Yıldıray Oğur: Bir iktidarın, iktidarını korumak için kendi vatandaşlarını öldürebileceğine inanabilenlerin sonra rutin siyasi tartışmalara dönebilmesi ancak şizofrenik bir hal olabilir

Yıldıray Oğur: Bir iktidarın, iktidarını korumak için kendi vatandaşlarını öldürebileceğine inanabilenlerin sonra rutin siyasi tartışmalara dönebilmesi ancak şizofrenik bir hal olabilir

Karar yazarı Yıldıray Oğur, İstiklal Caddesi'nde 6 kişinin öldüğü bombalı saldırı sonrası 7 Haziran-1 Kasım arasında Türkiye’de büyük terör saldırıları olduğuna dikkat çekilmesi hakkında dünya da benzer olaylar olduğunu ve AKP seçimi kazandıktan sonra bir süre daha terör saldırılarının devam ettiğine dikkat çekti. 

Oğur, "7 Haziran-1 Kasım komplosu" diye nitelendirdiği yorumlar üzerine şunları kaydetti:

"Evet, 7 Haziran’dan 1 Kasım’a beş ayda AK Parti’nin oyunu artıran iki faktörden biri muhalefetin anlaşıp koalisyon kuramaması ise diğeri terör saldırılarıyla artan güvenlik kaygısı ve bayrak altında toplanma refleksiydi.

Ama sonuçtan sebebe varmak, 'AK Parti iktidarına yaradı, demek ki onlar yaptı' demek çok basit bir akıl yürütme tarzı. Herhalde o yüzden de anlaşılması ve popülerleşmesi kolay. Ona karşı çıkmak ise zor.

Ama bir iktidarın iktidarını korumak için kendi vatandaşlarını öldürebileceğine inanabilenlerin sonra Erdoğan’ın karşısında seçimlerde kim en çok oy alabilir gibi rutin siyasi tartışmalara dönebilmesi saflık değilse ancak şizofrenik bir hal olabilir.

Ama 7 Haziran-1 Kasım komplo teorisine olan bu imanın sebebi şizofreniden çok bir kaçış.

Çünkü bunun alternatifi 'Biz nerede yanlış yaptık' sorusuna cevap vermeyi gerektiren bir siyasi yüzleşme ve çetin bir muhasebe. Bu muhasebeden kaçınca kötü muhalefet de kaçınılmaz oluyor.

Halbuki böyle bir terör saldırısı sonrası iktidarları eleştirebilecek daha rasyonel, daha mantıklı nedenler var. Mesela son saldırıda şüphelenilecek çok nokta, sorulacak çok soru var.

Nasıl olur da askeri kamuflaj pantalonlu, siyah uzun botlu bir kadın İstiklal Caddesi’ne gelip bomba yerleştirir, sonra oradan koşarak uzaklaşır, CCTV kameralarınca izlendiğini unutup bir eve gidip oturur ve ertesi gün kameralar eşliğinde kıskıvrak yakalanır?

Yüzü makyajlı, kolunda dövmeler, üzerinde mor bir New York yazılı sweatshirtle yakalanırken büyük bir şaşkınlık yaşayan bu terörist, ilk sorgusunda PKK tarafından Suriye’de eğitilmiş bir militan olduğunu neden hemen itiraf etti?

İçişleri Bakanı teröristin İstanbul’da yakalanmasa Yunanistan’a geçmeye hazırlandığını anında nasıl tespit edip, saldırı yüzünden ABD’yi suçladı?

Sonra da PKK neden saldırıyla ilgisi olmadığını açıkladı?

Ama bütün bu soruları sormak yerine '7 Haziran-1 Kasım arasındaki gibi devlet yaptı' deyince kaotik bir atmosfer yaratmak isteyen bir dış istihbarat operasyonundan, Türkiye’ye verilmiş bir mesaja ya da PKK’nın Türkiye’deki seçim sürecini ve siyasetin güçlenmesini baltalama isteğine kadar ihtimaller de devre dışı kalmış oluyor. Belki de terörün amacı da tam olarak budur…" 

Yazının tamamı için tıklayın.