Yıldız: Kaçak elektriği bütün vatandaşlar ödüyor KAYSERİ (A.A)

-Yıldız: Kaçak elektriği bütün vatandaşlar ödüyor KAYSERİ (A.A) - 13.08.2011 - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, ''İster İstanbul'da, ister Hakkari'de, ister Edirne'de, nerede kayıp ve kaçak olursa olsun, onlar havuza atılıyor ve çıkan tarife bütün vatandaşlarımız tarafından ödeniyor'' dedi. Yıldız, Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile birlikte Kayseri Valisi Mevlüt Bilici'yi ziyaret etti. Güneş enerjisine dayalı üretim tesislerinin bağlanabileceği trafo merkezleri ve bağlantı kapasitelerinin Resmi Gazete'de yayımlandığını anımsatan Yıldız, bu iller arasında Kayseri'nin de bulunduğunu bildirdi. Yıldız, Kayseri'de yaklaşık 25 megavatlık bir yatırım yapılacağını belirterek, ''Yahyalı'da, bir kısım farklı ilçelerimizde bu tür potansiyelimizin olduğunu biliyorsunuz. Bunlar yatırım demek, teknoloji demek ve Kayseri'nin yerli sanayisinde artış demek. Bunları önümüzdeki süreçte inşallah hep beraber yaşamış olacağız'' dedi. Bir gazetecinin kaçak elektrik kullanımından doğan giderlerin, abonelerin faturalarına yansıtıldığı yönündeki iddiaları hatırlatması üzerine Bakan Yıldız, şunları söyledi: ''Bu iddianın ötesinde, ulusal tarife dediğimiz bir mekanizma var. İki temel tercih yapılıyor dünyada. Ya bölgesel tarife ya da ulusal tarife. Bölgesel tarifede, o bölgedeki müşterilerin, abonelerin bütün kayıp kaçakları bir havuzda toplanıyor ve o bölge için bir tarife oluşuyor. Türkiye 2015 yılına kadar ulusal tarifeyi tercih etti. İster İstanbul'da, ister Hakkari'deki, ister Edirne'de, nerede kayıp ve kaçak olursa olsun onlar bu havuza atılıyor ve çıkan tarife bütün vatandaşlarımız tarafından ödeniyor. Benim istirhamım şudur; tabii ki kanun var, yönetmelik var, mevzuat var, ikincil mevzuatlar var. Biz bunları düzenledik. Bu hem kul hakkıdır, hem devlet hakkıdır. Hangi bölgeden olursa olsun kimsenin kaçak elektrik kullanmaması lazım. Bu yalnızca iş kanunla da bitmez. Toplum olarak da hassasiyetimizi belirtmemiz ve bunlarla alakalı mutlaka uyarıda bulunmamız gerekiyor.'' Sağlık Bakanı Recep Akdağ ise Kayseri'nin sağlıkla ilgili sorunlarını görüşmek üzere geldiklerini belirterek, uzmanların ildeki sağlık yöneticileri ile birlikte hazırladıkları raporu değerlendireceklerini söyledi. Evde sağlık hizmeti ve hastane randevu sistemi gibi yeni hizmetler olduğunu vurgulayan Akdağ, şöyle dedi: ''Şu an Kayseri'de 700'e yakın vatandaşımız evde sağlık hizmeti alıyor. Özellikle yatağa bağlılık derecesinde hastalığı olan ya da özrü olanlara bu hizmeti veriyoruz. Ne türlü sağlık hizmeti ihtiyacı varsa, bunu evinde karşılıyoruz, hastaneye yatırılması gerekiyorsa da naklini biz sağlıyoruz. Ayrıca, merkezi hastane randevu sistemini Erzurum ile birlikte ilk olarak Kayseri'de başlatmıştık. Bu, vatandaşlarımızın işini çok kolaylaştıran bir sistem. Hangi hastaneden, hangi doktordan randevu istiyorsak 182 numaralı telefonu aramamız yetiyor.'' -İlk şehir hastanesi Kayseri'ye- Akdağ, bugün Kayseri'ye müjde vereceğini belirterek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla kamu-özel sektör ortaklığında yeni hastaneler yapacaklarını anımsattı.  