TÜSİAD'ın 'Türkiye'de Yükseköğretim: Eğilimler, Sorunlar ve Fırsatlar' konulu raporunda, Türkiye'de yükseköğretim sektörünün hızlı bir biçimde gelişiyor olmasının YÖK'ün düzenleyici yapısı dahil olmak üzere sistemin bir bütün olarak yeniden ele alınmasını gerektirdiği belirtildi. Raporda, "Değişmesi gereken bugün büyük ölçüde YÖK tarafından yürütülen düzenleyici sistemdir. Bunun değişmesi için mevcut sistemi yöneten zihniyetten de uzaklaşmak önemlidir" denildi. Avrupa Üniversiteler Birliği (EUA) Kurumsal Değerlendirme Programı'nca (IEP) 1998-2007 arasında Türkiye'deki 17 üniversitede yürütülen çalışma sonucu hazırlanan değerlendirme raporları, TÜSİAD'ın isteği üzerine yine aynı kurum tarafından analiz edildi. Analiz çalışmasında, söz konusu 17 inceleme raporuna ek olarak Türkiye ve Avrupa'da yükseköğretim ile ilgili yakın zamanda yayımlanmış çeşitli kaynaklara da atıfta bulunuldu. Hazırlanan raporda, Türk yükseköğretim sisteminin bir dönüm noktasında olduğu vurgulanarak, hem eğitim alanındaki karar vericilerin hem de kurumsal paydaşların, genel olarak toplumdaki pek çok insanın sistemin kökünden değişmesi gerektiğine inandıkları belirtildi. Genç bir nüfusun ihtiyacını karşılayabilmek amacıyla yükseköğretimde genişlemenin hükümet tarafından özellikle desteklendiği, bunun ulusal stratejide baş faktör olduğu ifade edilen raporda, "Türkiye'nin mevcut zorluğu da fırsatı da Avrupa bağlamında ilerleme olanağına sahip olmasıdır. Sorumluluğu ise ilerlemenin ve kalite geliştirmenin tüm cephelerde el ele gitmesini temin etmektir" denildi. Batı Avrupa'da son 30 yıldır üniversitelerin rolü ve işlevini etkileyen paradigma değişimi yaşandığına işaret edilen raporda, bunun üniversitelere etkisinin "hesap verebilirlikle birlikte özerkliği artırmak olduğu" vurgulandı. Uygulamada Türkiye'deki üniversitelerin homojenlikten uzak olduğu ifade edilen raporda, şunlar kaydedildi: "Birkaçı gerek mükemmeliyet gerekse profil açısından göze çarpmakta ve en iyi öğrencileri, akademik personeli ve liderliği cezbetmelerine olanak sağlayan bir tanınmışlıktan yararlanmaktadırlar. Eğer bir kurum ve/veya kurumun liderliği iyi bir şekilde tesis edilmiş ise haricen belirlenmiş yapının etrafında (belirli ölçülerde) faaliyet gösterebilmektedir. Ancak diğer taraftan eğer çeşitliliği, yeniliği ve güçlü liderliği teşvik eden bir yapı söz konusu olursa bu ülkedeki tüm üniversiteler açısından yarar sağlayacaktır." 'İki kaygı var' Üniversite iç yapılarının analizi sonucunda mevcut fakülte düzenlemesi hakkında iki belli başlı kaygının ortaya çıktığı belirtilen raporda, bunlardan birinin mevcut yapının disiplinler arası alanlarda öğretim ve araştırma yapmayı engellemesi olduğu kaydedildi. Diğer kaygının da stratejik konularda fakülteleri etkileme noktasında üniversite merkezi yönetiminin yetki eksikliği olduğu ifade edilen raporda, "Güçlü akademik kendi kendine yönetişim ve rektörlerle dekanların kurum içi seçimi, çağdaş toplumlarda üniversitelerin strajetik tepki verebilirliğine engel olarak tespit edilmiştir" denildi. Raporda, akademik personelin maaşlarının, araştırma verimliliğinin önündeki başlıca engellerden biri olarak görülebileceği belirtildi. 