Hürriyet gazetesi ekonomi yazarı Erdal Sağlam, bugün TBMM’de 4 eski bakan hakkındaki “yüce divan” görüşmesinin ekonomiyi de etkileyeceğini yazdı. Sağlam, “Hükümetin açıkladığı öncelikli dönüşüm programı zaten piyasaları ekonomide değişim ve sürdürülebilir büyümeyi artırma konusunda ikna etmedi. Bir de yolsuzlukla mücadelede tavır alınmazsa, bence bu tedbirler hiç uygulanamaz” dedi.
Erdal Sağlam’ın Hürriyet’te “Yolsuzluk oylaması ekonomi için de kritik” başlığıyla yayımlanan (22 Aralık 2014) yazısı şöyle:
Bugün TBMM'de kurulan Komisyon, 4 bakan hakkındaki yolsuzluk iddialarıyla ilgili kararını verecek.
Bu konuda AK Parti'nin tavrının ne olacağı konusunda kulislerde dolaşan çok söylenti var. Şahsen bildiğimiz; AK Parti içinde çok sayıda milletvekili ve bakan, en az 3 bakanın Yüce Divan'a sevki için karar alınması gerektiği görüşünde. Bu kararın partilerinin yeni bir başlangıç yapması için şart olduğunu, aksi olursa bu iddiaların sonunda partiyi küçülteceğini söylüyorlar. Ancak belli ki; parti içinde bu konuda görüş ayrılığı var ve bugün ne karar çıkacağı belli değil. Daha doğrusu bazı parti yöneticileri ve Cumhurbaşkanının "böyle bir kararın 17 ve 25 Aralık'ın darbe olduğu yönündeki savunmalarını çürüteceği"ni söyleyip, bakanların Yüce Divan'a gönderilmesinin engellenmesini istedikleri söylentisi dolaşıyor.
Yine kulislerde, sürekli "Cumhurbaşkanı ile çatışmamız yoktur" mesajı vermeye başlayan, Başbakan Davutoğlu'nun ise aksi görüşte olduğu konuşuluyor.
Bugün Komisyon'un ne karar alacağı bilinmiyor. Komisyon Yüce Divan kararı alsa da almasa da, konu TBMM Genel Kurulu'na da gelecek ve burada da tüm milletvekillerinin tavrı ortaya çıkacak.
AK Parti'nin geleceği ne olur bilmiyoruz ama Komisyon'un ya da Genel Kurulu'n bakanları Yüce Divan'a göndermeme kararı alması halinde, siyasi gerginliğin artacağı kesin. Bu karar bence ekonomiye ilişkin olarak da ciddi sonuç doğuracak bir karar olacak. Çünkü hükümetin tıkanan ekonominin önünü açmak için 2. bölümünü açıkladığı "öncelikli dönüşüm programları"nın hayata geçip geçemeyeceği konusunda da belirleyici bir karar olması bekleniyor. Özellikle bilirkişi raporunda da dikkat çekilen 3 bakanın servetlerindeki yüklü artış bile, bence soruşturmanın derinleştirilmesinin şart olduğunu ortaya koyuyor. Bu yolsuzluk şüpheleri varken ve soruşturulmazken, Cumhurbaşkanlığı sarayı tartışmaları gündemde iken, Diyanet İşleri Başkanı'nın yeni makam aracı açığa çıkmışken, kamuda tasarrufu artırmak, harcamaları kısmak, lüks tüketime ek vergi koymak, sizce gerçekçi olabilir mi?
Hükümetin açıkladığı öncelikli dönüşüm programı zaten piyasaları ekonomide değişim ve sürdürülebilir büyümeyi artırma konusunda ikna etmedi. Bir de yolsuzlukla mücadelede tavır alınmazsa, bence bu tedbirler hiç uygulanamaz.
Her şeyden önce şunu söyleyeyim ki; Türkiye ekonomisine yeni, çağdaş bir yol çizecek, mevcut tıkanmayı aşıp ülkenin geleceğini hazırlayacak bir programın mevcut koşullarda çıkması çok zor. Saptanan ve açıklanan çok ciddi önlemler var, bunlar uygulansa tabi ki yararlı olur ama bütünlüklü bir vizyonun eksikliği de açıkça görünüyor.
Ekonomi yönetimi planladığı bazı tedbirleri ise, siyasi iradenin izin vermemesi nedeniyle, açıklayamıyor. Siyasi irade derken; başbakanı ikna konusunda fazla sorun yok, bilimsel temeli olduktan sonra başbakan onay veriyor. Ancak bürokratların söylediği; birçok tedbir Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a takılıyor.
İnşaat sektörü bunların başında geliyor. Yine bu sektörde yoğun olan kayıtdışı ve yolsuzlukla mücadele gibi Türkiye'nin tıkanmayı aşmak için yapması gereken, "olmazsa olmaz maddeler"de takılıyor, açıklanmasına izin verilmiyor. Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, inşaat sektöründeki arsa rantı ile ilgili tedbirlere karşı çıktı. Hatta dozu artırdı; hafta sonunda, bazı bakanları işaret eder gibi, "İnşaat sektörünü hafife alacak kimseye tahammülümüz yoktur" dedi. Bu sözün üzerine başbakan, başbakan yardımcısı gerçekten sanayinin yeniden canlandırılması, kayıtdışının önlenmesi için ciddi bir tedbir açıklayabilir mi? Peki açıklamazlarsa hükümet etme güçleri olur mu?