Yılmaz Özdil: Çin virüsüne karşı alınacak önlemleri açıklıyorum

Yılmaz Özdil: Çin virüsüne karşı alınacak önlemleri açıklıyorum

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, bugünkü köşesinde, örnek olaylara işaret ederek AKP iktidarı boyunca topluma cenaze, ahiret, ölü, kefen, tabut, defin, mezartaşı, gassal, gasilhane mesajları verildiğini yazdı. "Çin virüsüne karşı alınacak önlemleri açıklıyorum" başlıklı yazısında, Çin'in Vuhan kentinden çıkarak yayılan Koronavirüs salgınına da yer veren Özdil, "Bakın, Çin virüsüne karşı güya Bilim Kurulu'nu topladılar. Bilim bakanı imam. Bundan önceki bilim bakanı, törenle 'türbe' açılışı yaptı. Dolayısıyla, Çin virüsüne karşı alınacak önlemler konusunda müsterih olun. Siz yeter ki ölün. İmam kolay" ifadeleriyle iktidarı eleştirdi.

Özdil'in, "Çin virüsüne karşı alınacak önlemleri açıklıyorum" başlığıyla (1 Şubat 2020) yayımlanan yazısı şöyle:

Dünya Sağlık Örgütü, Çin'den yayılan virüs salgını nedeniyle uluslararası acil durum ilan etti. Halbuki… Telaşa hiç gerek yok. Asrın liderimiz, G20 zirvesinde uluslararası kamuoyuna tane tane izah etti. “Hepimiz ölüp gidiyoruz, ölmeyecek olan var mı?” dedi.

Bu vizyonunu Türkiye kamuoyuna da izah etti.

“Ölmeyecek olan var mı? Trilyarder olsan ne yazar? Altın kaplı sarayların olsa ne yazar? Sonunda gideceğimiz yer iki metre çukur. Oraya defnedecekler. Er kişi niyetine deyip, gömecekler. Olay bu. Bunu hep birlikte, sizlerle başaracağız” dedi.

(Bu sözleri duyan sayın ahalimiz, hep birlikte iki metre çukura gömülme başarısını göstereceğimiz için coşkuyla alkışladı.)

Belediye başkanlarına tavsiye etti.

“Ben belediye başkanıyken Mercedes cenaze arabaları aldım, hayatında Mercedes kullanmayanların hiç olmazsa cenazeleri Mercedes'e binsin dedim, bari ahirete Mercedes'le gitsinler dedim, cenazelerin ailelerine büyük moral oldu, siz de öyle yapın, insanları ahirete Mercedes'le gönderin” dedi.

Gasilhane açılışı yaptı.

“Artık ölülerimizi nereye götüreceğiz diye düşünmeyeceksiniz, belediye başkanınız ölülerinizi sağlama aldı, hakikaten güzel, şık bir gasilhane hazırlamış, hayırlı olsun, eskiden ölüleri kimse düşünmüyordu, geleceğe oy verin” dedi.

Chp'ye öğretti.

“Zincirlikuyu mezarlığının girişinde ‘her nefis ölümü tadacaktır' yazıyor. Chp ne nedir, bilmiyor. Cenaze namazına gidiyorsan orada yeşil örtüde yazıyor. Biz ölüme inanmışız, öleceğiz, bizi nereye koyacaklar? İki metreküplük mezara koymayacaklar mı? Benim boyum 1.85, belki beni daha büyüğüne gömecekler. Gömdükten sonra herkes dağılıp gidecek, olay bu” dedi.

Göz göre göre katledilen 301 madencimizin ailelerine moral verdi.

“Fıtratında var” dedi.

Şehit ailelerinin yüreğine su serpti.

“Ne mutlu size” dedi.

Lisan bilmenin önemini anlattı.

“Dünyada hangi millet vardır ki, ecdadının mezar taşını okuyamaz? Dünyada hangi millet vardır ki, dedesinin mezar taşını okuyamaz?”

