İki yıl önce Paris'ta yapılan İklim Konferansı'nda küçük ada devletlerinin yardım çığlığı, görüşmelerin seyrini değiştirmişti. Bu ada devletlerinden biri olan Fiji, Bonn'da düzenlenen kısa adı COP 23 olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'nın başkanlığını yapıyor.
Fiji Adaları ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasındaki bu işbirliği sembolik açıdan büyük önem taşıyor, zira bu iklim değişikliğine yol açan ve bundan mağdur olanlar arasındaki işbirliğini temsil ediyor. Bunun yanı sıra Ağustos ayında hayatını kaybeden Marshall Adaları eski Dışişleri Bakanı Tony de Brum'un, Alman Çevre Ödülü'ne layık görülmesi de bu işbirliğinin bir diğer işareti. Tony de Brum'un kızı ödülü alırken yaptığı etkileyici konuşmada babasının sözlerini aktararak, okyanuslardaki su seviyesinin aynı düzeyde kalması ve iklim değişikliğinin 1,5 derece ile sınırlandırılması için mücadele edeceğine dair yemin etti.
Hedef, Paris İklim Anlaşmasını hayata geçirmek
Bonn'da düzenlenen İklim Değişikliği Konferansı'nda tam da bu konu ele alınacak: Hedefler üzerinde uzlaşılmasının ardından, şimdi küresel düzeyde kabul edilen iklim stratejisini hayata geçirmek için dayanışma içinde çaba gösterilmesi gerekiyor. Artık çabalar, küresel ısınmada öngörülen 2 derecelik artışın mümkün olduğu kadar 1,5 derece ile sınırlandırılmasına odaklanıyor.
Dünya siyasetinde yaşanan karışıklık, artan ideolojik saldırganlıklar ve acımasızca kullanılan askeri şiddet nedeniyle bazılarının bu küresel işbirliğine dair umudu kırılmış olabilir. Ancak, umudu kesmek ve karamsar olmak hiç bir zaman için sorunları çözmez, tam tersine artırır.
İklim sorununda başarılı bir işbirliği için çok sayıda neden bulunuyor. Bunlar arasında ilk sırayı, enerjiyi rekabet gücü olan yenilenebilir enerjilerle üretecek teknolojik imkânlar alıyor. Bunun yanı sıra enerji verimliliğindeki yoğun artış ve bilimsel, malî ve ekonomik alandaki işbirliğinin yaygınlaşması da motive ediyor.
Bir diğer neden ise sonunda yaşanacak başarısızlığın herkes için büyük olumsuz sonuçları olacağına dair artan bilinç. Toplumsal istikrar ve ekonomik perspektifler sunarak göçün etkili bir şekilde azaltılması gerekliliği aynı zamanda iklim konusunda somut büyük değişiklikler bekleyenlerin hayalperest olmadığını gösteriyor. Bu beklenti, karbondioksitin az hatta mümkünse hiç bulunmadığı bir geleceğe dönük yatırımların sürekli artırılmasını, kısaca sürdürülebilir bir dünyanın hayata geçirilmesini kapsıyor.
Kalkınma için çevrenin korunması gerekiyor
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen, 2015 yılında imzalanan Paris İklim Değişikliği Anlaşması'nda 17 başlıkta toplanan Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri'nin hayata geçirilmesi için iklim değişikliği ile başarılı bir mücadele gerekiyor. 1992 yılında Rio'da yapılan zirvede, çevre ve kalkınma sorunları aşılması gereken küresel zorluklar olarak kabul edilmişti. Çevre ve kalkınma arasında başarılı bir bağlantı kurulması, bizim çocuklarımız ve torunlarımızın huzur içinde yaşayacağı yaklaşık 9 milyar nüfuslu dünyanın temelini oluşturuyor.
Fiji Adalarının yaklaşık 900 bin sakini ile küçük adalarda yaşayan milyonlarca insanın yanı sıra kıyı bölgelerde ve çöl olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan bölgelerde yaşayan binlerce insan, Fiji Adaları tarafından Bonn'da düzenlenen bu konferansı umutla takip edecekler. Müzakereciler ve temsilciler, bu insanları hayal kırıklığına uğratmamalı.
79 yaşındaki Klaus Töpfer, Almanya'nın tanınmış çevre ve iklim değişikliği uzmanları arasında bulunuyor. 1992 yılında Rio de Janerio'da yapılan Dünya Çevre ve Kalkınma Konferansı'na Almanya Çevre Bakanı olarak katılan Töpfer, Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin hazırlanmasında önemli bir rol oynamıştı. 1998-2005 yılları arasında Nairobi merkezli BM Çevre Programı Başkanlığı görevinde bulunan Töpfer, 2009 yılında Potsdam'daki İleri Sürdürülebilirlik Çalışmaları Enstitüsü'nü (IASS) kurdu. Töpfer, halen Berlin'de sürdürülebilirlik alanında faaliyet gösteren TMG adlı düşünce kuruluşunda çalışıyor.
Klaus Töpfer
© Deutsche Welle