Yıldıray Oğur: Galiba şerefsiziz

Yıldıray Oğur: Galiba şerefsiziz

T24 - Taraf Gazetesi Yayın Koordinatörü Yıldıray Oğur, Ahmet Kaya için şerefsiz diyen Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı'yı eleştirirken gazeteciler adına özeleştiri yaptı. Oğur, "Bir adamın, büyük paralar akıtılarak kurulan son büyük gazetenin, en zarif aşk yazarından, en vicdancı solcu yazarına kadar onlarca aklı başında insanının, yüzlerce yetenekli gazetecinin tepesine oturtulduğu bir ülkede; bütün bunlara karşı hiçbir şey diyemediğimiz ve hiçbir şey yapamadığımız, hâlâ oturup bu medya düzeninde yazı yazmaya konu aradığımız için; Galiba hepimiz sahiden onun dediği gibi..." diye yazdı.

Yıldıray Oğur'un Taraf gazetesinde "Galiba şerefsiziz" başlığıyla yayımlanan (21 Kasım 2010) yazısı şöyle:

Galiba şerefsiziz

Nagehan Alçı, geçen hafta Akşam’da Ahmet Kaya için zamanında yazdığı “Yalancı haysiyetsizin biridir. Avantayı nereden buluyorsa ona göre bağırır. Bugün PKK’nın para dağıttığını görünce PKK’lı, yarın travestiler dağıtsın onlardan. Siz paradan haber verin Ahmet’e” yazıları nedeniyle Ertuğrul Özkök gibi muhasebeye çağırdı Fatih Altaylı’yı.

Cevap: Herkese yavşak dedikten sonra, bir de başlıktan bir meydan okuma ile geldi: Şerefsiz misiniz?

Böyle bir cümleyi çok satan bir gazetenin genel yayın yönetmeninin köşesinin başlığında görmenin, bunun olağanlaşmasının, bir gram akıl olmayan bu üslubun medya polemiği muamelesi görmesinin şokunu atlattıktan sonra bu soru üzerinde ciddi ciddi düşündüm?

Acaba biz şerefsiz miyiz?

Ne tesadüf devlet-PKK görüşmelerinin başladığı 1997 yılında, aniden Lübnan’ın Bar Elias kentinde Öcalan’la görüşen, bu görüşmesi terörle mücadele yasası yüzünden Kanal D’de yayınlanmayınca (giderken bunu bilmiyor muydu), ham kasetleri MİT’e teslim etmiş, (bizzat kendisi yazdığı için biliyoruz) bu görüşmeyle ilgili Yenimahalle’de MİT’e brifing vermiş;

1996’da Kardak’a bayrak dikmiş, Öcalan İtalya’dayken Öcalan’ı geri getirmeye gitmiş, İtalyan sokaklarında eylem yapmış;

1998’de üniversite kapısında gösteri yapan başörtülü kadınlara “fahişe” demiş, daha yakın zamanda “Yolda önümü kesen başı örtülü bir bayan bana; Büyüklerimiz başörtülülerin okullara, üniversitelere girmesi için uğraşıyorlar. Lütfen programınızda bu talebi dile getirin. Biraz da başörtülülerin kötü yola düşmelerini engellemek için uğraşsınlar. Ekonomik güçlükler nedeniyle para karşılığında fuhuş yapan başörtülüler tanıyorum, dedi” gibi saçmalamış;

18 Mart 2002’de Radyo D’de insan hakları savunucusu Eren Keskin için “Bu kadını ilk gördüğüm yerde cinsel tacizde bulunmazsam namerdim” demiş;

Televizyonlarda orduyu eleştiren bir yazar için “O gün o programa katılanlardan olsaydım, Türk Ordusu’na saldıran hanımefendiye tek bir soru sormak isterdim. Hanımefendi o ordu aslında neyi koruyor biliyor musunuz? Ne yanıt vereceğini bilmiyorum. Büyük ihtimalle demokrasiden, ordunun siyasete müdahalesinden, Güneydoğu’dan falan söz ederdi. Bense ona çok kısa bir yanıt verirdim. Hanımefendi belki farkındasınız, belki değilsiniz ama o ordu sizin bacak aranızı da koruyor” diye yazabilmiş;

Serdar Ortaç’ın bile nedamet getirdiği Ahmet Kaya linçi için yazdığı iğrenç yazılar için küçük bir özür dilemektense “Şerefsiz misiniz?” diye meydan okumuş, bunu yapan herkese “yavşaklar” diyebilmiş..;

Bir adamın, büyük paralar akıtılarak kurulan son büyük gazetenin, en zarif aşk yazarından, en vicdancı solcu yazarına kadar onlarca aklı başında insanının, yüzlerce yetenekli gazetecinin tepesine oturtulduğu bir ülkede;

Bütün bunlara karşı hiçbir şey diyemediğimiz ve hiçbir şey yapamadığımız, hâlâ oturup bu medya düzeninde yazı yazmaya konu aradığımız için;

Galiba hepimiz sahiden onun dediği gibi...