Şeref duyduğu mesleğini açıkladı.

“İmam hatipte okurken bazı öğretmenlerimiz bize ‘ölü yıkayıcısı mı olacaksınız?' diyordu, evet, biz gassalız, bizim için şereftir” dedi.

Öğrencilere konuştu, eğitim vizyonu verdi.

“Bu ülkede ölü yıkayıcılarına da ihtiyaç var. Bunların ölüleri kimin önüne geliyor? İmamın önüne geliyor. Bu işi bilenin önüne geliyor. Bir müslümanın imam-müezzin aramaması lazım, kendi ölüsünü kendisi yıkayacak bilgiye, kabiliyete erişmesi lazım, işin aslı bu. Yoksa ölüleriniz ortada kalır” dedi.

Mhp'den seçilip tık diye Akp'ye geçen belediye başkanına, transfer teşekkürü olarak neler hibe edildi?

Dört cenazeyi aynı anda taşıyabilen lüks cenaze arabası.

80 tabut. 500 kefen bezi. Gıcır gıcır. Güle güle kullanın. İyi günlerde!

Akp'li belediyemiz “son yolculuğa yardım” icraatını şöyle müjdeledi.

“Vatandaşlarımızın cenazelerini ücretsiz olarak yerinden alacak, yıkayacak ve kefene saracak olan morgumuz törenle hizmete açıldı.”

Bir başka Akp'li belediyemizin kışlık yardımı “ahiret” odaklıydı.

“Belediye kabristanından kesilerek, sobaya girecek şekilde paketlenmiş odunlarımız, evlere itinayla teslim edilmektedir.”

Erzurum'a “dev tesis” olarak mezarlığa hizmet binası yaptılar, mezarlıktaki törende kurdela kesen Akp valisi “o kadar nezih bir mekan ki, insanın ölesi geliyor” dedi.

Profesör Aziz Sancar'ın Nobel ödülünü aldığı gün… Adana'da bir öğretmen, ilkokul öğrencilerini mezarlığa götürdü, ahiret, kıyamet ve yeniden dirilme konulu ders verdi, mezarlık adabını anlattı.

Balıkesir'de bir öğretmen, öğrencisini sınıftaki öğretmen masasının üstünde kefenleyerek, uygulamalı gömme dersi anlattı.

Topluma verilen mesaj hep aynı çerçevede…

Cenaze, ahiret, ölü, kefen, tabut, defin, mezartaşı, gassal, gasilhane.

Netice? Dünyanın en büyük kabristanına döndü Türkiye. Zırcahil politikalar yüzünden Suriye'de asker olarak ölüyoruz. İnsanlık dışı çalışma şartlarına gözyumulan yandaş madenlerde işçi olarak ölüyoruz. Şatafatlı saraylarda ejder meyveli smoothieler yudumlanırken, siyanür intiharlarıyla işsiz olarak ölüyoruz. Bağnazlığın yobazlığın sırtı sıvazlandığı için, hırtlık rol model yapıldığı için, hukuk, ilkel kabile seviyesine indirildiği için, maganda cinayetlerinde kadın olarak ölüyoruz. İzbe tarikat yuvalarında tecavüz edilen gariban erkek çocukları, diri diri yakılan yoksul kız çocukları olarak ölüyoruz. Milletin deprem vergileri milletin orasına koyacağını ifade eden yandaş müteahhitlerin cebine indirilirken, 2020 yılında hâlâ kerpiç evlerde depremzede olarak ölüyoruz.

En iyi bildikleri işi yapıyorlar. Gömüyorlar!

Bakın, Çin virüsüne karşı güya Bilim Kurulu'nu topladılar. Bilim bakanı imam. Bundan önceki bilim bakanı, törenle “türbe” açılışı yaptı. İmam bütçesi, bilim bütçesinin dört katı. Dolayısıyla… Çin virüsüne karşı alınacak önlemler konusunda müsterih olun. Siz yeter ki ölün. İmam kolay.