Yılmaz Güney'in filmleri sağır duvarları aşamadı

Yılmaz Güney'in filmleri sağır duvarları aşamadı
T24- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sanatçılarla yaptığı demokratik açılım toplantılarına bugün oyuncu ve yönetmenlerle devam etti. Başbakan'ın İstanbul Dolmabahçe'deki çalışma ofisindeki kahvaltılı toplantıya, tiyatro ve sinema dünyasından davet edien 77 ünlü isimden 62’si katıldı. Sanatçıların anlatılamayanı anlattığını, söze dökülemeyeni döktüğünü vurgulayan Erdoğan, Kurtlarla Dans, Malcolm X, Çingeneler Zamanı, Mississippi Yanıyor ve Çağrı filmlerinden bahsetti. Başbakan, Türkiye'den ise Halit Refiğ'in Gurbet Kuşları, Lütfi Akad'ın Gelin, Düğün ve Diyet üçlemesi, Metin Erksan'ın Susuz Yaz ve Yılanların Öcü filmleri ile Metin Akpınar ve Zeki Alasya'nın "Yasaklar" oyununu örnek verdi. Erdoğan'ın örnek verdiği filmler arasında Yılmaz Güney'in Arkadaş ve Umut filmleri de vardı. Başbakan, "Yoksulluğun, yasakların ve törelerin hüküm sürdüğü bir ortamda Yılmaz Güney Arkadaş ve Umut filmleriyle dilsiz ve çaresizlerin sesi, umudu olmuştur" dedi. ''Sinemamızın, tiyatromuzun, sahne sanatlarımızın, gösteri dünyamızın ünlü simalarını ağırlamaktan çok büyük bir memnuniyet ve heyecan duyduğumu da ifade etmek isterim'' diyen Erdoğan, açıkçası, tarih boyunca bir kitap okuyup hayatı değişen çok sayıda insan bulunduğunu ama son 2 yüzyıl boyunca, kitabın yanında filmlerin, dizilerin, tiyatro oyunlarının da hayatı değiştirecek güce sahip olduklarına şahit olduklarını anlattı. Bu ülkenin her bir ferdi gibi kendisinin de Yeşilçam'ın ürettiği birbirinden güzel filmleri seyrederek, acıyı, neşeyi, hüznü, sevinmeyi, sevmeyi en güzel şekilde ifade eden o beyaz perdeyi izleyerek büyüdüğünü ifade eden Erdoğan, açık hava sinemalarını, oradaki atmosferi yaşadığını, sinemaya giderken yanında bolca mendil götüren, çocuklar etrafta koşuşurken beyaz perdeye kilitlenen, filmi sadece seyretmeyen, adeta filmin içinde kaybolup film kahramanlarıyla kendisini özdeşleştiren nice insanlar gördüğünü ve çocukluğunda zaman zaman o rolleri üstlendiğini söyledi.      Erdoğan, sinema salonlarından gözü yaşlı çıkan, filmin etkisinden kurtulamayan, bir ömür boyu film repliklerini tekrarlayan insanlar gördüğünü belirterek, şöyle konuştu:      ''Aynı şekilde, televizyonun hayatımıza girmesinin ardından, Türk filmlerinin gösterildiği salı geceleri sokakların nasıl boşaldığını, bütün ailenin, hatta konukomşunun bir bayram havasında, soluk almadan sonuna kadar filmleri nasıl heyecanla seyrettiğini yaşadım.      Bugün de medyanın çok çeşitlendiği, kanalların çok arttığı bir dönemde dahi, dizilerin, filmlerin, şov programlarının, parodilerin, insanları televizyon başına kilitlemesi bu alandaki başarının somut bir göstergesi.      