Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bir grup cuntanın darbe girişimine ilişkin bazı sorulara cevap aradı. "TSK bile darbeye karşı kendisini savunmak için organize olamazken… Türkiye'nin ücra köylerine kadar tüm camileri, nasıl oldu da, bu kadar çabuk organize olup sela okudu? Nasıl oldu da, tüm imamlar, tüm müezzinler bu kadar çabuk organize olup, memleketin tüm minarelerinden aynı anda, aynı cümlelerle “sokağa dökülün” çağrısı yapabildi?" diye soran Özdil, Uzun lafın kısası… 'Sahte darbe'nin rüzgarıyla cumhurbaşkanı oldu. 'Monte darbe'nin rüzgarıyla başkan oluyor. Olan Türkiye'ye oluyor" görüşünü dile getirdi.
Özdil'in Sözcü'de "Darbenin elebaşı" başlığıyla yayımlanan (17 Temmuz 2016) yazısı şöyle:
Akp'nin başımıza ne çoraplar ördüğünü anlattığım “Beraber Yürüdük Biz Bu Yıllarda” isimli kitabımda yazmıştım.
*
2012'de Yüksek Askeri Şura toplandı, Ergenekon ve Balyoz iftirasıyla tutuklu bulunan 40 general ve amiral emekliye sevkedildi. Hasdal'dan doooğru Silivri'ye gönderildiler. Beraat etseler bile, geriye dönüşleri yok artık… Kesilip atıldılar. Liyakat sistemi allak bullak edildi. Normal şartlarda iki-üç aday olur, aralarından biri terfi eder. 40 general ve amiral tasfiye olunca, elde kalan yetersiz adaylar otomatik olarak terfi eder hale geldi. Bana sorarsanız, kimlerin tasfiye edildiğinden çok, onların yerine kimlerin oturtulduğu önemli… Akp hükümeti, tasfiye edilenlerin yerine kimleri oturttu?
*
Bunları yazdığım için mahkemeye verildim, Akp medyası tarafından Ergenekoncu ilan edildim. Bugün ibretle görüyoruz… Atatürkçü subayları tasfiye edip, onların yerine kimleri oturtmuşlar!
*
Akp'yle cemaat'in imam nikahını anlattığım “Beraber Yürüttük Biz Bu Yollarda” isimli kitabımda yazmıştım.
*
2014'te Yüksek Askeri Şura zart diye kesti attı, Balyoz sanığı olan general ve amirallerin hepsi emekliye sevkedildi. Güya kumpas çökmüştü, haklarının ihlal edildiği Anayasa Mahkemesi tarafından tescil edilmişti, asrın iftirasına uğradıkları kesinleşmişti ama, nafile… Tasfiye edildiler. General-amiral olmalarına kesin gözüyle bakılan Atatürkçü kurmay albayları, temize çıktıkları halde, pasif görevlere verdiler. Adeta “istifa edin, defolun gidin” deniyordu. Gayet açıktı… Terfi sırasında yarışarak geçilemeyen subaylar, TSK'dan atılarak, tasfiye edilerek geçildi. Komuta kademesi onlarsız şekillenecekti. Temize çıkmalarının önemi yoktu, Atatürkçü subaylar orduda istenmiyordu. “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” diyenler, tasfiye edilen Atatürkçü subayların yerine kimlerin önünü açıyordu?
*
Bunları yazdığım için mahkemeye verildim. Akp medyası tarafından Balyozcu ilan edildim. Benim için “gazeteci değil, militan” diyen herif, şu anda Tayyip Erdoğan'ın başdanışmanı… Netice? Hazin şekilde görüyoruz, Atatürkçü subayların yerine kimlerin önünü açtıklarını!
*
Donanma komutanı olmasına kesin gözüyle bakılırken, Balyoz davasına isyan ederek, protesto için kariyerinden vazgeçen, kendisini feda eden, istifa eden Atilla Kezek'i anlatırken yazmıştım.
*
Kumpas davaları olmasaydı, kimse tutuklanmasaydı, şu anki amiral ve generallerin kaç tanesi general ve amiral olabilirdi? Ben size söyleyeyim, sadece yüzde 10'u… Asrın iftirası atılmasaydı, iftiraya uğrayanlar tasfiye edilmeseydi, şu anki komuta kademesinin yüzde 90'ı terfi alamayacaktı. Terfi alması gerekenler tasfiye edilince, geriye bunlar kaldı. O halde şu soruyu sormalı, bunları oraya kim oturttu?
