Yorum: Buruk 1 Mayıs

Yorum: Buruk 1 Mayıs

İşçinin ve müstakil çalışmayanın günü olan 1 Mayıs İşçi Bayramı 127 yıldır kutlanıyor. 14 Temmuz 1889'da Paris'teki uluslararası işçi kongresi günlük mesai süresinin 8 saate indirilmesi talebiyle yılın belli bir gününde işçilerin sokağa çıkmasını kararlaştırmıştı. Amerikan ‘işçi birliği' ilk mitingin 1 Mayıs 1890'da yapılmasını kararlaştırdığı için İşçi Bayramı her yıl aynı tarihte kutlanır oldu.

İşçi hareketinin günü olan 1 Mayıs'a gölge düşmesi uzun sürmedi. 1933 yılında Alman Nasyonal Sosyalistleri 1 Mayıs'ı resmi tatil ilan ettiler. Kitleler Nazi propagandası için meydanları doldururken, sendikacılara hapishanelerde ve toplama kamplarında azap çektiriliyordu. Eski Doğu Bloğu'nun sosyalist ülkeleri de işçi bayramını dejenere etmiş, 1 Mayıs askeri gövde gösterisine dönüştürülmüş, işçi temsilcileri ise partinin ve devletin kuyruğu haline getirilmişti.

Seçim yılında sendikalar

Branş sendikalarının çatı kuruluşu olan Alman Sendikalar Birliği 1 Mayıs 2017 için ‘Biz çoğuz, bizler biriz' sloganını seçti. Sendikalar Birliği Almanya'yı daha sosyal ve daha adil bir ülke kılmak için seçim yılında siyasi partilerden neler beklediklerini İşçi Bayramında dile getirecek. Sendikalar öncelikle çalışma süresi ve emeklilik ile ilgili taleplerini dillendirecek.

Alman Sendikalar Birliği eyalet ve genel seçimler yılı 2017'de siyasi sağ karşısındaki pozisyonunu da öne çıkaracak. Birlik başkanı Reiner Hoffmann geçen yıl Stuttgart'ta yapılan büyük 1 Mayıs mitinginde sosyal bölünmenin sadece demokrasi düşmanlarına yarayacağını söyleyerek, "Sağ popülistler orta halli vatandaşın partisi olduklarını söylüyorlar ama vergi, emeklilik ve sosyal politikalardaki öncelikleri çok kazananların konsepti olmayan, Avrupa aleyhtarı, insan düşmanı ve demokratik alternatiflikten uzak partisi olduklarını gösteriyor”, demişti. Bu sözlere ilave edecek bir şey olmasa gerektir.

Sendikalar Birliği çalışanların çıkarlarına her şeyden fazla önem verdiğini göstermek için kapsamlı taleplerini bütün siyasi partilere iletti. Alman sendikaları mülteci ve göç politikasında da dayanışma ve adalete dayalı kurallara uyulmasını istiyor. 1 Mayıs bildirisinde konut, eğitim, sağlık ve altyapı hizmetlerindeki eksiklerin giderilmesinin bütün Almanların arzusu olduğuna da yer veriliyor.

Sendikalar Birliği 2016 işçi bayramı bildirisinde yerli halkla mültecilerin birbirlerine karşı kullanılmaması uyarısında bulunmuş, asgari ücret çalışma güvenliği standartlarında ayırım yapılmamasını istemişti.

Sendikalar küçülüyor

Ancak bu taleplerin arkasında duran taban giderek küçülüyor. Kiliseler ve spor dernekleri gibi sendikalar da üye kaybediyor, yeni üye bulamıyor ve kadınlar işçi sendikalarında hakça temsil edilmiyor. İki Alman devletinin birleştiği 1990 yılında doğudakilerin de katılmasıyla çatı kuruluşun üye sayısı 11 milyona çıkmıştı. Bu sayı 2001'de 7,8, geçen yıl ise 6 milyona indi.

Sendikaların toplum bilincindeki önemini yitirmekte oluşu trajik bir gelişmedir. Almanya'nın son 15 yılda Avrupa'nın hasta adamlığından kurtulup bütün kıtanın ekonomik lokomotifi olmasında sendikalar önemli rol oynamıştı.

Karşılıksız fedakârlık

Kriz yıllarında işsizliğin artması sendikaların da katkısıyla önlenebilmiş, sendikalar kısa mesai ve konjonktürü teşvik programları için mücadele etmiş, istihdam kaybı olmaması için zam taleplerinde ölçülü davranmış ve işsizliğin artmamasına özel toplu sözleşmeler imzalayarak katkıda bulunmuştu. Sendikaların gösterdiği fedakârlık ne yazık ki karşılık bulmadı.

Almanya'nın mültecileri mıknatıs gibi çekmesinde sendikaların geçtiğimiz yıllarda gösterdiği dayanışmanın da önemli payı olmuştu. Bu insanlar savaş, iç savaş ve siyasi ya da ırkçı takibattan kaçıyorlar. Kaçanları kabul etmede, iltica başvurularının adil şekilde ve kısa zamanda karar bağlanmasında ve mültecilerin topluma entegre edilmesinde Almanya'ya sorumluluk düşüyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Rolf Wenkel