Yorum: Erdoğan bir kez daha çileden çıkar mı?

Yorum: Erdoğan bir kez daha çileden çıkar mı?

NATO kendisini hep bir ‘değerler topluluğu’ olarak nitelendirmekten hoşlanır. Ama İttifak’a bağlı bir üye İttifak’a bağlı diğer bir üyenin askerlerine siyasi iltica hakkı tanıdığında bu kötü bir şaka gibi geliyor insana.

Ancak Almanya İçişleri Bakanlığı’nın onayladığı habere göre olan tam da bu. Böylece değerler topluluğu sözünün de içi boş bir kavram olduğu ortaya çıkmış oldu. NATO, kendisine üye olacak ülkeleri askeri ve jeo stratejik getirisi olup olmadığı kıstasına göre belirleyen bir İttifak. Kriteri bu olduğu için de NATO’nun ne Portekiz’deki tek partili Salazar rejimi ile, ne Yunanistan’daki Albaylar Cuntası, ne de Türkiye’de 1960, 1971 ve 1980 askeri darbeleri ile önemli bir sorunu oldu.

Bundan ötürü Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarı nereye doğru evrilecek olursa olsun bu durumun Türkiye’nin NATO üyeliğine hiçbir etkisi olmayacaktır. Çünkü Türkiye İttifak’ın güneydoğu kanadı için yaşamsal öneme sahip; değer topluluğu olmuş ya da olmamış, fark etmiyor.

Tartışmasız diğer bir nokta da şimdiye kadar Alman makamlarına yapılan 414 iltica başvurusundan bazılarının kabul edilmesinin hukuken tamamen haklı olmasıdır. Söz konusu kişilerin çoğu Türkiye’de üst düzeyde görev yapmış olan diplomatlar, yargıçlar ya da subaylar ve onların aileleridir. Bunlar -Türkiye’deki binlerce kişi gibi- Gülen hareketinin yandaşı ve dolayısıyla geçen temmuz ayındaki darbe girişimini desteklemiş oldukları gerekçesiyle Türk hükümeti tarafından görevlerinden alınmış, maaşları kesilmiştir.

Tüm bu iddialara ilişkin olarak ne toplu olarak ne de somut olarak tek tek kişilere dair olaylarda makul kanıtlar sunulabilmiştir. İltica başvurusunda bulunan kişiler, ülkelerine döndükleri anda derhal gözaltına alınacaklarından yola çıkmaktadır. Zaten Alman anayasasının temel haklarından biri olan iltica hakkı da işte tam bu konuda, yani siyasi takibata uğrayan kişiler için öngörülmüştür.

Ne var ki subaylardan bazılarına bu iltica hakkının tanınması sorun yaratabilir. Sayısal olarak Almanya’nın böyle bir yükün altından kalkamayacağından dolayı değil. Ayda 20 bine yakın göçmenin hâlâ Almanya’ya gelmekte olduğu şu dönemde 414 kişilik bir grup gerçekten büyük bir sorun yaratmaz. Hatta darbe girişiminden sonra Almanya’ya yapılan toplam 7 bin kadar iltica başvurusunun hepsine bir anda olumlu yanıt verilse bile bu 7 bin kişi diğer göçmenler arasında dağılıp gider.

Almanya-Türkiye ilişkilerini daha da zedeleyebilir

Türk subaylarından bazılarına siyasi ilticacı statüsü tanınmasının muhtemelen yaratacağı asıl sorun Almanya-Türkiye arasında zaten var olan son derece gergin ilişkilerin daha da gerginleşmesi tehlikesidir. Bu nedenle Belçika, NATO merkezleri Brüksel ve Mons’ta görevli diğer Türk subaylarının da iltica başvurularını -bilinen sebeplerden ötürü- geciktiriyor. Bu da geçtiğimiz aylarda Almanya ve Hollanda’nın Ankara ile geçirdiği tecrübelerden sonra anlaşılır bir tavır.

Türk hükümetinin referandum sürecindeki sözlü çıkışları ve tehditlerini yurt dışındaki Türkleri oylamaya seferber etmek için yaptığını öne sürmüş olan tüm Türkiye uzmanları bakalım bu konuda haklı çıkacak mı? Zira Erdoğan ve hükümeti halk oylamasını kazandı ve bu durumda onlardar daha bir itidalli olmaları beklenir.

Ama şimdi Ankara'dan yeni saldırılar gelecek olursa Almanya buna tahammül etmek zorundadır. Zira insanın kendi prensiplerine saygılı kalması ve bu prensipleri canlı tutması gereken durumlar vardır. Aksi takdirde bu prensiplerin bir anlamı kalmaz. Almanya Başbakanı ise Türkiye konusunda gereğinden fazlaca bir süre sessiz kaldı.

© Deutsche Welle Türkçe

Felix Steiner