'Aciliyetin farkındalar' Türkiye'deki yükseköğretim sektörünün hızlı bir biçimde gelişiyor olmasının, sistemi bir bütün olarak yeniden ele almayı gerektirdiği vurgulanan raporda, "Türkiye'deki politika yapıcılar ve üniversite aktörleri konuya ilişkin uluslararası çalışmalar da dahil olmak üzere pek çok araştırmanın açığa vurduğu gibi kapsamlı ve bütüncül bir şekilde sistemin gözden geçirilmesinin aciliyetinin farkındadırlar. Bu rapor da değişimi savunanların saflarına katılmaktadır" ifadelerine yer verildi. "Sonuçlar" kısmında bu raporun, 17 üniversitenin Avrupa Üniversiteler Birliği IEP değerlendirmesine dayandığı anımsatılarak, son değerlendirme tarihinden bu çalışmanın tamamlanmasına kadar ülkedeki üniversitelerin sayısının 93'ten 115'e çıktığına işaret edildi. Bu nedenle, bu raporun temelini oluşturan 17 üniversitenin, IEP değerlendirmesinin yapıldığı döneme kıyasla Türkiye üniversitelerini daha az temsil ediyor olabileceği belirtildi. Burada ifade edilen bulguların sadece 17 değerlendirme raporuna dayandırılmadığı, üniversite liderleri ve kurumların kalite yönetimi yetkilileri ile 9-10 Mayıs 2008'de yapılan çalıştayda yürütülen tartışmalar ve konuyla ilgili literatür çalışmaları ile doğrulandığı kaydedildi. YÖK'ün düzenleyici sistemi üniversite özerkliğini zedeliyor Sistemin yeniden ele alınması gerekliliği yinelenen raporun sonuç bölümünde, üniversitelerin özerklikten yoksun oldukları vurgulandı. "YÖK'ün eğitim sektöründe kritik bir rol oynadığının açık olduğu" belirtilen raporda, şu görüşlere yer verildi: "YÖK, üniversiteleri sistem düzeyinde yönlendirmek ve temsil etmek anlamında bu rolünü oynamaya devam etmelidir. Değişmesi gereken, bugün büyük ölçüde YÖK tarafından yürütülen düzenleyici sistemdir. Bunun değişmesi için mevcut sistemi yöneten zihniyetten de uzaklaşmak önemlidir. YÖK tarafından hazırlanan taslak strateji, çeşitli konularda çok sayıda çözüm içermekle birlikte büyük ölçüde mevcut gerçekliği temel almaktadır. Özerkliği artırmayı desteklerken, üniversitelerin iç yönetimine fazlasıyla müdahale etmektedir. Gerçek bir değişimin, Türkiye'de yükseköğretim için tanımlanmış bir misyon ve vizyondan hareketle gelmesi gereklidir. Bu misyon ve vizyon, sektörün gelecekte ulusal ve uluslararası toplumdaki yerini göz önüne almalı ve geniş anlamda yükseköğretim camiası tarafından kabul görmelidir." 'Uzun yıllardır karışıklık yaşanıyor'Üniversite camiasındaki her kişiye sorumluluk verilmesi gerektiği ifade edilen raporda, "Türkiye'de yükseköğretim için uzlaşılmış bir misyon ve vizyon üzerine ulusal bir strateji inşa edilmeli ve söz konusu stratejide yerindelik ilkesi çerçevesinde zamanlama belirlenerek ilgili aktörlere sorumluluklar yüklenmelidir. Bir kere yeni bir yükseköğretim stratejisi üzerine anlaşıldıktan ve uygulamaya yönelik adımlar atıldıktan sonra bir konsolidasyon döneminin bu süreci takip etmesi önemli olacaktır" denildi. "Türk yükseköğretim sisteminde uzun yıllardır karışıklık yaşanmakta olduğu" kaydedilen raporda, "Sürekli değişen koşullar altında, sürece dahil olanlardan bağlılık göstermelerini istemek ya da sorumluluk almaları konusunda ısrarcı olmak zordur. Stratejik düşünme, kapsayıcı politikalar tasarlama ve potansiyellerini kullanmaları yönünde üniversite üyelerini motive etme konularında üniversite liderlerinin kapasitelerini geliştirmelerine olanak tanınmalıdır" ifadeleri yer aldı.