AKP’nin TBMM’ye sunduğu torba yasa tasarısına göre “Bölücü amaçlarla veya terör niteliğinde eylemlerde bulunmak ve bu eylemleri destekleyenler” hem üniveriteden atılacak hem de kamudaki görevine son verilecek. Habertürk yazarı Pervin Kaplan ise, YÖK'ün hazırladığı taslakta böyle bir düzenlemenin olmadığını, "akademisyenlerin işten atılmasına" dair maddenin daha sonra eklendiğini öne sürdü. "Dün YÖK’te görüştüğümüz akademisyenler 'eklenen madde' ile ilgili şaşkınlıklarını dile getiriyordu. Bir akademisyen, 'Bizim istediğimiz bu değildi. YÖK’ün yolladığı metinde bu tür bir düzenleme yer almıyordu. YÖK, sadece dekan ve rektörlerle ilgili soruşturma yapacaktı. Bunu biz yazmadık' dedi" ifadelerini kullanan Kaplan, "YÖK’tekiler 'Barış isteyen akademisyenden hesap sorulacak' diye yorumlanan bu düzenlemeyle ilgili şaşkınlıklarını böyle açıklarken, bu maddeyi tasarıya kimin eklediğini bulmaya çalışıyorlar" diye yazdı.
Pervin Kaplan'ın "Torba'ya 'akademisyen’ maddesini kim soktu?" başlığıyla yayımlanan (25 Mart 2016) yazısı şöyle:
"YÖK Kanunu’nda değişiklik öngören ve YÖK’e “akademisyenleri işten atma” düzenlemesi getiren Meclis’teki kanun tasarısı tam da “Bu ne perhiz...” dedirten atasözünü akla getiriyor. Çünkü çok değil, daha birkaç ay önce YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, üniversitelere yetki devri yapmaya başladıklarını söyleyerek, “Üniversitelere özerklik veriyoruz. Bunlardan biri de rektör ve dekanlar dışındaki tüm soruşturmalar artık YÖK’e gelmeyecek, üniversitelerde sonuçlanacak?” diyordu.
Oysa tasarıda yer alan maddeyle soruşturma ve işten atma ile ilgili tüm yetkiler YÖK’e geçiyordu.
Tasarı; YÖK Yüksek Disiplin Kurulu’na devlet ya da vakıf üniversitelerinde, bir akademisyenin siyasi ve ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basma, çoğaltma, dağıtma ile bölücü amaçlarla veya terör niteliğinde eylemlerde bulunma veya bu eylemleri destekleme fiillerini işlemesi durumunda, dekanlık ve rektörlüğün işlem yapmasını beklemeden doğrudan soruşturma açma hatta işten atma yetkisi tanıyor.
Bu düzenleme Barış Bildirisi’ne imza atan ve bazıları hakkında soruşturma açılan bazıları da işten atılan “akademisyenlere ayar” olarak yorumlandı. Bu akademisyenleri işten atmak istemeyen üniversiteler böylece devreden çıkarılıp, YÖK’e ‘atma’ yetkisi getirildi. Bundan sonra herhangi bir bildiriye imza atacak akademisyen de bir değil, birkaç kez düşünmek zorunda kalacak.
Ancak dün ilginç bir ayrıntı gündeme geldi.
YÖK’ün hazırladığı taslakta böyle bir düzenlemenin olmadığı, daha sonra “bir madde eklendiği” ortaya çıktı.
YÖK’ün hazırladığı taslakta soruşturma, meslekten çıkarma, ücret kesme gibi cezaları Yüksek Disiplin Kurulu’nun yalnızca rektör ve dekanlar için verdiği yer alırken, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan Meclis’e giden tasarıda ise ek bir madde daha bulunuyor.
Bu maddede de öğretim elemanlarıyla ilgili tüm soruşturmaları disiplin amiri sıfatıyla YÖK’ün açacağı belirtiliyor.
Dün YÖK’te görüştüğümüz akademisyenler “eklenen madde” ile ilgili şaşkınlıklarını dile getiriyordu.
Bir akademisyen, “Bizim istediğimiz bu değildi. YÖK’ün yolladığı metinde bu tür bir düzenleme yer almıyordu. YÖK, sadece dekan ve rektörlerle ilgili soruşturma yapacaktı. Bunu biz yazmadık” dedi.
Yine bir başka akademisyen de “YÖK olarak biz bu tür soruşturmalar bize hiç gelmesin istedik. Kim böyle bir maddeyi ne amaçla ekledi? Bu madde ile her olayda ‘gereğini yapın’ baskısı yaşayacağız. ‘Üniversiteler özerk olmalı, isteyen konuşma hakkına sahip olmalı’ derken bunda samimiydik” diye konuştu.
YÖK’tekiler “Barış isteyen akademisyenden hesap sorulacak” diye yorumlanan bu düzenlemeyle ilgili şaşkınlıklarını böyle açıklarken, bu maddeyi tasarıya kimin eklediğini bulmaya çalışıyorlar.
Bakalım tasarıya eklenen bu maddenin sahibi kim çıkacak?"