YILMAZ: FİNANSAL SİSTEMDE İSTİKRARIN KORUNMASI HEDEFİMİZ İSTANBUL (A.A)

-YILMAZ: FİNANSAL SİSTEMDE İSTİKRARIN KORUNMASI HEDEFİMİZ İSTANBUL (A.A) - 12.11.2010 - Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Merkez Bankası olarak finansal sistemde istikrarın korunması ve sürdürülmesini de hedef olarak gördüklerini ve önemsediklerini belirterek, ''Nitekim kuruluş kanunumuz, bankamızı finansal sistemde istikrarı sağlayıcı, para ve döviz piyasalarıyla ilgili düzenleyici tedbirleri almakta da sorumlu tutmuştur. Merkez Bankası, bu görevleri yerine getirirken gözetim ve denetimden sorumlu diğer kurumlardan farklı olarak finansal istikrara makro açıdan bakmaktadır'' dedi. Yılmaz, TÜSİAD-Koç Üniversitesi Ekonomik Araştırma Forumu tarafından düzenlenen ''Kriz Sonrası Yeni Finansal Düzen'' başlıklı konferansta yaptığı konuşmada, bir süre önce zorunlu karşılıklarla ilgili olarak kriz döneminde aldıkları tedbirleri tersine döndürdüklerini ve zorunlu karşılıkları artırdıklarını hatırlattı.  Bunun ardından Türkiye Bankalar Birliği'ne gelip niçin bunu yaptıklarını bankacılarla paylaştıklarını belirten Yılmaz, o dönemden bu yana özellikle finansal istikrarı ön plana çıkararak birtakım söylemler geliştirdiklerini, bu söylemi önemsediklerini, bunun yeni bir söylem olduğunu söyledi. Küresel finansal krize değinen Yılmaz, son dönemdeki gelişmelerin ekonomide fiyat istikrarı için gerekli olan faiz seviyesi ile finansal istikrar için gerekli olan faiz seviyesinin her zaman birbiriyle uyumlu gerçekleşemeyebileceğini gösterdiğini ifade etti. Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, şöyle devam etti: ''Ekonominin aşırı genişleme gösterdiği bir durumda enflasyonu kontrol altına alan bir faiz politikası, finansal risklerin ortaya çıkmasını engellemekte yetersiz kalmaktadır. Öte yandan şiddetli bir resesyon durumunda finansal istikrarın tesisi için çok daha düşük bir faiz seviyesine ihtiyaç duyulabilmektedir. Bununla birlikte iki hedef arasındaki bu uyumsuzluğun, faiz dışı araçların kullanılmadığı durumda belirgin bir şekilde ortaya çıkacağını özellikle vurgulamak istiyorum. Makro ekonomik istikrara yönelik diğer politika araçlarının kullanımı, fiyat istikrarını ve finansal istikrarı sağlayan faiz oranlarının birbirine yakınsamasına yardımcı olacaktır. Diğer bir deyişle, makro ekonomik istikrara yönelik politika araçlarının etkin olarak kullanıldığı bir durumda her iki hedefe de aynı parasal duruş ile ulaşılması mümkün olacaktır. Aynı zamanda fiyat istikrarı ile finansal istikrar hedeflerinden sapılması durumunda, tekrar hedefe yönelmek için uygulanması gereken para politikası tepkisi de daha ılımlı gerçekleşecektir.'' Yılmaz, krizlerin, maliyetleri ne kadar yüksek olursa olsun aslında alınan dersler aşığında daha istikrarlı, daha sağlam ve ekonomik kalkınmayı destekleyici finansal yapılanma için yeni fırsatlar yarattığını, bunun Türkiye'deki en yakın örneğinin 2001 krizi olduğunu söyledi. -''ZORUNLU KARŞILIK ORANLARI DAHA AKTİF KULLANILABİLİR''- Yılmaz, bu çerçevede finansal istikrar açısından takip ettikleri konulara değinerek, ''Bunlardan ilki gerek bankaların, reel sektörün borçluluk oranlarının ılımlı seviyelerde tutularak öz kaynakların kullanımının teşvik edilmesidir. Çıkış stratejimizin bir parçası olarak kredilerdeki genişleme hızının finansal istikrarı zayıflatıcı bir seviyeye çıkması halinde zorunlu karşılık oranları daha aktif bir şekilde kullanılabilecektir. Benzer bir şekilde teknik faiz ayarlaması yoluyla bankaların daha etkin bir likidite yönetimi uygulamaya başlamalarını da borçlanma oranlarının makul seviyelerde seyretmesine destek verebilecek diğer bir politika aracı olarak görüyoruz'' şeklinde konuştu. Önümüzdeki dönemde dünyayı etkisi altına alacağını düşündükleri