Yönetmen Semih Kaplanoğlu: Oscar ödüllerini Eurovision gibi takıntı haline getirmemek lazım

Yönetmen Semih Kaplanoğlu: Oscar ödüllerini Eurovision gibi takıntı haline getirmemek lazım

Yönetmen Semih Kaplanoğlu, bu zamana kadar hiçbir Türk filminin Oscar ödülü almamasının geçmişte Eurovision şarkı yarışmasında olduğu gibi takıntı haline getirilmemesi gerektiğini, mevcut durumun zevkinin çıkarılmasını çünkü bir gün birilerinin bu ödülü alacağını söyledi.

"Bağlılık Hasan" adlı filmi bu hafta sonu İspanya'da gösterime girecek olan Kaplanoğlu, AA muhabirine verdiği demeçte, "insanın kendini anlatma serüveni" olarak gördüğü sinema ve yönetmenliğe bakışı ile gelecek projelerini anlattı.

Son filmi "Bağlılık Hasan" ile geçen yıl Türkiye'nin Oscar adayı olan ancak ilk 5'e seçilemeyen Kaplanoğlu, Oscar olarak bilinen Akademi Ödüllerindeki film tercihlerinin "hikayesinden prodüksiyonuna kadar ticari nitelik taşıması, uluslararası bir tema olması gibi belli formülleri içermesi gerektiğini" ifade etti.

"Sadece bizim filmlerimiz değil, aslında dünyanın birçok ülkesinde üretilen filmler oradaki ilk sıralamaların içine pek giremiyor." diyen Kaplanoğlu, "Dünyada çok güçlü sinemalar var. Mesela Hint sineması. Saysanız bir ya da iki kere Oscar almışlardır. Ben bir tane hatırlıyorum. Diğer ülke sinemalarında da benzer durumlar var. Bizimki de böyle bir şey. Bir zamanlar Eurovision’a hep gidiyoruz ama hiçbir şey olmuyoruz gibi bir şey vardı. Oscar ödüllerini Eurovision gibi takıntı haline getirmemek, biraz eğlenmek lazım. Bir gün belki Türkiye'den birileri bu işte tercih edilip, seçilir. Ne güzel olur." değerlendirmesinde bulundu.

"Türk dizilerinin başarısı sinemaya yansımıyor"

Gerçekçi bulmadığından dizilere ilgi göstermediğini ama "ABD'den sonra dünyaya en çok dizi satan ülke olarak Türkiye'nin bu sektörde fenomen olduğunun da inkar edilemeyeceğini" dile getiren Kaplanoğlu, buna rağmen dizilerdeki başarının Türk filmlerine yansımasının olmadığını belirtti.

Kaplanoğlu, "O dizileri seyreden insanların ülkelerine, sinemalarına filmleri sokabilmek ya da orada dağıtılmasını sağlamak bugüne kadar pek mümkün olmadı. Halbuki dizilerdeki aynı oyuncuları oynatıyorlar ama ona rağmen olmuyor. Mesela İspanya’da popüler Türk filmleri, diziler gibi sinemalarda tercih edilmiyor." dedi.

Kaplanoğlu, yönetmenlik tercihinin ve sinema tutkusunun altında yatan gerekçenin yıllara ve yaşanmışlıklara göre değiştiğini anlatarak "Neden sinema veya yönetmenlik?" sorusuna geçmişte verdiği cevabının bugün değiştiğini, yarın da farklı bir cevap verebileceğini çünkü bunun cevabını bilmenin aslında her şeyi bitireceğini söyledi. Yönetmen Kaplanoğlu, şöyle devam etti:

"İlk film yapmaya başladığımda hikayeler anlatmak, insana dönük bir şeyler söylemek, hayattaki varlık-yokluk gibi birtakım meselelere yoğunlaşma düşüncesindeydim. 60 yaşıma geldiğim bugünlerde, film yapmak demenin, insanın kendisini tanıma yollarından biri olduğunu düşünüyorum. Çok bireysel bir şey aslında. Bütün filmlerin içinde birbirini takip eden birtakım temalar var. O temalar çok da tasarlanarak her filmin içine konmuş şeyler değil. Sizin kendinizi bıraktığınız, teslim olduğunuz ve içinizden geleni anlatmaya başladığınız şekilde bir bütünlük oluşuyor. Aslında bir süre sonra tek bir film çektiğinizi fark ediyorsunuz. Sanatın tüm dalları aslında kendini anlama ve tanıma yoludur çünkü insanın içinde o kadar çok şey, ayrıntı var ki. Sanat, belki farkında olmadan gördüğünüz, biriktirdiğiniz binlerce şeyin görünür olup, mevcut bulması. Sanırım bugün böyle düşünüyorum ama gelecekte daha farklı bir cevapta verebilirim. Çünkü bunun cevabını bilmek her şeyi bitiriyor."

