Avrupalı politikacılar, AB'nin dış sınırlarının daha iyi korunması gerektiğini dillerinden düşürmez oldu. Amsterdam'daki son AB İçişleri Bakanları Konseyi'nde de aynı şeyler söylendi. Sınırların daha iyi korunmasından ne anlaşıldığına gelince. Bunu öncelikle Yunanistan bilmek istiyor. Vizesiz seyahat bölgesi Schengen'i kurtarmak için dış sınırlar daha iyi korunmak isteniyorsa o zaman sınırların kimden ve nelerden korunacağını da bilmek gerekiyor.
'Mülteci savarcılık'
Almanya bu kavramdan sığınmacı, mülteci adayı ve göçmen sayısının hissedilir oranda azaltılmasını anlıyor. Amaç yabancıların AB topraklarına adım atmasının önlenmesi. Bu durumda Yunan sahil koruması Ege'de zapt ettiği mülteci botlarını Türkiye'ye geri göndersin ya da batırsın mı? Tabii ki bu insanlık olmaz. Hukuken de yanlıştır. Çünkü, kendisi sorumlu olsa da denizde kaza geçireni kurtarmamak suçtur.
Mülteciler Yunan adalarına çıkmaya devam edecek, oralarda ihtiyaçları karşılanacak ve kayıt altına alınacak. Balkan rotasından yollarına devam edebilmeleri için iltica başvurularının biran önce tamamlanması gerekecek. Bunun için de mültecilerin kalabilecekleri dev kamplar kurmak gerekecek. Aynı zamanda Avrupa yönünde yollarına devam edeceklerle, başvuruları reddedildiği için geri gönderilmesi gerekenleri ayırt etmek için bir formüle de ihtiyaç olacak. Bu sistemin çekirdeğini ‘sıcak noktalar' (hotspots) oluşturabilir. Ama bu formül bile şimdiye kadar lafta kaldı. Yunanistan artık üzerine düşeni yapacak durumda değil. Türkiye ile arasındaki deniz sınırını kapatması hiçbir zaman mümkün olmaz.
Boş tehditler
Öyleyse Yunanistan'ı Şengen bölgesinden çıkarmakla tehdit etmenin bir anlamı yok. Çünkü pratikte hiçbir şey değişmiş olmayacaktır. Yunanistan'ın mülteci ordusunu barındıracak sınır yakınlarındaki kamplara ihtiyacı var. Siyasi tehditlerle bu hedefe varılamaz. Yunanistan'ın mali teşvikten anladığı son yıllarda sıkça tecrübe edildi. Mültecilere yapılacak yardımın uluslararası donörler tarafından desteklenmesi, Şengen'den atma tehdidinden çok daha etkili olacaktır.
AB içişleri bakanları çaresizlikleri ve uyuşmazlıkları yüzünden zincirin en zayıf halkası olan Yunanistan'a ‘vur abalıya' muamelesi yapıyorlar. Bu politika ucuz kaçmaktadır ve fayda da sağlamaz. Yunanistan'ın fiilen Schengen bölgesinden çıkarılması diğer Schengen üyelerinin sınır kontrollerini uzatmalarına bahane teşkil eder. Mülteci krizinin çözümüne katkısı olmaz. Schengen bölgesindeki kontrolsüz seyahatlerin sonu görünür, o kadar.
Çaresizlik belirtileri
Schengen bölgesinin Yunanistansız bırakılmasının pratik sonucu da sıfır olur. Çünkü Yunanistan'ın başka hiçbir Şengen ülkesiyle kara sınırı bulunmuyor. Bulgaristan Birlik üyesi ama Schengen bölgesinde yer almıyor. Yunanistan'dan Makedonya'ya geçen mülteciler açısından hiçbir şey değişmez. Sadece uçakla iltica edenlerin işi zorlaşır. Yunanistan'dan başka bir Şengen ülkesine giden herkes için pasaport kontrolünden geçme şartı doğar ama bu da dünyanın sonu olmaz.
AB ile Yunanistan arasında Euro değil de bu kez Schengen yüzünden patlak veren anlaşmazlık içişleri bakanlarının ne kadar çaresiz olduklarını gösteriyor. Herkesin sorumluluğu bir başkasına yüklemeye çalıştığı üzücü bir oyun oynanıyor.
Schengen'in olmaması çare olsaydı İtalya'ya da uygulanması gerekirdi. Çünkü İtalya da mülteci akınına engel olamıyor ve topraklarına ayak basanların Avrupa'nın kuzeyine gitmelerini önleyemiyor.