Hürriyet yazarı Ayşe Arman, kolon kanseri hastası bir kadının kemoterapi tedavisine başlamasının ardından eşinin, 4.5 yaşındaki kızlarına cinsel istismarda bulunduğunu söyledi. Hastalığın 4. evresinde olan kanser hastası annenin avukatı Umut Çiftçi, doktorların kendileriyle paylaştığı, “Maruz kaldığı aile içi tecavüzler, kolon kanserinin ilerlemesine sebep olmuş olabilir...” bilgisini aktardı. Çiftçi'yle görüşen Arman, "Çocuk, tuvaletini tutamaz hale geliyor, çocuğun kuyruk sokumunda basit tıbbi müdahaleyle giderilmeyecek derece bir ekimoz olduğu tespit edilmiş durumda. Ve bu iğrenç, pespaye, aşağılık sapık hâlâ serbest!" diye yazdı.
Arman'ın sorularını yanıtlayan avukat Umut Çiftçi'nin açıklaması şöyle:
Duyduğum eniğrenç cinsel suçlardan biri! Resmen sapıklık! Manavgat Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurumu Başkanı olarak nasıl bir insanlık dışı olay bu yaşanan, anlatır mısınız?
Anne, 4. evre kolon kanseri. O, kemoterapideyken ya da kemoterapinin etkisiyle evde baygın yatarken, baba, öz kızına cinsel istismarda bulunuyor. 1.5 yıl boyunca devam ediyor. Çocuğun, arka kuyruk sokumunda basit tıbbi müdahaleyle giderilmeyecek derecede bir ekimoz olduğu tespit edilmiş durumda. Sizin nasıl haberiniz oldu?
Anne, adliyede bize ulaştı. Biz de gönüllü kadın avukatlar olarak ona her şekilde yardım edeceğimizi söyledik. Perişan hâldelerdi anne-kız. Ev tutuldu, baştan aşağı döşedik. Çocuğu rehabilite etmek için psikologlarla görüştük. Ama ne yapsak yaşadıkları travmayı aşmaları zor. Sürekli koruma kararları alıyoruz adam yaklaşamasın diye...
Ben doğru mu anlıyorum... Anne, 4. evre kanser hastası. Kanserine de, bu Allah’ın belası adamın tecavüzleri mi yol açıyor?
Kanserini tetiklemiş. Çünkü tedavi sırasında da eşinin tecavüzüne maruz kalıyormuş, sürekli kanama geçiriyormuş. Söylenen: “Maruz kaldığı aile içi tecavüzler, kolon kanserinin ilerlemesine sebep olmuş olabilir...” Bu nasıl bir sapıklıktır...
Adamın zaten uç boyutta cinsel istekleri varmış. Kadının çekmediği kalmamış. Dayak, şiddet, bir çok defa koruma kanununa göre tedbire başvurulmuş. Sonunda kadın kanser oluyor. Kemoterapi aldığı zaman, ya hastanede yatması gerekiyor ya da ilaçların etkisiyle bir hafta filan kendine gelemiyor. Bu sıralarda adam, çocuğu, gezdirme, lunaparka götürme bahanesiyle bulduğu her yerde çok kötü bir şekilde cinsel istismarda bulunuyor. Bazen, kadın baygın halde yatarken, gece evde de istismar ediyormuş... Anne nasıl anlıyor?
Çocuk, çoğunlukla üstü başı dağınık halde geliyormuş. “Sen bu çocuğa bir şey mi yapıyorsun?” demiş. Adam inkar etmiş tabii. Ama sonra çocuk, yemeden içmeden kesiliyor. Sonra tuvaletini tutamamaya başlıyor. O zaman anne şüpheleniyor. Bir de yaraları görünce iyice emin oluyor... Sonra ne oluyor?
Geçtiğimiz eylül ayında, Serik’te, karakola şikâyetçi oluyor. O dönem Manavgat’a yarım saat uzaklıkta Serik’te yaşıyorlar. Sonra Manavagat’a taşındılar. Serik’te çocuğun ifadesi de alınıyor. Ama oradaki kolluk kuvvetleri herhalde adamı tanıyorlar ki sürekli kadına baskı yapıyorlar. “İftira atma! İftira atmak suçtur! Barışın kocanla. Çocuğu o, sevmiştir onu, senin düşündüğün gibi bir şey yoktur...” diye diye ciddi bir suçu örtbas etme yoluna gitmişler. Hatta kadın şikâyetçi olduğu halde, “Şikâyetçi değil!” gibi yazmışlar, sonradan şikâyetçidir demişler. Çocuk korkunç şeyler anlatıyor. Gerçekten insanın kanı donar. Peki nasıl olur da bu adam, bu aşağılık yaratık tutuklu değil... İşte söylediğim nedenlerden dolayı. Serik’te Çocuk İzleme Merkezi yok, pedagog yok, bir şey yok. Antalya’ya yollanmış. Orada da devlet hastanesinde üstünkörü bir rapor vermişler. Anneyi dinlememişler, hatta hiç dinlemek istememişler. İki rapor var. Birinde “Kuyruksokumunda basit tıbbi müdahale ile giderilmeyecek bir ekimoz tespit edilmiştir" deniyor. Ama çocuk psikiyatri uzmanı, çocuğun annesi etkisinde kaldığını belirtmiş. O kadar manasız ve tuhaf bir rapor ki, o rapora binaen de itiraz edilmiş. Adam, tutuklandığı halde salıverilmiş. Oysa çocuğun detaylı ifadeleri var, “Babam şöyle yaptı, böyle yaptı” diye anlatıyor. Buna rağmen salıveriliyor.
İnanılır gibi değil... Nasıl olur?
Oluyor Ayşe Hanım! Pek çok benzer vaka var elimizde. Bu size anlattığım anne-kız olayında, anne hakkında, “Kadın, kemoterapi gördüğü için kendinde değil, halüsinasyon görüyor” gibi şeyler yazılmış. Oysa kadın gayet kendinde biri. “Mental kısıtı var” ve “Ruhsal bozukluğu var” denmiş, oysa öyle bir şey yok. Zaten anneyle konuşmamış bile doktor. Onu muayene etmeden, görmeden nasıl böyle bir karar verebilir ki? Çocuk da minicik bir şey. Şu anda hâlâ altına kaçırıyor, elimizden geldiğince rehabilite etmeye çalışıyoruz... Türk Ceza Kanunu’nda bu suçun karşılığı ne?
Mutlaka tutuklanırdı. Zaten ilk başta tutuklanmış. Ama raporlarda netlik olmaması lehine yorumlanmış. O yüzden salıverilmiş. Ortada 6 yaşında bir çocuk var, asla bilmemesi gereken ayrıntıları anlatabilen bir çocuk. Bütün bunları nasıl uydursun? Feci şeyler anlatıyor çocuk... İki kadının da hayatını kaydırdı... Nasıl bu pisliğe hak ettiği ceza verilmiyor?
Biz de verilmesi için uğraşıyoruz. İfadeler, o gün o kadar kötü alınmış ki, olan biten gerçek bir şekilde yazılsa, sonuç çok farklı olurdu. Savcı Bey’e, kadın hakları olarak, dosyaya dâhil olduğumuzu anlatınca ve işin vahametinden söz edince, “Tamam açacağım dava ama çok da delil yok ortada!” gibi bir şeyler söyledi. Moralimizi bozmadan, hep birlikte bu anne-kıza destek olacağız. Siz de lütfen desteklerinizi esirgemeyin...