Hatta artık sadece sınırlarımız içinde kalmıyor, başarılı filmlerimizle, dizilerimizle, tiyatro oyunlarımızla, gösterilerimizle uluslararası ödüller kazanıyor, ünlü salonlarda sahne alıyor, film ve dizi ihraç eden bir ülke konumuna gelmiş bulunuyoruz.      Ben bu vesileyle, sizleri, sizlerin şahsında sektörde çalışan, emek veren, kameranın önündeki, arkasındaki, sahnenin ardındaki tüm emekçileri de kutluyor, ülkem ve milletim adına sizlere şükranlarımı sunuyorum.''      'Sinema çağının tanığıdır'          Başbakan Erdoğan, üç hafta önce yine bu salonda ses sanatçılarıyla bir araya geldiklerini ve son derece verimli bir toplantı gerçekleştirdiklerini anımsatarak, ''Ben o gün orada da ifade ettim: Sanatçı, başkalarının diyemediklerini, söyleyemediklerini, ifade edemediklerini gönül süzgecinden geçirip bütün netliğiyle, berraklığıyla ortaya koyabilen kişidir. Sanatçı, aynı zamanda başkalarının duyamadıklarını duyan, göremediklerini gören, hissedemediklerini hisseden kişidir'' dedi. ''Çağımız görsellik çağı ve bilinen tabirle sinema da çağının tanığıdır'' görüşünü dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:      ''Sosyal olaylar, tarihsel değişimler en çabuk karşılığını artık sinemada, gösteri sanatlarında buluyor. Bu salonda bulunan ya da bulunmayan onlarca yönetmenimizin, oyuncumuzun çektikleri filmlerle, yaptıkları dizilerle, ortaya koydukları eserlerle Türkiye'yi nasıl değiştirdiklerini, anlatılamayanı nasıl cesaretle anlattıklarını da biliyorum.      Bazen tek bir kare, tek bir sahne, bir seans, bir replik, yüzlerce, hatta binlerce sayfada anlatılabilecek konuyu etraflıca izah edebiliyor. Hollywood yapımı olan 'Kurtlarla Dans' filmi, tek başına bütün Amerika'nın, hatta tüm dünyanın Kızılderililere bakışını çok ciddi şekilde değiştirmeyi başardı. Aynı şekilde, bir 'Malkolm X' filminin, 'Missisipi Yanıyor' filminin, 'Kökler' adlı dizinin, siyahilerin toplumsal konumunu ne kadar olumlu etkilediğini, zihinsel bir devrim gerçekleştirdiğini de gördük. Balkan sinemasının en güzel ürünlerinden olan 'Çingeneler Zamanı' filminin ardından Balkanlar'da, Türkiye'de ve tüm dünyada Romanlara bakışın da nasıl olumluya döndüğünü, hatta sempati boyutuna yükseldiğini müşahede ettik. 2005 yılında Ürdün'de bir terör saldırısında kaybettiğimiz Suriyeli yönetmen Mustafa Akad'ın 'Çağrı' filmi, tüm dünyanın İslam dünyasına bakışını önemli ölçüde değiştirmeye yetmişti.'' 

CEM YILMAZ'I GÜLDÜRDÜ

Vizontele filmine de gönderme yapan Başbakan Erdoğan, Cem Yılmaz'ın filmde söylediği  "Zeki Müren de bizi görecek mi?" lafına atıfta bulunarak "Zeki Müren sizi gördü mü bilmem ama hükümet sizi gördü" dedi. Bu söz salonda bulunan Cem Yılmaz'ı gülümsemesine neden oldu.

