YORUM: Almanlar ve sınırları

YORUM: Almanlar ve sınırları

Almanya'nın sınırlarını terk ettiği, ülkenin sınırlarının sınırsızca açıldığı, şu günlerde sıkça duyulan sözler. Doğru. Ama aynı zamanda değil. Dış sınırlar sığınmacılar için kalkmış olabilir. Ama Almanlar bir o kadar tutkuyla içeride sınırlarını örüyor. Bu iç sınırlar sembolik gerçi. Ama işlevini görüyor. Gerçek sınırların yürürlük dışı kaldığı bir dönemde çukur ve uçurumlar kazmak sanki gizlice telafi sınırlar yaratma ihtiyacını tatmin ediyormuş gibi görünüyor.

Dış sınırlar korunsun mu, korunmasın mı; göç sınırlansın mı, sınırlanmasın mı? Bu tür sorular ülkeyi hiç olmadığı kadar güçlü bir şekilde bölüyor. Toplumun ortasından bir fay hattı geçiyor ve pek çokları buna seviniyor. Nihayet yeniden insanın kendini istediği gibi diğerlerinden ayırma imkanı doğdu. Çok uzun süredir usluca yaşanıyor, siyasi farklılıklar medenice tartışılıp uzlaşmaya bağlanıyordu. Ancak bu medenilik biraz sıkıcıydı da. Herşeyden önce, siyasi kimlik ihtiyacını çok nadiren tatmin edebiliyordu.

Cepheleşme isteği

Sınırların güya kalktığı günümüzde artık buna gerek yok. Artık Almanlar kendi aralarında mümkün olduğunca ayrışıyor: Hoşgeldin kültürü için savaşanlar ile monokültürel endişeliler, dışa açıklarla kapalılar, avangartlarla geri kalmışlar. Bir siyasi konunun insanlardaki cepheleşme isteğini sığınmacılar konusu kadar kamçılamasına nadir rastlanır.

İnsanların sınırlar konusundaki özel hassasiyeti açıkça görülüyor. Örneğin deri. İnsanın kesin sınırıdır, insan vücudunu dış dünyadan ayırır. Bunu geride bırakmak hiç başarılı olamamıştır.

Doğa da insanlara sınırlar getirmiştir. Erkek-kadın, yaşlı-genç, kısa-uzun, canlı-ölü. İnsan tezatlarla düşünmekten kendini tanımlarken bile vazgeçemez.

Sınır kültü

İnsan eliyle yapılma sınırlarda ise durum farklıdır. Bu sınırlar esnektir ve sevilirler. Alman Birinci Futbol Ligi'nden tutun Eurovision Şarkı Yarışması'na… Sınırlar, insanlara mutluluk vermek için vardır. Bu nedenle de hep karşı karşıya gelirler. Futbol kulüpleri karşılaşır, yaramaz erkek çocukları, gitar çalan sessiz kız çocuğuna sataşır.

Siyasette de aynısı. İskoçlar, Katalonlar, Flamanlar, Galliler sadece birkaç örnek. Sınırlar çekilmesi kültü. İslam dünyasında da farklı değil. Şiiler ile Sünniler arasında büyük barış hala gerçekleşmedi. Laikler ve gelenekçiler arasındaki mesafe aşılamadı. Kutsal metinlerin en anlama geldiği konusu dünyadaki imanlıları hala karşı karşıya getiriyor.

Sınırların varlığına en gönülden inananlar, onları aşmak isteyenlerdir. Bu sporda da ideolojide de böyledir.

Almanya'daki sınırlara adanmışlık sığınmacı sorunu sayesinde tadı çıkarıla çıkarıla kutlanıyor. Ancak farklılıklara duyulan bu istek, günün birinde durumun nahoşlaşabileceğini hesaba katmıyor. Çünkü kalkan her sınırın yerine bir yenisi çekilir. Radikaller, daha radikallerin gerisinde kalır; renkliliği savunanlar, daha da renkli bir toplum isteyenlerin gerisine düşer. En sınırsız toplum için yapılan yarış kendi kendine yeni sınırlar oluşturur. Farklısı da düşünülemez. Aralıksız bir şekilde sınırlar döşenmediği sürece yaşam nedir ki?