İbrahim Karakuş
Türkiye’de tiyatronun duayenleri sıralanacak olsa, Yıldız Kenter ismi en üst sıralarda yer alır. Yıllarını tiyatro sahnesine veren Kenter ve usta tiyatrocu Haldun Dormen adına Yedirenk Sanat Vakfı, 22 Nisan’da onur gecesi düzenleyecek. Bu özel gece öncesinde SKYTURK 360 olarak Yıldız Kenter’in kapısını çaldık.
- Anneniz, sanat hayatınızda önemli bir rol almış; konservatuara yazılma nedeniniz olmuş...
Annem sayesinde birçok şeyi yapabilme fırsatı bulabildik, çok iyi bir kadındı. Babam da öyleydi, babam da çok şeyi teşvik etti. Hatta babam beni gizlice konservatuara götürüp kaydımı yaptırdı. Çünkü ailemde, o yaşlarda tutucu görünen bir abim vardı. Sevgili abim, “Gitmeyeceksin oraya” diye tutturdu. Sonra tabii çok destek verdi, yardımcı oldu, yolumu açtı. Hayatımın en mutlu günleri o konservatuarda geçti. Dünyanın en rafine hocaları ile çalışma fırsatı buldum orada. Bu yine bize Atatürk’ün bahşettiği mucizelerdi. Bu işi en iyi bilenleri topladı oraya, hepsine eşit eğitim verdi. Böylece yetişen insanların çoğunluğu dünyadaki hem cinsleriyle aynı seviyede oldular.
- Neden tiyatro?
Tiyatro yazmak, öykü yazmaya, roman yazmaya benzemiyor; zor bir meslek, ekonomik bir meslek. Sadece konuşarak her şeyi veriyorsunuz, bir de müzik ekliyorsunuz. Tiyatro çok zor ve bunun için tiyatroyu çok seviyorum...
- “Ben Anadolu’yum” adlı oyun, sanat hayatınızda önemli bir yerde...
Türk tiyatrosunun devamını sağlayacak, oyuncuları olacak, 17 kadınlık bir kolaj “Ben Anadolu’yum”. Güngör Dilmen ile “işte şu kadınları yapalım, bu kadınları yapalım” derken, Dilmen’in ustalığıyla oluştu. Ve ben o kadınların hepsini çok sevdim. Birçok insan, birçok kişilik yaşarım aldığım rollerde. İçimdeki o kişilikleri dışarı çıkartma fırsatı buluyorum ben, bu çok hoş bir terapi...
- Sizi en çok hangi oyun etkiledi, hangisinin içinizde farklı bir yeri var?
Her oynadığım oyun benden çıktı. Benim bir tarafımı sergilemiş oldu, benim öfkemi, aşkımı, kızgınlığımı...
- Tiyatroda son dönemde yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Özelleştirme başlayınca açılım oldu, tiyatrocular istediklerini yapar hale geldiler. Devlet olunca birtakım kurallar oluyor, biz de o kaidelerin dışına çıkacak değiliz zaten, ama özgür olmanın başka bir tadı var. Sanat özgürlük demektir...
- Şu an herhangi bir projeniz var mı?
Aliye Berger’in yaşam öyküsüyle ilgili tek kişilik oyunum var. “Aliyoşa” diye onu hazırlıyorum. Bir de “Geçen Yaz Birdenbire” oyunu... İki oyun üzerinde çalışıyorum bu yıl.