Yıldıray Oğur: Hükûmetin bu büyüyen Youtube tehlikesine karşı yasa tasarısı hazırlığı içinde olması boşuna değil

Yıldıray Oğur: Hükûmetin bu büyüyen Youtube tehlikesine karşı yasa tasarısı hazırlığı içinde olması boşuna değil

Karar gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, birkaç televizyon dışında herkesin kendi kanalında fikirdaşları arasında kapalı devre yayın yaptıklarını, televizyonlarda kendisine yer bulamayan ve yasaklananların Youtube’da açılan kanallardan seslerini duyurduğunu yazdı. Oğur, "Hükûmetin bu büyüyen Youtube tehlikesine karşı yasa tasarısı hazırlığı içinde olması boşuna değil" düşüncesini dile getirdi. 

Oğur, "Bugün artık bir kaç televizyon dışında herkes kendi kanalında fikirdaşlar arası kapalı devre yayınlar yapıyor.  90’larda televizyonlara çıkabilen insanların çoğu ya yasaklı konuk listelerinde ya hapishanede ya da sürgünde. Ana akım haber kanallarının önlerinde kimin tarafından hazırlandığı belli olmayan onaylanmış konuk listeleri var. Ve bu listeler her hafta biraz daha kısalıyor. Tabii ki bu listeler Türkiye’nin entelektüel birikimini, siyasi ve fikri pozisyonları yansıtmanın fersah fersah uzağında... 28 Şubat günlerinde laik merkez medyaya çıkabilen Akit Genel Yayın Yönetmeni’nin artık kendi televizyonu var ama o herkesi o kadar rahatlıkla çıkaramıyor. Çıkarabildiği İslami kesimin yetiştirdiği en önemli entelektüellerden eski Başbakan’a bile nezaketi çok görüyor." görüşünü savundu. 

Oğur, "Fakat televizyonlar yer vermiyor diye farklı fikirler ve sesler ortadan yok olmuyor. Tartışmalar bitmiyor, siyaset durmuyor, yasaklı isimler kenara çekilmiyor. Dere yatağını buluyor. Bugün derenin bulduğu o yatağın adı Youtube kanalları. Televizyonlarda kendisine yer bulamayanlar, yasaklananlar Youtube’da açılan kanallardan seslerini duyuruyor. Ses de çıkarıyorlar. Türkiye’de sadece son bir ayın siyasi tartışmalarına bakalım.  Haftalardır bütün iktidar medyasının konuştuğu HDP-İyi Parti ittifak tartışması Medyascope’da Ruşen Çakır’ın Sırrı Süreyya Önder ile yaptığı söyleşiyle başladı. Bülent Arınç, çok konuşulan camilerden her gece yapılan sala ve dua yayınlarına dönük eleştirisini Kemal Öztürk’ün Youtube kanalında söylemişti.  Devlet Bahçeli ile Ali Babacan arasındaki polemik, Karar TV’de Elif Çakır ve Ahmet Taşgetiren ile yaptığımız Babacan röportajıyla başladı.  Bütün Türkiye’nin konuştuğu Sevda Noyan, sadece Cüneyt Özdemir’in kanalına çıkabildi." ifadesini kullandı. 

Oğur yazısında şunları kaydetti: 

Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan da Babacan’ın Karar TV’de yaptığı açıklamalara ve 140 Journos ekibinin yaptığı “Sakın Kader Deme” belgeselindeki sözlerine kayıtsız kalamayarak şöyle dedi; “Böyle kalkıp Youtube’larda topladığınız adımlarla netice almanız mümkün değil.”

Ama tam da ana akım kanallarda görünmeyen belgesellere, röportajlara gelen bu tepkiler Youtube’da netice alınabildiğinin delili. Bugün Youtube’de Türkiye’nin en çok izlenen videolar listesinde Cüneyt Özdemir’in Ahmet Davutoğlu ile yaptığı röportaj ve 140 Journos’un DEVA Partisi ve Ali Babacan belgeseli var. Herhalde bu ilginin en önemli sebebi ne diyecekleri merak edilen bu iki isme ana akım kanallarda yer verilmemesi. Hükümetin bu büyüyen Youtube tehlikesine karşı yasa tasarısı hazırlığı içinde olması boşuna değil.

1990’lardaki özel radyo ve televizyonların çok sesliliğinden ürken iktidar da yasaklama yolunu tercih etmişti ama dirençle karşılaşınca vazgeçmek zorunda kalmıştı.  Türkiye gibi böyle zengin bir tartışma kültürü, çok renkli televizyon geçmişi olan bir ülkeyi de RTÜK sopası, onaylı konuşmacılar, yasaklı isimler ve asla girilmemesi gereken konu listeleriyle yeniden renksiz, tek sesli televizyonlara mahkum etmek mümkün değil. Hele de bu çağda.Televizyonlar tek kanallı, siyah beyaz yayına geçerse, insanlar da Youtube’dan renkli, çok kanallı televizyonları izlemeye başlıyor. Doğa gibi, ifade hürriyeti de asla boşluk kabul etmiyor.

Yazının devamı için tıklayın