Bunların Türkiye'de sağlık hizmetlerinin çehresini değiştirecek projeler olduğuna dikkati çeken Akdağ, şöyle devam etti: ''Bu projelerin ilkinin sözleşmesinin imzalanması Kayseri'ye nasip oldu. Dün itibarıyla bu sözleşme imzalandı. İnşallah, öyle ümit ediyoruz ki Eylül ayı içerisinde temelini atmamız mümkün olacak. Böylece Kayserimize yaklaşık olarak bin 500 yatak büyüklüğünde -yatak sayısı gözüyle de bakmamak lazım- her yönüyle mükemmel imkanları olan çok büyük bir şehir hastanesi kazandırmış oluyoruz. Bunu biz sadece Kayseri'ye hizmet eder anlamında da planlamış değiliz. Kayseri bizim nazarımızda bir sağlık cazibe merkezi. Dolayısıyla Kayseri ve etrafındaki iller, bazı illerin bazı ilçeleri aşağı yukarı 2,5 milyona yakın bir nüfusun bu bölge kampüsünden hizmet alacağını planlıyoruz. Zaten şu anda da Kayseri bir sağlık merkezi haline geldi.'' -Somali'deki açlık- Türk halkının Somali konusunda dünyaya örnek bir tavır gösterdiğini dile getiren Akdağ, şunları anlattı: ''Milletimiz her zaman olduğu gibi düşküne, mazluma, eline uzatacağını bir kez daha göstermiş oldu. Başbakanımız ve hükümet olarak bizler, bu meseleye çok büyük önem veriyoruz. Şuna inanıyoruz, ramazan ayında Somali'de kardeşlerimiz açken bizim tok yatmamız hakkımız değil. Allah bunun hesabını bizden sorar. Çok ciddi kampanyalar sürüyor, Diyanet'in Kızılay'ın kampanyaları var. Biz de Sağlık Bakanlığı olarak sağlık çalışanları ve sağlık sektörü arasında bir kampanya başlattık. Sonuçta toplayacağımız parayı ve yardımları Başbakanlığa aktaracağız. Yine Başbakanlığımızın talimatıyla Somali'de sağlık konusunda da ciddi katkılarımız olacak ama şunu söylemimiz lazım ki; dünyanın zengin ülkeleri bu meseleye uzaktan bakarken Türk milleti büyüklüğünü bir kere daha göstermiştir. Ben inanıyorum ki bu mübarek ramazan ayı boyunca Türkiye'den Somali'ye yardım yağacak, ramazandan sonra da bu yardımları devam ettireceğiz. Onlar bizim kardeşlerimiz. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Somali'de de yardıma muhtaç insanlara yardım etmek bizim görevimiz.'' -''Sezeryan doğum oranı düştü''- Akdağ, sezeryan doğum oranı ilgili görüşlerinin sorulması üzerine de Türkiye'de sezeryan doğum oranının çok yüksek olduğunu ancak, son 3 yılda bu konu ile ilgili ciddi tedbirler aldıklarını bildirdi. Hekimlerin eğitiminden, anne adaylarının bilgilendirilmesine kadar bir dizi tedbirler aldıklarını vurgulayan Akdağ, şu bilgileri verdi: ''Bu sene bunun meyvelerini almaya başladık. Bizim primer, ilk sezeryan dediğimiz bir tarif var. Yani ilk çocuğuna hamile kalan bir annenin doğumunu ne şekilde yaptığı. Bu oran Türkiye'de yüzde 26 civarındaydı, son yılda yüzde 23'e indi. İlk defa aşağı doğru dönmeye başladı. Ben inanıyorum ki bu tedbirleri vatandaşa malettikçe, bilgi düzeyini artırdıkça bu oran daha da aşağıya gidecektir. Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim; bir sezeryan kararını vatandaş mutlaka sorgulamalıdır. Doktoruna neden sezeryan kararı verdiğini ya da vereceğini sorgulamalıdır. İsteğe bağlı sezeryandan da kaçınmalıdır. Sezeryan hem anne sağlığı açısından hem bebek sağlığı açısından mecbur olduğumuzda başvurulması gereken bir yöntemdir. Aileler bir takım reklamlara ve yanlış yönlendirmelere itibar etmemelidir. Kötü gidişi durdurduk ve iyiye gidiyoruz.''