Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhuriyet Halk Partisi arasında tartışma konusu olan İş Bankası meselesini yorumladı. Türk devletlerinde bankacılık serüveninden bahsederek İş Bankası'nın tarihi sürecini yazan Özdil, 1928'de İş Bankası'nın dağıttığı kumbaraları hatırlatarak "hayatının hatasını yaptı" değerlendirmesinde bulundu.
Kumbara dağıtılmasının "Kendi paramı nasıl soyarım" bilincini yaygınlaştırdığını savunan yazar, AKP geldikten sonra ise Türk bankacılık sistemine “kumbara” muamelesi yapıldığına, yabancılara açıldığına, Kamu bankalarının ise yandaş işadamlarının kumbarası haline getirildiğine dikkati çekti. Yılmaz Özdil, "Elimizde avucumuzda kala kala İş Bankası kalmıştı ki…Asrın liderimiz 'İş Bankası hisseleri hazine' filan demeye başladı.Dedim ya…İş Bankası o kumbaraları hiç dağıtmayacaktı" diye yazdı.
Yazar'ın "İş Bankası kumbarası" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
"Banka manka yoktu.
Galata bankerleri vardı.
Bu bankerlerden ikisi, Fransız Alleon ailesiyle Venedikli Baltazzi ailesi, 1847 yılında Osmanlı'nın ilk bankasını kurdular. “Bankanın adı ne?” diye soranlara, “Bank-ı Dersaadet” diyorlardı. Halbuki bankanın resmi adı The Bank of Constantinople'ydi. Constantinople'den huylanmasınlar diye sayın ahalimize “Dersaadet” diyorlardı.
Sonra, Bank-ı Osmani-i Şahane kuruldu. İngiliz-Fransız ortaklığıydı. Devletin para basma imtiyazını almışlardı. Bizim paramızı basıyorlar, bizim paramızla bize borç veriyorlardı. Şahane'liği oradan geliyordu!
İzmir'in dağlarında çiçekler açtı… Mustafa Kemal düyun-u umumiye'yi kapının önüne koydu. Yabancı imtiyazlarını kaldırdı.
Büyük Taarruz'un yıldönümünde, 26 Ağustos 1924… İş Bankası'nı kurdu. İlk ulusal bankamız oldu.
Yabancı sermaye bankacılık sistemimizden defedildi.
Sanayi ve Maadin Bankası kuruldu. Sümerbank kuruldu. Emlak Bankası kuruldu. İller Bankası kuruldu. Finans sistemi içinde faktör bile olmayan Ziraat Bankası'nın sermaye yapısı güçlendirildi, gerçekten banka haline getirildi. Etibank kuruldu. Denizbank kuruldu. Halk Bankası kuruldu. Merkez Bankası kuruldu.
Kuvvacı jenerasyon, Kurtuluş Savaşı'nı kazandığı gibi, ekonomik savaşı da kazandı. Ulusal sermaye güçlendi. Şakır şakır Türk özel bankaları kuruldu.
Ve 1928 yılında… Türk bankacılık sisteminin kurucusu İş Bankası maalesef hayatının hatasını yaptı. Kumbara dağıttı!
Metaldi. Çok sağlamdı. Altta kilidi vardı. Anahtarı annelerde babalarda duruyordu. Çocuklar kumbaraya para atıyor, doluyor, ailece bankaya gidiliyor, orada açılıyor, biriken para çocuğun hesabına yatırılıyordu.
Muhteşem bir vizyon, muhteşem bir fikir, muhteşem bir halkla ilişkiler faaliyetiydi… Tasarruf bilincinin yerleşmesini, birikim alışkanlığının yaygınlaşmasını amaçlıyordu.
Gel gör ki, bu işe yaramadı. Tam tersine… “Kendi paramı nasıl soyarım” bilincinin yaygınlaşmasına sebep oldu!
Çocuklar büyüklerine çaktırmadan kumbarayı açma yöntemleri aramaya başladı. Firketeyle, çiviyle, penseyle açma yöntemleri geliştirildi. Açmayı başaran, nasıl başardığını mahalledeki öbür çocuklara anlatıyordu. Şifonyerden anahtarı araklama yöntemi en sağlamıydı. İstisnaları tenzih ederim. Genelde durum buydu.
Tasarruf bilinci için dağıtılan İş Bankası kumbaraları, kendi paramızı kendi kumbaramızdan soyma merakını yaygınlaştırdı.
(Lütfen girin google'a… İş Bankası kumbarası diye arayın, 430 bin sonuç çıkıyor. İş Bankası kumbarası nasıl açılır diye arayın, 592 bin sonuç çıkıyor. Kumbarayı açma yöntemleri, kumbaranın kendisinden daha fazla merak ediliyor! Dünyada böyle bi şeyin örneği yok.)
Gel zaman git zaman… Kendi kumbaramızı nasıl soyarız merakı, kendi bankamızı nasıl soyarız mertebesine yükseldi.
Hortumlama icat edildi. Banka patronları kendi bankalarını hortumladı. Küçük bi pürüz vardı… Bankalar patronlarındı ama, hortumlanan paralar sayın ahalimizindi. Bankalarımız kumbaraya dönmüştü. Dışardan bakınca banka gibi görünüyordu, içi boşalmıştı.
Geriye sadece iyi yönetilen, sağlam bankalarımız kalmıştı.
Şak… Akp geldi.
Türk bankacılık sistemine “kumbara” muamelesi yapıldı. Kilidi firketeyle açılır gibi yabancılara açıldı.
Ayakta kalan bankalarımızın alayı elaleme devredildi. Kimi Yunan'a verildi, kimi Arap'a verildi, eyyy Amerika filan denildi, bankaların neredeyse yarısı Amerikalılara verildi, İspanyol'a İtalyan'a Fransız'a Rus'a Hollandalı'ya verildi.
Kamu bankaları yandaş işadamlarının kumbarası haline getirildi. Halkbankası hayırsever Rıza'nın kumbarası yapıldı.
Böylece adeta Cumhuriyet öncesine dönülmüş oldu. Düyun-u umumiye tarafından inek gibi sağılan Osmanlı gibi olmuş oldu.
Elimizde avucumuzda kala kala İş Bankası kalmıştı ki… Asrın liderimiz “İş Bankası hisseleri hazine” filan demeye başladı.
Dedim ya… İş Bankası o kumbaraları hiç dağıtmayacaktı."
Yazının tamamı için tıklayın