yeni konjonktürün bazı önlemlerin alınmasını gerektirdiğine işaret eden Yılmaz, yeni konjonktürün temel özelliğinin güvenilir ve dinamik yükselen piyasa ekonomilerine yoğun sermaye akışı sonucunda bu ekonomilerde aşırı ısınma, aşırı borçlanma ve varlık balonları oluşması riskinin belirmesi olduğunu anlattı. Yılmaz, bununla birlikte iç talepteki güçlü toparlanma, zayıf dış taleple birleştiğinde cari açıkta bir açık eğilimi ortaya çıktığına değinerek, toplam talepte bir hızlanma görülmemekle birlikte cari açık ve finansal istikrar üzerindeki olası olumsuz etkiler göz önüne alındığında iç ve dış talepteki ayrışmanın dikkatle izlenmesi gerektiğini düşündüklerini ifade etti. Bu kapsamda Türkiye'de finansal istikrara katkıda bulunmak amacıyla son dönemde aldıkları önlemlere değinen Yılmaz, dün gerçekleştirilen Para Politikası Kurulu toplantısında Merkez Bankası borçlanma faiz oranının 4 puan indirilerek 1,75'e düşürüldüğünü hatırlattı. Yılmaz, ''Türkiye, başka Merkez Bankası olmak üzere ilgili tüm kurumlarıyla kriz sonrası yeni finansal düzen konusundaki uluslararası çalışmalara aktif olarak katılmakta, planlanan düzenlemelerin ulusal yapıya uygun olmasının yanında uluslararası sistemle de uyumlu olmasına özen göstermektedir'' diyerek, bu noktada yeniden şekillenen küresel finansal mimariye ilişkin düşüncelerini paylaştı: ''Küresel kriz sonrasında çıkarılan dersler ışığında finansal istikrar, düzenleme ve denetleme yapısı, sistemik riskler ve uluslararası koordinasyon konularında gerekli reformların hayata geçirilebilmesi için yeni bir finansal mimariye ihtiyaç duyulmuştur. Bu yeni finansal mimarinin çatısını geniş bir temsil kabiliyetine sahip olan G7'nin yerini alan G20 oluşturmaktadır. Küresel mimariyi güçlendirici ve uluslararası koordinasyonu yönlendirici çalışmalara G20 önemli katkı sağlamaktadır. Küresel finansal mimarideki bir sonraki aşamada Finansal İstikrar Kurulu ile Merkez Bankaları ve Denetim Otoriteleri Başkanları Grubu bulunmaktadır. Son aşamada ise Uluslararası Standart Belirleyiciler, Basel Bankacılık Komitesi, diğer uluslararası kuruluşlar, Ödeme ve Takas Sistemi Kurulu, ulusal otoriteler yer almaktadır. Türkiye, Finansal İstikrar Kurulu, Basel Bankacılık Komitesi ve Takas Sistemleri Kurulunda, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından temsil edilmektedir. Finansal İstikrar Kurulunda, küresel kırılganlıkların değerlendirilmesi, sistemik riskin önlenmesi, makro riskleri azaltıcı politikalar ve emsal değerlendirmeleri gibi önemli önemli çalışmalar yapılmaktadır. Diğer taraftan Basel Bankacılık Komitesince önümüzdeki dönemde finansal sistemi güçlendirici sermaye ve likidite kurallarını içeren Basel III Reform Paketi uygulamaya konulmuştur.  2001 krizi sonrasındaki yapısal reform sonucu Türkiye finansal sisteminin, küresel kriz sonrası yeniden şekillenen finansal yapıya fazla zorlanmadan entegre olabileceğini söyleyebilirim. Merkez Bankası olarak 2001 sonrası dönemde temel amacımızın fiyat istikrarı olduğunu ve finansal istikrarın fiyat istikrarı için bir ön şart olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla, finansal istikrara verdiğimiz önem, önümüzdeki dönemde de aynı ölçüde devam edecektir. Yeni dönemde makro riskleri azaltıcı düzenlemeler çerçevesinde kısa vadeli faiz oranlarının yanı sıra, zorunlu karşılık uygulaması ve likidite yönetimi stratejisini daha aktif olarak kullanacağımızı düşünüyorum. Ancak, finansal istikrar tek başına Merkez Bankasının görev alanına girmemektedir. Başta BDDK olmak üzere Maliye Bakanlığı, Hazine, Sermaye Piyasası Kurulu gibi kuruluşlar da bu konuda önemli araçlara sahiptir. Önümüzdeki dönemde daha istikrarlı ve sağlıklı finansal yapı için bu araçların koordineli bir şekilde kullanılması önem kazanacaktır.''