoruz. Aslında daha çok müşterilerimiz görüyor. “Sizi taklit eden birilerini gördük. N’olur ilgilenin” diye çok samimi telefonlar ve e-postalar alıyoruz. İstanbul’un önde gelen bir avukatlık firmasıyla sadece bu iş için anlaştık. Her ürünün tescili ve sonrasında takibi yapılıyor. Bu anlamda kanunlar çok güçlü. “Bizi çok iyi taklit eden birini bulsak bünyemize katacağız” İyi taklit ediyorlar mı bari? Taklidin de bir kalitesi olmalı. Zaten çok iyi taklit eden birini bulsak bünyemize katacağız. Çünkü bizim için el sanatçısı bir yana, her şey bir yana... Hiref sayesinde mesleğe küsen ustalar zanaate geri kazandırılmış. Nasıl bir geri dönüş alıyorsunuz onlardan? Anadolu’yu çok geziyoruz ve nereye gitsek bir el sanatları çarşısı, el sanatları sokağı veya el sanatları mahallesi var. Eskiden sayılar çok yüksekken artık azalmış. En iyilerini seçip tasarım desteğiyle satışa yöneltiyoruz. Sattığımız sürece onlar üretiyor. İlk başlarda mahallenin kahvesine gidiyor soruyorduk. Müşterilerden çok yardım alıyoruz. Adanalı bir müşterimiz “Bizim bölgemizde de şu şu var” diyor. Herkes kendi kültürü, yöresinin sanatı bilinsin istiyor. Valilikler veya el sanatları derneklerinden yardım alıyoruz. Ustanın ustayı önerdiği de oluyor. Mesela Mardin’deki bir usta Trabzon’daki bir ustanın adını veriyor. Ciddi bir envanterimiz oluştu ve tasarımlarımızı da aslında biraz onlara gore yönlendiriyoruz. 350’den fazla ustayla çalışıyoruz ve şimdi çok mutlular. Pazar yaratılmadığı için aynı şeyleri yapıp duruyorlardı. Şimdi fikirlerini söylüyor, bizimle tartışıyorlar. Umutlarımızı, gelecek planlarımızı onlarla paylaşıyoruz. Bu umutlar da onların eline yansıyor. Kaybolmakta olan veya kaybolmuş bir el sanatını canlandırdınız mı? Aslında hepsi kaybolmak üzere. El dökme ve üfleme cam, el oyma ahşap, el dövme gümüş, lüle taşı, çini, mermer ve deri kullanıyoruz. Başka el atacağınız hangi el sanatları var? Tel bükme, kırmayla yapılan Karadeniz telkâriyi bir türlü istediğimiz gibi ele alamadık. Yapacağız ama... “Galatasaray yurtdışına giderken tasarladığımız vazoyu götürüyor” Yurtdışında nerelerdesiniz? Los Angeles’tan Londra, Atina ve Körfez ülkelerine her yerde corner’larımız var. 2009’da Körfez bölgesinde altı mağaza açacağız; ilki Dubai’de... Gittiğimiz yerlerde oraların kültürüne yönelik tasarımlar da yapacağız. Daha çok yurtdışından mı müşterileriniz var, Türkiye’den mi? Çok yabancı müşterimiz oldu. Four Seasons ve Swissotel’in dekorasyonunda yer aldığımız için oralarda konaklayanlar geliyor. En çok hangi ülkeden insanlar Türk çizgileri taşıyan böyle tasarımları beğeniyor? Körfez ülkelerinde bir Anadolu hayranlığı var. Bir de Amerika.. Orada gerçek hayranlarımız var. Uzakdoğulular da o kadar teknolojiye boğulmuşlar ki “el emeği göz nuru bir şey” dediğinizde akılları duruyor. Hiref’i kullanan iç mimarlar kimler? Sinan Kafadar’la çok uyumlu çalışıyoruz. Hiref üst düzeyin hediye arayışına da çözüm niteliğinde, değil mi? Şirketler, bankalar yabancı ortaklarına bize ait bir hediye almak istiyorlar. Onlar için seri ya da ürün çıkarıyoruz. Mesela Galatasaray için bir ürün geliştirdik, bir vazo. Takım yurtdışına gittiğinde bunu hediye götürüyor. Devlet konuklarına da Hiref hediye ediliyor. Yılbaşına özel ürünleriniz var mı? Krizi gördüğümüzde şans, bereket, mutluluk kavramları üzerine eğilmeye karar verdik. Anadolu’da bir inanışlar zinciri var. Güneydoğu’da güvercinin, Orta Anadolu’da başak dalının bolluk ve bereket getirdiğine inanılıyor. Yılbaşına özel “Anadolu İnanışları” adlı bir seri çıkardık. Bu seride nal, başak dalı, nar ve güvercin süsleri var. 2009’da Hiref’te yenilikler var mı? Mücevher, tekstil, aydınlatma, mobilya, çelik aksesuar ve porselen sektörlerinin önde gelen firmalarıyla işbirliklerimiz olacak. “Hem geçmişi bilmek hem de bugünü takip etmek lazım” Hiref eski Türk el sanatları ve Türk kültürünü çağdaş tasarımla birleştirmeyi başaran bir marka. Türk kültürünü stilize edebilen fazla marka olmamasının nedeni ne? Derin bir kültürümüz olması tasarımcı açısından bolluk. Ama bunu günümüzün çağdaş tasarım anlayışıyla birleştirmek zor. Arada ince bir çizgi var. Her an “kitsch” olabilirsiniz. Bizim yaptığımız “bakırı al, dövdürt, tepesine bir hilal oturt” değil. Altında ciddi bir araştırma süreci yatıyor. Bugünü de takip etmek lazım. Çünkü bugüne bir şeyler yapıyoruz. Talebi ve trendi bilmek durumundayız. Bütün fuarlara katılıyoruz, yazılı basını izliyoruz. Niye kültürümüzü pazarlamayı beceremiyoruz? Türkiye’de tasarımın geçmişi eski değil. Zamana ihtiyacımız var. Onun dışında, biz Dünya El Sanatları Konseyi’ne üye olan tek Türk firmayız. Onların “Türkiye eksik kaldı, gidelim birilerini bulalım” gibi bir kaygıları yok. Bizim bazı şeyleri kopararak almamız gerekiyor.