          Başbakan Erdoğan, Türkiye'de de gösteri sanatlarının birçok sosyal ve politik meselede öncü rol oynadığını vurgulayarak, şöyle konuştu:      ''Köyden kente göç meselesi üzerine nice bilimsel ve edebi eserler verilmiştir ama 1964 yılında yapılmış olan Halit Refiğ üstadın 'Gurbet Kuşları' filmi, meseleyi en trajik şekilde ortaya koyan eserlerden biri olmuştur. Kente gelen Anadolu insanının şehre tutunma mücadelesi Lütfi Akat hocanın 'Gelin-Düğün-Diyet' üçlemesi ile adata bir sosyolog titizliği ile anlatılmıştır. Yoksulluğun, yasakların, baskıların, törelerin hüküm sürdüğü bir ortamda, Yılmaz Güney, 'Arkadaş' ve 'Umut' filmleriyle dilsiz, çaresiz, kimsesizlerin sesi ve umudu olmuştur. Metin Erksan'ın 'Susuz Yaz'ı, 'Yılanların Öcü' filmi, merhum Yücel Çakmaklı üstadımızın 'Kuruluş' dizisi adeta tarihimizin, toplumsal yapımızın belgeselleri olmuştur. Şerif Gören üstadımızın, Mustafa Altıoklar'ın, Mesut Uçakan'ın, Türker İnanoğlu, Zeki Demirkubuz, Halit Refiğ, Ömer Kavur'un filmleri, Ayşe Şasa, Bülent Oran'ın çalışmaları Türkiye gerçeğini yoruma gerek bırakmayacak şekilde gözlerimizin önüne sermiştir.      Bugün Zeki Alasya aramızda yok ama adeta ikizi, ayrılmazı olan Metin Bey aramızda. Birlikte sahneye koyduğu 'Yasaklar' oyunu aynı şekilde 90'lar Türkiye'sinin manzarasını ironik şekilde resmetmiştir.''      YILMAZ GÜNEY'İN FİLMLERİNE KULAK VERİLMİŞ OLUNSAYDI          Başbakan Erdoğan, özetle Türkiye'de sinema ve tiyatronun, her zaman milletin önünde olduğunu, politikanın ve politik dilin kat kat üzerinde bir cesaret yüklendiğini ifade etti. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:      ''Eğer ortada bir sorun varsa, bunun görmezden gelinmesi, işitilmemesi, üzerinin örtülmesi o sorunu ortadan kaldırmaya yetmiyor. Tam tersine, o sorunla cesaretle yüzleşmediğiniz takdirde sorun daha da büyüyor, kangren halini alıyor ve artık bedenin tamamını etkiler bir hale geliyor.      Şunu tüm samimiyetimle ifade ediyorum: Eğer bu ülkenin otoriteleri, Yılmaz Güney'in filmlerine kulak vermiş olsalardı, inanın Türkiye bugün çok farklı bir yerde olabilirdi. Şerif Gören üstadımızın 'Endişe', 'Yol' ve 'Katırcılar' filmine, farklı bir gözle bakılsaydı; Yavuz Turgul üstadımızın 'Eşkıya' filmi, 'Muhsin Bey', 'Züğürt Ağa' filmleri, kahkahanın ötesinde zamanın otoritelerini düşünmeye de sevk etseydi, Mesut Uçakan'ın 'Kelebekler Sonsuza Uçar' filmi daha bir samimiyetle izlenseydi, Türkiye bugün inanın çok başka bir yerde olurdu.      Yönetmen Özhan Eren'in '120' filminin mesajı daha evvel benzer mesajlarla verilmiş olsaydı, bugün tarihimize daha geniş bir perspektiften bakıyor olurduk. Elbette tüm bu eserler, tüm bu güzel filmler, diziler, oyunlar milletin kalbinde kendisine eşsiz bir yer edindi ve millet nezdinde karşılığını buldu.'' Sözlerimin 'Tehcir' olarak adlandırılması talihsizlikErdoğan, konuşmasının bir bölümünde geçen hafta Londra'da yaptığı açıklamanın asla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Ermenilere yönelik olmadığını ifade etti.  Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Ermeniler ile ilgili olumsuz bir yaklaşım içinde olmasının düşünülemeyeceğini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Ama bugün Amerika'dan tutun, batı ülkelerine varıncaya kadar hukuk noktasında kaçak olarak yaşayanlara karşı o ülkenin tavrı her yerde farklıdır. Bizim bu insanlara yönelik insani yaklaşımımıza dünden bugüne ayrı bir değerlendirme, hoşgörülü yaklaşımımıza bütün dünyanın dikkatini çekmeye yönelik bir açıklamadır. Bütün dünyada hiç ilgisi olan veya olmayan ülkelerin kalkıp Türkiye aleyhinde bu türlü kampanyayı sürdürmeleri karşısında bizim de siyasi otorite olarak takınmamız gereken bir tavır vardır. Parlamentolarında bu mesnetsiz kararları alanlar, bizim olaya nasıl insani bir perspektiften baktığımızı görsünler, bilmedikleri konularda ulu orta kararlar almasınlar, bir kere daha komşularımızla aramıza girmesinler diyorum.      