Yılmaz Özdil: CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi'nin dayanışması, ittifak filan değildir, unuttuğumuz 'imece'dir

Yılmaz Özdil: CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi'nin dayanışması, ittifak filan değildir, unuttuğumuz 'imece'dir

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, CHP, İyi Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti'nin "Millet İttifakı" adıyla kurduğu ittifakı Yaşar Kemal'in sözleriyle değerlendirdi. Seçim yapılan dayanışmanın 'ittifak' olmadığını söyleyen Özdil, yaşanan duruma ilişkin olarak, "Senelerdir ötekileştirilen, kutuplaştırılan Türkiye'de, adeta manasını bile unuttuğumuz imece'dir" dedi.

Özdil, "İmece" başlığıyla (6 Mayıs 2018) yayımlanan yazısında şunları yazdı: 

İlk gittiğim imeceyi hayal meyal hatırlıyorum. Köyün içinde bir bayram havası esiyordu. Bayram havasından da öte bir şeyler. Düğünden öte bir sevinç. Kızlar delikanlılar en güzel giysilerini kuşanmışlardı. Köyün içinde birisi dolanıyor, “imeceye” diye çağırıyordu. Tanyeri ışırken biz, bütün köy, yola düşmüştük. Öndeki topluluktan bir türkü geliyordu. O güne kadar bu türküyü hiç duymamıştım. Belki köyden kimse de duymamıştı. Bir tuhaf, esikli kesikli, çok uzunlu çok kısalı bir türküydü bu. Kimin söylediğini de bilmiyorum. Tanyeri ağarırken türkü geldi geçti. Derken tarlaya geldik. Büyük bir tarlanın ekini biçilecekti. Aklımda kaldığına göre, tarlanın sahibi hastaydı. Bu imece bir yardım imecesiydi. Tarlanın ekini biçilecek, sonra harman edilecekti. Delikanlılar, orta yaşlılar ekine hemen giriştiler. Kızlar, kadınlar desteleri harmana hemencecik taşımaya başladılar. Yaşlılar harman yerinde kalmışlardı, bir yandan konuşuyor, bir yandan harmanı yapıyorlardı. Bir türkü, bir kıyamettir gidiyordu. Öğleye kalmadan, daha sarı sıcak çökmeden kocaman tarlanın ekini biçildi, harman edildi. Sonra belki onbeş hayma yaptı delikanlılar. Büyük, üstü çiçekli otlarla örtülü haymalar. Kocaman bir kazanda düğün yemeği gibi patatesli et pişiyordu. Bir kocaman kazanda da bulgur aşı. Yemek konuldu, yenildi, içildi. Ama hemen köye dönülmedi. Oyunlar başladı. Delikanlılar halay çektiler. Davullar. Zurnalar. Millet eğleniyor, gülmekten kırılıyordu. İmece cümbüşü gün batıncaya kadar devam etti. Herkes çalışmayı, her bir şeyi, yorgunluğu unutmuştu. Herkesin damağında eğlencenin tadı kalmıştı. İmece türlü türlüdür. Köyün ortak mallarının imecesi vardır. İmama, öğretmene, muhtara imece yapılır. Bazen iki üç ev aralarında birleşirler, imece yaparlar. Bazen bütün köy imeceyle iş görür. Tarlada, ıssız ovada, Anadolu bozkırının bomboş kırında yalnız çalışmanın ne demek olduğunu, çalışanlar bilir. Köyde, bir yerde imece olacağı, imeceye gidileceği, on gün öncesinden duyurulurdu. Benim gözüme uyku girmezdi imece gününe kadar. Hepimiz, bütün köyün çocukları yalnız kendimize, kendi tarlamızda çalışmaktan, o havadan bıkmıştık. İmece imdadımıza bir yetişirdi ki… Uzun zaman imeceyi unutamaz, ondan, türkülerden, oyunlardan söz ederdik. Bir imece daha olsun, bir cümbüş daha olsun görelim diye can atardık. Şimdi düşünüyorum da… Bütün insanlar çalışmayı bu hale getirseler, böyle düğünlü bayramlı… İmecede çalışmak hiçbir zaman zor gelmezdi. İmeceyle çalışma, insanların yaşayışlarını değiştirir. İnsanları daha insan yapar. Daha dost, daha sevimli yapar.

*

Yaşar Kemal'in kaleme aldığı, buram buram dayanışma kokan “imece”dir bu.

*

Bana sorarsanız, Chp, İyi Parti ve Saadet Partisi'nin dayanışması, ittifak filan değildir… Senelerdir ötekileştirilen, kutuplaştırılan Türkiye'de, adeta manasını bile unuttuğumuz imece'dir

Yazının tamamı için tıklayın