Demokrasilerin nasıl erozyona uğradığı gözden kaçmıyor. Neredeyse hemen her yerde seçmen oyunu sağa ya da aşırı sağa veriyor. Merkezdeki seçmen ani radikalizme kapılıyor. Ortalama vatandaş büyük partiler tarafından ihmal edilmişlik hissine kapılıyor, öfke ve hayal kırıklığının suçunu ‘sisteme' veriyor. Siyasi partiler kadar siyasi elitler de reddediliyor. ‘Öfkeli vatandaş' devletten bezmiş ve bu tutumuyla demokratik uzlaşı yeteneği gibi göçmenlere, seçmenlere ve küreselleşmeye de cephe alıyor. İçine kapanmış, yurdunu ve vatanını muhafaza etmek istiyor. Brüksel'e ve Avrupa Birliği'ne güvenmiyor. Fransa, Britanya, Polonya, İtalya, Almanya, Danimarka ve ABD'de ‘yukarıdakilere' isyan ediyor.
Birleşiyorlar
Öfkesine ve hayal kırıklığına tercüman olacak partilere yöneliyor. Aradığını Ulusal Cephe, UKIP, Danimarka Halk Partisi, Almanya İçin Alternatif, Hollandalı Wilders ve Belçika'daki Flaman Halk Partisi'nde buluyor. Dar kafalı küçük burjuva dışa kapanıyor, çoktan geride kalmış olan eski zamanların değerlerini arıyor. Dünyaya açık olamıyor. Öncelikle Afganistan'dan Fas'a kadar uzanan Müslüman ülkeler kuşağındaki yabancı kültür çevresinden göçmen ve yabancı gelmesini istemiyor.
Küçük burjuvanın programında ‘yabancıdan korun, onu reddet' yazıyor. Yerleşik partiler ve ılımlı politikacılar ‘öfkeli seçmene' karşı birleştikçe toplumdaki bölünme de artıyor ve memnuniyetsizler cenahındaki ‘yukarıdakilere' karşı kenetlenme güçleniyor. Başarı, bütünleşmelerine zemin hazırlıyor. Çoğunluk tereddüde kapılıyor ve aniden patlak veren radikalleşme karşısında ne yapması gerektiğini bilemiyor.
Öfke nefrete dönüyor
Kabalık ve hoyratlık da tırmanıyor. Sadece internette değil, meydanlarda da tahkir ve aşağılamalar artıyor. Angela Merkel her gün seviyesiz hakaretlere uğruyor. Edep ve ölçü nedir, bilinmiyor. Ne kadar yüksek sesle sivri sloganlar atarsan, o kadar başarılı olursun düşüncesi kafalara yerleşmiş. Sağduyu ve terbiye çağrıları işe yaramıyor. Demokratik refah toplumunun marjinal unsurlarına siyaset erişemiyor. İçlerine kapanıp, komplo teorileri üretirken, öfkeleri nefrete dönüşüyor.
İhmal edilenlerin ve ihmal edilmişlik duygusuna kapılanların hayal kırıklığı böyle dışa vuruluyor. Bu zümre, toplumu ve devleti sadakatiyle ve ödediği vergilerle ayakta tutan zümredir. Avrupa Merkez Bankası'nın sıfır faiz politikası yüzünden tasarruflarının eriyişi karşısında çaresiz kalanlardır. Zenginlerin ve şirketlerin vergi ödememesine ya da vergi cennetlerine para kaçırmasına öfke duyanlardır. Milyonlarca gencin iyi eğitim almış olmasına rağmen işsizliğe mahkûm edildiğini görenlerdir. Milyarların nasıl israf edildiğini ama günlük ihtiyaçlara para harcanmadığını bilenlerdir. Çalışmadan kendine baktıranları tanıyanlardır. Orta halli çoğunluk sol düşünceyle sağa oy vermektedir. ‘Yukarıdakilerin' ahlak dersi verircesine birlik ve beraberlik çağrısı yapıp da kendi sözlerine uymamaları sağa kayan zümreyi sevindirir. Sağın hayal kırıklığı demokrasileri elitlerin sandığından çok daha fazla meşgul edecektir.