Biz vatandaşlarımızdan veya göçmenlerden, mültecilerden bahsetmiyoruz. Biz buna rağmen bugüne kadar meseleyi iyi niyetle ele aldık. Mağdur, muhtaç insanlara hoş görü gösterdik, gösteriyoruz, göstereceğiz. Biz her türlü iyi niyeti gösterirken, birilerinin Türkiye'nin, Türk insanının onurunu zedeleyecek yaklaşımlar içine girmesine ise sessiz kalamayız. Bugüne kadar, diasporanın ve onları kullananların yanlışlarının faturasını hiçbir zaman Ermenistan halkına ve Ermenilere kesmedik. Bizim bu iyi niyetimizin, ilkeli tutumumuzun ve insani yaklaşımımızın doğru okunması, yanlış noktalara çekilmemesi gerekiyor. Fakat bizim anlamadığımız şudur, Ermenistan başta olmak üzere ülkemizdeki bazı, bir kısım köşe yazarları, diasporaya karşı bu mücadeleyi vermezse, bize karşı böyle bir tavrın içine girmelerini anlamak mümkün değil.''         Ermeni diasporasının, hiçbir zaman Ermenistan'a yönelik olumlu bir tavrın içinde olmadığını belirten Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:      ''Ermenistan'a karşı bunlar parasal yönden çok güçlüler. Ama Ermenistan'a yönelik bir destekleri söz konusu değildir. Ermenistan, sefalet içindedir ve bugün Ermenistan halkı, Rusya'ya, bize, çevre ülkelere kaçmaktadır, göç etmektedir. Çünkü Ermenistan'da yaşam koşulları ciddi manada bitmiştir. Bunu ben bizzat Sayın Putin'in kendisinden dinledim. Her yıl 200 ila 300 civarında adeta göç oluyor ülkelerine. Kendilerinin verdiği mali destekleri de bana anlattı. Böyle bir durum söz konusu. Benim bu açıklamalarımın tehcir gibi asla kabul etmeyeceğimiz kavramlarla yan yana kullanılmasını ben kullananlar adına bir talihsizlik olarak görüyorum.      Davete Kadir İnanır ve Türk sinemasının 4 yapraklı olarak adlandırılan Türkan Şoray, Filiz Akın, Fatma Girik ve Hülya Koçyiğit katılmıyor. 'Çağrılmadığım yere neden gideyim' diyen İnanır, toplantı bittikten sonra açıklama yapacağını söyledi.

Davetliler arasında yer alan Müjde Ar ve Zuhal Olcay, mazeretleri olmadığını ancak katılmayacaklarını ifade etti.  Türk sinemasının dört yapraklı yoncası olarak anılan Türkan Şoray, Filiz Akın, Fatma Girik ve Hülya Koçyiğit de toplantıya katılmayacaklarını açıklamışlardı.Toplantıda, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik de hazır bulundu.

Toplantıya şu isimler  katıldı:Kahvaltıya Yılmaz Erdoğan, Hülya Avşar, Oktay Kaynarca, Kenan Işık, Osman Sınav, Semih Kaplanoğlu, İzzet Günay, Kenan İmirzalıoğlu, Necati Şaşmaz, Cem Yılmaz, Sırrı Süreyya Önder, Şerif Gören, Şafak Sezer, Ata Demirer, Mustafa Altıoklar, Atilla Dorsay, Yeşim Ustaoğlu, Mehmet Aslantuğ, Kerem Alışık, Özcan Deniz, Ediz Hun, Mesut Uçakan, Lale Mansur, Tamer Yiğit, Hasan Kaçan, Şener Şen, Ata Türkoğlu, Tomris Giritlioğlu, Türker İnanoğlu, Metin Akpınar, Yılmaz Atadeniz, Derviş Zaim, Serdar Gökhan, Orhan Oğuz, Ümit Utku, Ali Sürmeli, Selçuk Çobanoğlu, Göksel Arsoy, Demet Akbağ, Ekrem Çatay, Semih Sergen, Cem Özer, Bülent İnal, Gülse Birsel, Erol Avcı, Can Gürzap, Güner Özkul, Meltem Cumbul, Engin Çağlar, Yılmaz Köksal, Bulut Aras, Serdar Erener, Ayşenil Çamlıoğlu, Ali Gündoğdu, Erden Kıral, Mahir İpek, İclal Aydın, Sibel Turnagöl, Şahan Gökbakar, Mehmet Ali Erbil, Mine Vargı ve Özhan Eren katıldı.