YORUM: Avrupa’nın kalbi taşlaşıyor

YORUM: Avrupa’nın kalbi taşlaşıyor

AB'nin pazartesi günkü özel zirvesinde Almanya'nın itirazı sonucu ‘Balkan rotası sığınmacılara tamamen kapatıldı' ifadesi üzerine saatlerce tartışıldı. Almanya Başbakanı Angela Merkel sözünü geçirdi ve ifade birazcık yumuşatıldı. 24 saat sonra AB üyesi Slovenya ve Hırvatistan sınırlarını resmi olarak tamamen kapattı. Görünen o ki, Merkel Avrupa'daki otoritesini tamamen yitirmiş durumda.

Şu an Türkiye ile yürütülen pazarlıkların özünde ‘kapıları kapat ve geleni geri gönder ‘ anlayışı hakim. Bu, çarşamba günü Avrupa Parlamentosu'nda da açıkça görüldü. Oturuma devlet ve hükümet başkanlarını temsil eden AB Konseyi ve Avrupa Komisyonu'ndan ikinci sınıf temsilciler gönderildi, onlar da isteksiz bir şekilde ağızlarında bilindik sözleri geveleyip durdu. Sığınmacı sorununun Türkiye'ye havale edilmesi ve Avrupa'da kale duvarının örülmesi ‘Avrupa'nın çözümü' diye satıldı. Bu çok acı. Evet, insanlık dışı! Zira resmi açıklamalarda Yunanistan'da kapalı kapıların önünde kalakalan insanlarla ilgili tek kelime edilmedi.

Felakete göz yummak

Yunanistan'ın Makedonya sınırındaki Idomeni kentinin adını ağzına alan tek kişi Sol Parti meclis grup başkanı Gabi Zimmer oldu. Zimmer, AB ile Türkiye arasında kararlaştırıldığı söylenen sığınmacı ticareti ve kitlesel sınırdışıları sert dille eleştirdi. Yunanistan, sınırındaki bu ani ve beklenmedik trajedi ile başa çıkacak duruma da araçlara da sahip değil. AB'nin vaat ettiği yardım paraları da anca birkaç aya akıtılabilecek. Çünkü öncesinde bütçe yasalarının değiştirilmesi gerekiyor. Avrupa Komisyonu, AB antlaşmalarına göre imkanı bulunmasına rağmen, Yunanistan'daki sığınmacılar için gerçek anlamda bir acil yardımı yürürlüğe sokmuyor. Neden?

BM Mülteciler Yüksek Komiseri Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada AB'ye hukuku çiğnediği ve insanlık dışı bir yola girdiği eleştirisinde bulundu. AB ve Balkan ülkeleri göz göre göre ve kasıtlı bir şekilde Yunanistan-Makedonya sınırındaki insanlar için bir felaket ortamı yaratıyor. Yetkili devlet ve hükümet başkanlarında vicdan gibi bir şey uyandırmak için daha nelerin yaşanması gerekiyor?

Rahatça uyuyabiliyor musunuz?

Yunanistan'daki mevcut durum, Macaristan'da eylül ayında yaşanan durumdan çok daha kötü. O zamanlar Almanya ve Avusturya başbakanları kendi başlarına da hareket etseler, insanlık göstermiş ve sığınmacıları kabul etmişlerdi. Artık bu tutumdan geriye bir şey kalmadı. Tam tersine. Idomeni'de çamurlar içindeki aileleri gösteren iğrenç fotoğraflar, diğer göçmen, ilticacı ve sığınmacıları caydırsın diye kullanılıyor. Sınırın kapatılmasının üzerinden üç hafta geçmesine rağmen Yunan ordusu hala ekmek ve su dağıtacak durumda değil mi? Bu alaycılık karşısında Yeşiller partili AP üyesi Ska Keller'in devlet ve hükümet başkanlarına yönelttiği, aslında en doğru soruydu: Geceleri gerçekten de rahatça uyuyabiliyor musunuz?

Gerçek bir çözüm ufukta görünmüyor

Türkiye ile sallantıda bir plan üzerine varılacak bir uzlaşma, AB'ye kontrolsüz göçü sıfırlayabilecek mi, belirsiz. Bazı devletler Türkiye'nin taleplerini çok fazla buluyor, bazıları sığınmacıların AB ülkelerine yerleştirilmesine ilkesel olarak karşı çıkıyor. Önümüzdeki haftanın sonunda AB zirvesinden ne sonuç çıkarsa çıksın, Idomeni'deki insanlara bir yararı olmayacak. Onlar, iltica hakkını otoriter Türk hükümetine devretmeye hazırlanan kendi içinde kavgalı, bölünmüş bir Avrupa'nın rehineleri ve sayıları her geçen gün artıyor.

Kapıları kapatma stratejisi işe yarasa bile, biraz mantığı olan herkes sığınmacıların farklı yollar arayışına gireceğini açıkça görebilir. Ege olmazsa Bulgaristan ya da Arnavutluk, Lampedusa ya da Malta üzerinden... AB politikacılarının atıfta bulunmaya bayıldıkları insancıl ve Hristiyanlığa dayalı değerler şu günlerde tamamen kaybolup gidiyor. Avrupa'nın kalbi taşlaşıyor.