*
Onları oraya “ben bu davaların savcısıyım” diyenler oturtmadı mı?
*
Tayyip Erdoğan, irticaya bulaştığı için Yüksek Askeri Şura kararlarıyla ordudan atılanlara “şerh” koyuyordu. Aynı Tayyip Erdoğan, dün akşam darbe girişiminde bulunanların terfisine “şerh” koymuş muydu?
*
Cemaat'in kadrolarını general yapan, amiral yapan kimdi? Fethullahçıları TBMM'ye, emniyete, yargıya monte edenler kimdi? Kendi listesinden milletvekili yapan, bakan yapan, vali yapan, rektör yapan, bu yollarda beraber yürüyen kimdi? Bunlara sahip çıkan, palazlandıran, ne istediniz de vermedik diyen kimdi?
*
Bundan sonrasını daha dikkatli okuyun lütfen…
*
Asrın iftirasına uğrayan, kendi ordusu tarafından esir alınan, Maltepe'deki arkadaşlarımı anlatırken yazmıştım.
*
Sınıflarında birinci, kariyerlerinin zirvesindeki bu pırıl pırıl adamları, nizami rekabetle geçebilmeleri, komuta kademesindeki ilerleyişlerini durdurabilmeleri normal şartlarda asla ve asla mümkün değildi. Tek yolu vardı. Önce içeri tıkmak, sonra silahlı kuvvetlerden atmak. Başka yolu yoktu. İşte bu arkadaşlarımdan birinin eşi, hiç olmazsa manevi destek versin diye, hava kuvvetleri komutanının eşini aramış… Kuvvet komutanının eşi ne demiş biliyor musunuz? “Size üzüntümüzden dışarıda yemeğe çıkamıyoruz” demiş iyi mi… Vah vah. İçim parçalandı hakikaten. Yaptığınızı beğendiniz mi diye çıkıştım arkadaşlarıma… Siz içerde afiyetle 16'şar sene hapis yiyorsunuz, komutanınız sizin yüzünüzden dışarda yemek yiyemiyor!
*
Bu adı geçen hava kuvvetleri komutanını, hava kuvvetleri komutanı yapan kimdi? Tayyip Erdoğan hükümetiydi. Ne zaman kuvvet komutanı yapılmıştı? 2013'te, Atatürkçü subaylar ordudan atılırken yapılmıştı? Kuvvet komutanı olmaya layık mıydı? Değildi. Orgeneral bile değildi. Korgeneraldi, pasif görevdeydi, emekliliğine gün sayıyordu. Hava kuvvetlerindeki tüm orgeneraller tasfiye edildiği için, bunu apar topar orgeneral yaptılar, hava kuvvetleri komutanı koltuğuna oturttular. Sonra ne oldu? Sonrası daha enteresan… Akp bu arkadaşı o kadar çok seviyordu ki, 2015'te görev süresi doldu, emekli etmediler. Ya ne yaptılar? İlla karargahta otursun diye Yüksek Askeri Şura üyesi yaptılar. Kim yaptı bunu? Tayyip Erdoğan yaptı.
*
Peki, kim bu Akp'nin pek sevdiği, koruyup kolladığı komutan biliyor musunuz? Dün akşam darbeye kalkışan Akın Öztürk!
*
Akp'nin sihirbaz şapkasından tavşan çıkarır gibi, sürpriz şekilde orgeneral yaptığı, kuvvet komutanı yaptığı, emekli olmasına izin vermediği, illa komutan olarak kalsın diye yüksek askeri şura üyesi yaptığı Akın Öztürk… Meğer darbecilerin elebaşıymış!
*
Akp'nin hiç haberi yokmuş!
*
Oldu olacak, basit bi soru daha sorayım. TSK bile darbeye karşı kendisini savunmak için organize olamazken… Türkiye'nin ücra köylerine kadar tüm camileri, nasıl oldu da, bu kadar çabuk organize olup sela okudu? Nasıl oldu da, tüm imamlar, tüm müezzinler bu kadar çabuk organize olup, memleketin tüm minarelerinden aynı anda, aynı cümlelerle “sokağa dökülün” çağrısı yapabildi?
*
Uzun lafın kısası…
*
“Sahte darbe”nin rüzgarıyla cumhurbaşkanı oldu. “Monte darbe”nin rüzgarıyla başkan oluyor.
*
Olan Türkiye'ye oluyor