Yorum: Dünyanın Halep ayıbı

Yorum: Dünyanın Halep ayıbı

Halep'in tarihi şehir merkezi 1986 yılında UNESCO Kültür Mirası listesine alınmış ve Halep 2006'da ‘İslam Kültür Başkenti' seçilmişti. Bütün bunlar geçmişte kaldı. Halep'te artık kültür değil, barbarlık hüküm sürüyor. Bu Suriye şehrinin akıbeti yüz kızartıcı bir şekilde devletler topluluğunun büyük sıkıntı içindeki savunmasız insanlara yardım etmedeki başarısızlığını sembolize ediyor. Halepliler yüzüstü bırakılıp kaderlerine terk ediliyorlar. Halep'te olup bitenler bütün dünyanın yüz karasıdır.

Halep bombalanıyor. Karacı birlikler şehre yaklaşıyor. Semtler yerle bir ediliyor. Ama kimse yardıma koşmuyor. UNİCEF'in tahminlerine göre asilerin kontrolündeki Halep'in doğusunda 100 bin çocuk ölüm tehlikesiyle burun buruna yaşıyor. Evler, hastaneler ve yardım konvoyları yanlışlıkla değil, kasten bombalanıyor. Dünya savaş suçu işlenmesine seyirci kalıyor. Daha da kötüsü, bazı devletler bu suça ortak oluyor.

Putin baş sorumlular arasında

Bu suçlamanın öncelikli adresi Rusya'dır. Moskova, bütün Suriye'de kontrolü yeniden ele geçirmeye çalışan Beşar Esad'ı destekliyor. Bu operasyonda Halep önemli sembolik ve stratejik rol oynuyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Suriyelilerin acı çekmesinin baş sorumlularından biri olduğu artık kesinleşmiştir. Putin jeostratejik çıkarları uğruna elinden kan damlayan ve terör milisi IŞİD'den çok daha fazla insanın öldürülmesinden sorumlu olan vicdansız bir diktatörü destekliyor.

ABD'nin sorumluluğu da göz ardı edilmemeli. Amerikan süper gücü ne Esad'a ne de IŞİD'e gereken tepkiyi gösterdi. ABD'nin isteksizliği Rusya'nın korkunç müdahalesine adeta davetiye çıkardı. Washington'un iradesizliği Rusya'nın yanında İran, Hizbullah, Suudi Arabistan ve Türkiye'nin kendi çıkarları için doğrudan ya da dolaylı olarak karıştıkları vekalet savaşlarını da mümkün kıldı.

Radikaller itibar kazanıyor

Anlaşmazlık giderek karmaşık ve çözülmesi imkânsız bir görünüm alıyor. Muhalefet kanadında ağırlık kazanan radikal unsurlar da insan haklarına metelik vermiyor. Muhalefet aynı zamanda rejimin sivillere yaptığı saldırıları savuşturabilecek tek silahlı gücü de oluşturuyor. Bunun vahim sonucu olarak da Halepliler kaçınılmaz olarak, El Kaide'ye yakın radikal oluşumların kendilerini Birleşmiş Milletler ya da ABD'den daha iyi koruduğu izlenimine kapılıyorlar.

Ya Avrupa? Avrupa yılmadan diploması diyor, ateşkes diyor, insani yardım koridorlarından söz edip, barış konferansını gündeme getiriyor. Barış konferanslarının her defasında başarısızlığa uğramış olmasına ya da başarısızlığa uğratılmasına rağmen Avrupa bu talebinden vazgeçmiyor. Avrupa'nın tutumu da bu nedenle umut vermiyor. Halep'te ve bütün Suriye'de kan akmaya devam ediyor. Suriyeliler yine kaçmaya çalışacak ve muhtemelen Avrupa'nın yolunu tutacaklar. Bu ortamda kim başka türlü davranırdı ki?

© Deutsche Welle Türkçe

Rainer Sollich