Deloitte uzmanlarının zor dönemlerde yöneticilere rehberlik etmesi için hazırladığı “Krizde gecikmiş karar, karar değildir” adlı çalışmada, kriz döneminde işletmeler için hayati önem taşıyan 7 kritik sorunun yanıtları verildi. Dünyanın önde gelen yönetim danışmanlığı firmalarından Deloitte, kriz döneminde kritik kararlar almak zorunda olan yöneticiler için rehber niteliği taşıyan bir çalışma yayınladı. “Krizde gecikmiş karar, karar değildir” başlığıyla yayınlanan kriz rehberinde yöneticileri ilgilendiren ve hayati önem taşıyan 7 soru ele alındı. Çalışmada ekonominin sıkıntılı dönemlerinde yöneticilerin sadece oturup her şeyin en iyisini ummakla sorunları aşamayacakları vurgulanıyor. “Krizde gecikmiş karar, karar değildir” başlıklı raporda yöneticilere 7 soru yöneltildi ve bunların yanıtları araştırıldı. 1. Nakit Durumunuz Nasıl? İşletmelerin rekabet güçlerini uzun süreli koruyabilmesi ve hatta içinde bulunduğumuz şartlarda ayakta kalabilmesi sağlıklı nakit akışına bağlı. Kısa sürede önemli bir nakit sağlanabilecek kaynak ise şirketin işletme sermayesi olarak beliriyor. Ancak işletme sermayesini nakde çevirmek için tedarikçi ve müşteri ilişkilerine odaklanmayı ve atıl envantere yeni bir gözle bakmayı gerektiriyor. Burada tedarikçileri dikkatle izlemek, çok ciddi sıkıntıları olan tedarikçilerden uzaklaşmak önem taşıyor. Bu da onlarla zorlu bir konuşma yapmayı ve karar almayı gerektiriyor. 2. Finansal kriz ekibiniz hazır mı? Kriz dönemlerinde her şey çok hızlı gelişebilir. Bu nedenle kurumların bir yandan riskleri yönetirken denetçilerin kapıyı çalması halinde kullanılabilecek hazır bir plana ihtiyacı vardır. Bu bakımdan mevcut riskleri değerlendirmekle ve uygulamaları soruşturmakla görevli bir finansal kriz risk ekibi oluşturmak gerekiyor. Şirket, “riskli insanlarla çalışıyor muyuz?” veya “riskli bölgelerde çalışıyor muyuz?” gibi soruların yanıtını bilmelidir. Tüm basılı ve elektronik veriler, ihtiyaç doğması halinde kolayca erişilebilecek bir formatta ve konumda, güvenli bir şekilde korunmalıdır. Tüm önemli sistemler, modeller ve suiistimal edilmeye en açık diğer tüm veriler saptanmalı, şirketi finansal dolandırıcılığa karşı koruyacak önlemler alınmalıdır. 3. Finansal anlamda biraz daha soluk nasıl alabiliriz? Şirketler zor zamanlarda zayıflıklarını azaltmak için finansal esneklik kazanmanın yollarını ararlar. Ve hemen geniş kapsamlı maliyeti azaltma gibi eski usul güvenlik önlemlerine başvurulur. Oysa daha incelikli ve bütünsel bir bakış açısı, durumu denetim altına almanın ilk koşuludur. Öncelikle gerekli olmayan hiçbir konuda taahhütte bulunmamak ve olabildiğince çok nakdi açığa çıkarmak gerekiyor. Yöneticilerin desteği çok önemli. İşleri sekteye uğratmadan, müşterileri elde tutmaya ve çalışanları motive etmeye odaklanmak en doğrusu. Yönetim ve takip süreçlerini yönlendirecek, ciddi proje yönetim mekanizmaları kurulması gerekiyor. Değişimin yönetimi kriz dönemlerinde daha da büyük bir önem kazanıyor. 4. Bankacımızı aramalı mıyız? Deloitte uzmanları bu soruya hiç tereddütsüz “Evet” yanıtını veriyorlar. Günümüzün çalkantılı ortamında mücadele etmeye kararlı işletmelerden belli bir süre için ihtiyaçları olan nakit parayı önceden tedarik etmiş olmaları bekleniyor. Deloitte kriz rehberi yöneticilere kendi bankacıları ile bazı temel konuları müzakere etmeleri gerektiğini anımsatıyor. Bu konuda uzmanların önerileri şöyle: Öncelikle bankacınıza kontrolü nasıl elinize aldığınızı açıklayın. Yönetimce belirlenen maliyetlerin göstermelik olarak değil, gerçekten düşürüldüğünden emin olun ve bankacınıza bunu kanıtlayın. En iyi müşterilerinizle ilişkilerinizi geliştirdiğinizi ve müşterilerinizin sizin güvenilirliğinizi doğru değerlendirdiğini bankacınıza gösterin. Bankacınıza bugüne dair olduğu kadar, önümüzdeki 12 ve 24 aya dair nakit durumunuzun da net bir tablosunu çıkarın. Acil durum planlarınızı bankacınızla paylaşın. Bankanızın sizin uzun vadede geleceğe nasıl baktığınızı ve hazır olmak için neler yaptığınızı bildiğinden emin olun. 5. Şirketin piyasa değeri belli mi? Krizin gelgitleriyle savrulan bir piyasada değişkenler de sabit değildir. Bu nedenle bir şirketin kendi işinin piyasa değerini belirlemek için savunulabilir bir yönteme ihtiyacı vardır. Üst düzey yöneticiler şirketin piyasa değerini, yönetim kuruluna ve gerekirse düzenleyicilere karşı savunabilmelidir. Sorunun kaynağı yapılan değer belirleme çalışmalarının yanlış olup olmadığı değildir. Diğerlerinin ne ölçüde bu görüşü paylaştıkları önemlidir, bu nedenle piyasa değerinin en iyi şekilde savunulması gerekir. 6. Yeniden yapılanmaya ihtiyacımız var mı? Kriz dönemlerinde, iyi şirketler bir gecede kötü şirketler haline gelebilir. Müdahale etmenin zamanının geldiğini fark etmek ve bu bakış açısıyla harekete geçmek, dalgalanmalar yaşanan zamanlarda şirketin başarısını ya da başarısızlığı anlamına gelebilir. Acil bir durumda, nerelerde düzenlemeler yapılacağını, tam olarak neyin ne kadar düzenleneceğini bilmek büyük önem taşıyor. Şirketlerin en önemli sorunu, ne yapacaklarını bilseler bile genellikle yeterince hızlı harekete geçememeleridir. Bu nedenle hızlı davranmak gerekmektedir. 7. Ne satabiliriz? Ne satın alabiliriz? Satmak artık bir seçenek değil zorunluluktur. Şirket haftalık bazda finansal gelişmelere ayak uydurabiliyor mu? Üç ay içinde nakit akışı ihtiyaçları ne olacak? Gelecekteki ihtiyaçlarla ilgili gerçekçi bir yaklaşım, böyle bir dönemde karar vermeyi kolaylaştıracaktır. Nakit para varsa veya fazladan likit kalacak kadar şanslıysa, şirket zaten büyük olasılıkla fırsatları kovalıyor olacaktır. Böyle bir durumda hızlı, proaktif, yenilikçi ve fırsatçı olmak gerekir.