Yorum: Hem silah satıp hem de barış için arabulucu olunamaz

Yorum: Hem silah satıp hem de barış için arabulucu olunamaz

Almanya'da üretilen ve Türk komutası altında Suriye'de Kürtlere karşı kullanılan tanklar... Bunlar son günlerde bize ulaşan rahatsız edici fotoğraflar. Ve bu fotoğraflar Alman dış politikasındaki ikilemi gösteriyor. Geleneksel olarak denge odaklı hareket eden, birleşmiş, tarihten dersini almış Almanya uluslararası bağlamda düşünüldüğünde büyük bir silah ihracatçısı.

Alman hükümetinin son yıllarda, özellikle NATO ve AB üyeleri dışındaki ülkelere daha önce hiç bir hükümetin yapmadığı kadar yüksek oranda silah sattığı ortaya çıktı. Ancak bugünün Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı, dört yıl öncenin Ekonomi Bakanı olan Sosyal Demokrat Partili Sigmar Gabriel farklı bir söz vermişti: Silah ihracatında daha dikkatli olunacaktı.

Ancak tıpkı geçen haftalarda olduğu gibi bu iki tutumun biraraya gelmesi sıkıntılı bir tablo ortaya çıkartıyor.

Sigmar Gabriel daha üç hafta önce Türk hükümetinin, Türkiye'deki Leopard tanklarının modernizasyonuna yönelik talebinin kabul edilebileceğini belirtmişti. Gabriel'in bu açıklamasının arka planında, aylardır buz gibi bir havanın estiği Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkilerdeki yumuşama adımları bulunuyor.

Türkiye'de hakkında iddianame olmadan, absürd bir terör şüphesi nedeniyle tutuklanan Alman insan hakları aktivisti Peter Steudtner serbest bırakılmıştı. Alman vatandaşı çevirmen Meşale Tolu da en azından tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilmişti.

Gabriel de kendince, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın otokrat rejimine karşı kendilerine yardımcı olacak en iyi tutumun, Türkiye'ye bir yandan ekonomik baskı yapmak ancak bir yandan da diyaloğu koparmamak olduğunun teyidini almış oldu.

Böylece hemen ardından Türklerin Alman tanklarını takviye dileklerini yerine getirebileceğini söyledi. Ne var ki, şimdi Türklerin Almanya'dan gönderilmiş askeri araçları komşu Suriye'de kullandığının duyulmasının ardından, hükümet kurma çalışmaları sürerken, mevcut hükümetin buna yönelik bir karar veremeyeceği söylendi. Açıklamaya bir de hükümetin kritik bölgelere silah göndermeyeceği eklendi.

Kısıtlayıcı bir silah politikası zamanı

Bu durum, silah ihracatındaki en klasik ikilemdir: Hiç kimse askeri mühimmatın sadece satıcının belirttiği durumlarda kullanılacağının garantisini veremez.

Ancak askeri müdahaleler buna kesinlikle dahil edilemez. Başka bir deyişle; zaman, Alman silah ihracatını, gerçekçi bir düzlemde ve sorumluluklarını alarak yeniden değerlendirme zamanı.

Mısır ve Suudi Arabistan gbi ülkelere silah satmak, Alman politikalarının hedefiyle bağdaşmıyor. NATO ülkesi Türkiye‘ye yapılan silah ihracatı biraz daha farklı bir gerekçeye bağlı, bu doğru.

Ancak bunlar şu sıralar en düşük seviyede olmalı ve kesinlikle haksız yere tutuklanan Alman vatandaşlarının serbest bırakılması gibi hedeflere ulaşmak için birer araç olarak kullanılmamalı. Böylesi anlaşmaların bir anda zeminini nasıl kaybettiğini şu anda görebiliyoruz.

Jens Thurau

© Deutsche Welle Türkçe