Yorum: İstikamet geri, marş!

Yorum: İstikamet geri, marş!

Bugünlerde Almanya'daki siyasi atmosfer, zamanda yolculuğun konu edildiği "Geleceğe Dönüş“ adlı bilim-kurgu filimini hatırlatıyor. Tek farkla: Partiler, geleceklerini geçmişe dönmekte görüyor! Kitle partileri, 2000 yılındaki siyasi ortamın özlemini çekiyor. Nasıl çekmesinler ki! Solda Sosyal Demokratlar (SPD), sağda ise Hrıstiyan Birlik partileri (CDU/CSU) rakipsiz bir konumdaydı.

Ya bugün? İki parti de artık yalnız yarışmıyor. Ancak rakipler hâlihazırda zayıf ve giderek kan kaybediyor. Geçen yıl büyük çıkışa geçen aşırı sağcı AfD (Almanya için Alternatif) hareketi, son anketlere göre yüzde 8’lere gerilemiş görünüyor. Sol Parti de yine aynı seviyelerde. Her ikisinde de düşüşün devam etmesi bekleniyor. Aynı şekilde Yeşiller de anketlerde dibe çakılmış durumda. Ancak Hristiyan Demokrat Birlik (CDU), bu kayıplardan şu an için istifade edemiyor. Bu durumdan tek kazançlı çıkan ise Sosyal Demokratlar gibi görünüyor. SPD, eski parlak günlerinin havasını yeniden yakalamış hissi uyandırıyor.

Oylar bölündü

Peki, izlenen politikalar da eskisi gibi mi olacak? Martin Schulz, tartışmalı “2010 Ajandası“ adlı reform paketi ile arasına mesafe koyuyor. Soyal Demokratların son başbakanı Gerhard Schröder döneminde yapılan bir dizi düzenleme ile özellikle sosyal alanda büyük oranda kesintiye gidilmişti. Giderek artan işsizliğin önüne bu sayede geçilmek isteniyordu. Nitekim bu hedefe büyük ölçüde ulaşıldı. 2010 Ajandası, sadece Almanya’da değil, dünya genelinde de örnek gösterilen reformlar arasında yer alıyor. Özellikle de muhafazakârlar ve liberaller nezdinde. Ancak SPD, bu ajandanın altında bugüne kadar hep ezildi ve bir türlü toparlanamadı. Hatta bu reform paketine tepki koyarak partiden ayrılanlar, Sol Parti'yi kurdu. Böylece rakip bir parti ortaya çıktı ve sol oylar bölündü.

Rekabetin ne demek olduğunu artık Angela Merkel de biliyor. Bu nedenle partisi CDU'yu bilhassa büyükşehirlerdeki seçmenler için yeniden cazip hale getirmek istiyor.Özellikle Yunanistan'a mali yardım paketi ve mültecilere sınırların açılması, çok sayıda muhafazakâr seçmeni partiden uzaklaştırdı. Bir bölümü AfD’ye yönelirken, bazıları da sola kaydı.

Merkezden uzaklaşıyorlar

Martin Schulz, işsizlik parası ödemesinin daha uzun bir dönemi kapsayacağını duyururken, Angela Merkel de İçişleri Bakanı’na talimat vererek, kapsamı bir “yabancıları sınır dışı etme“ paketi hazırlanmasını istedi. Yani SPD sosyal adalet olgusunu, CDU da iç güvenliği yeniden ön plana çıkarmaya başladı. Böylece Sosyal Demokratların 2010 Ajandası’na bağlılıkları ve Hristiyan Demokrat Birliğin “Mülteciler hoşgeldiniz!“ sloganı bir anda rafa kalkıverdi. Bu ve benzeri politikalarla her iki kitle partisi de küçük rakipleri Sol Parti ve AfD'yi "gereksiz" hale getirebilirse 8‘er puanlık ilave oya ulaşma emelini güdüyor. Oldukça cüretkâr hayaller!

Bakalım hangi parti, kaçan seçmenlerinin ne kadarını tekrar kazanabilecek? Şu anda SPD bu konuda daha başarılı görünüyor. Hatta siyasi yelpazenin iki kanadında da etkili olduğu söylenebilir. Sol seçmenlerin bir bölümü, 2010 Ajandası’ndan uzaklaşılmasından dolayı yeniden SPD’ye yönelirken, bazı sağ seçmenler de Angela Merkel’in karşısına nihayet bir alternatif olarak çıkması nedeniyle Martin Schulz’e sempatiyle bakıyor. Aslında “seçimler merkezde kazanılır“ diye genel geçer bir kural vardır. Ancak bu kez, partiler, siyasi yelpazenin sağ ve sol kanatlarına kayarak daha fazla kazanım elde edecekler gibi görünüyor. Aynı şekilde Alman siyasi partiler sistemi de bu durumdan kazançlı çıkacaktır.

© Deutsche Welle Türkçe

Fabian Von der Mark