"Anlaşılmak isteme meselesi, hep ayağınıza takılan bir şeydir"

Sinema hayatında hep inandığı şeyleri gerçekleştirip bunu samimiyetle yaptığını, hiç yanlış anlaşılma gibi bir endişe duymadığını aktaran Kaplanoğlu, "Anlaşılmak isteme meselesini çok dikkate alırsanız, bu hep ayağınıza takılan bir şeydir. Çünkü anlaşılmak demek, başkalarının dilini konuşmak, başkalarının dilinden kendinizi anlatmaya çalışmak demektir. (Yanlış anlaşıldım) demek de aslında aynı şey. Sizin kendi diliniz, üslubunuz, karakteriniz, varlığınız var. Ondan vazgeçmemek lazım. Sizi var eden şey o." diye konuştu.

Oyuncu tercihi

Sinemada her zaman yönetmenliği istediğini vurgulayan Kaplanoğlu, "Kamera önünde olmayı hiç düşünmedim, aklımdan bile geçmedi çünkü oyunculuğun çok zor bir şey olduğunu düşünüyorum." dedi.

Oyuncularla genel olarak iyi bir ilişkisi olduğunu anlatan ünlü yönetmen, "Ben ne istediğini bilen birisiyim. Oyuncular için en zor şey ne istediğini tam bilmeyen bir yönetmendir. Eğer bir şeyi tam istiyorsanız ve aklınızda varsa, o sahnenin duygusu üzerine kafa yormuşsanız bunu oyuncu da hisseder." şeklinde konuştu.

"Oyuncuları seçebilmek, onlar hakkında karar vermek bence işin en önemli yanlarından bir tanesi." diyen Kaplanoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Oyuncu seçiminde aslında önemli bir an var. Ben, seçtiğim oyuncuda yazdığımız karakterden ipuçları arıyorum. Hatta zaman zaman mahremine bile girecek şekilde sohbet ediyorum. Ruh hali nedir? Nasıl bir iç dünyası var? Bizim yazdığımız karaktere uygun geçmişte yaşadığı olaylar var mı? O duyguları anlamaya çalışıyorum. Oyuncudan gerçek duyguları almaya başlamanız, oyuncunun kendini kapatmaması, kendini ortaya koymaktan çekinmemesi tabii ki onunla çalışmaktaki tercihimiz oluyor."

"Yağmur yağsın diye 15 saat bekledik"

Kaplanoğlu ayrıca, bu zamana kadar filmlerinin hepsini ağustos-aralık periyodunda çektiğini, bunun bilerek olmasa da ilginç bir tercih olduğunu dile getirdi. Filmi çekildiği anın, meteorolojik durumunun, özellikle set içindeki havanın çok önemli olduğuna dikkati çeken Kaplanoğlu, "Bağlılık Hasan" filmi çekiminde yaşadığı bir olayı şöyle anlattı:

"Filmde bir yağmur sahnesi var. Biz o anda yağmur yağması için ekip olarak hiçbir şey yapmadan 15 saat bekledik. Herkes yağacak yağmayacak tahminleri yaptı. Ekip çok sıkıldı. Ben hiç sıkılmadım bekledim ve sonunda öyle bir indirdi ki tam istediğim şeyi, şimşek, gök gürültüsünü yakaladım. Çekilen şey her zaman aklınız, gözünüz, kulağınızdır. O yüzden dışarıdaki atmosfer filme uyum sağlıyorsa, sizin için filme aitse, etkileyici oluyor."

Yeni filmde Barselona, Marsilya ve Rimini'de sahneler olabilir

Halihazırda bitmiş senaryoları olduğunu ancak ekonomik kriz yüzünden "çekilmesi imkansız" senaryoların da olduğunu anlatan Kaplanoğlu, şu anda önceliğinin yazmaya devam ettiği bağlılık serisinin 3. senaryosu olduğuna işaret etti.

Kaplanoğlu, bu üçüncü serinin bir kısmını Barselona’da, bir kısmını Fransa'da Marsilya'da ya da İtalya'nın Rimini kentinde çekebileceğini kaydederek "Bu yerlerde küçük, 3-4 sahnenin geçtiği, 70’lerde bir yolculuk üstünden düşündüğüm bir proje. Niyetim bunu yapmak. Seneye sonbahara çekebilirsek ne güzel olur ama bilmiyorum." diye konuştu. (AA)