Almanya'da son yıllarda geçmişi geçmişte bırakarak, Nasyonal Sosyalizm döneminden kalan suçluluk ile uğraşmaya son verilmesini talep eden sesler giderek yükseliyor.
Aynı zamanda Yahudilere yönelik nefret suçları artıyor. Ve bunların ikisi, kuşkusuz birbiriyle bağlantılı. İki ay önce, Yahudilerin kutsal gününde Halle kentinde tamamen dolu olan bir sinagogu basmak isteyen bir aşırı sağcı tarafından iki kişi öldürüldü. Ortalığın kan gölüne dönmesi ise sadece şans eseri engellenmiş oldu. Almanya'da Yahudilerin yine hayatlarından endişe etmesi gerekiyor. Korkunç gerçek bu!
Alman imha kampına ilk ziyaretini Auschwitz-Birkenau Vakfı'nın daveti üzerine gerçekleştirmesi, Başbakan'ın pragmatik, serinkanlı kişiliğine uyuyor. Vakıf, bu anma yerinin varlığını sürdürmesi için çaba gösteriyor. Buna uygun şekilde, Merkel'in konuşmasında da ana fikir, hatırlamanın ve yaşananlarda özellikle Alman sorumluluğunun hiç sona ermeyeceği oldu. Tarihin tekrar tekrar anlatılması gerektiğine vurgu yaptı. "Auschwitz Almanlar tarafından işletilen bir imha kampıydı” dedi. Bu sorumluluğun her zaman için ulusal kimliğin bir parçası olacağını ve hiçbir zaman sona ermeyeceğini söyledi.
Auschwitz'e gitmiş olan herkes, bir Alman hükümet başkanı için orada söyleyeceği sözleri bulmanın ne kadar zor olduğunu tahmin edebilir. Angela Merkel ise bunu başardı. Suçlulukla sessizlik içinde kalmadı. Tam aksine geçmişten alınan dersle günümüzde hangi tutumun izlenebileceğini ortaya koydu. Günümüzde hoşgörüsüzlük nedeniyle işlenebilecek yeni suçlar konusunda uyarılarda bulunuluyorsa, bunun sadece bir retorik olmadığını söyledi. Günümüzde de yine ırkçılık ve nefret suçları ile karşılaşıldığını ifade etti. Antisemitizmin Almanya ve Avrupa'daki Yahudi yaşamını tehdit ettiğini kaydetti. Auschwitz'in herkese en yakınımızdakinin onurunu koruma yükümlülüğü getirdiğini belirterek, "Hiçbir zaman için unutmamalıyız, bir son hiçbir zaman olmamalı. Ve hiçbir zaman bu önemsizleştirilmemeli” dedi.
Yahudilikle dayanışma
14 yıldan bu yana görevde olan Angela Merkel'in Yahudilikle olan bilinçli dayanışması ve Nasyonal Sosyalizm döneminin korkunçlukları konusundaki uyarıcı hatırlatmaları başbakanlığının temel bir parçasını oluşturuyor. İsrail'daki Yahudi soykırım anıtı Yad Vaşem'i beş kere ziyaret etti, eski ABD Başkanı Barack Obama ile birlikte 2009'da Buchenwald Toplama Kampı'na gitti, 2013'te hayatta kalanlarla birlikte Dachau Toplama Kampı'nı ziyaret etti, 2015'te bu toplama kampındakilerin kurtarılışının 70'inci yıldönümünde yine oradaydı.
Bu kez Başbakan olarak ilk kez Auschwitz’e gitti. Hiçbir yer bu kamp kadar, Nasyonal Sosyalistlerin işlediği suçları sembolize etmiyor, endüstriyel bir şekilde işlenen kitlesel cinayetlerin metaforu sayılmıyor. Orada bir milyon insan öldürüldü. Bir Alman olarak şunu söylemek zorunda olmam çok rahatsız edici ve utanç verici: Alman Federal Cumhuriyeti'nin kurulmasından bu yana, Merkel'in oraya gitmesi her zaman olduğundan daha da önemli. Hele ki antisemitizmin ve Alman halkı merkezli düşüncenin Alman parlamentosunda da başarı kazandığı ve yeniden topluma uygun bir hâle geldiği ve Almanya'nın sokaklarında ve sinagoglarında Yahudilerin yeniden hayatlarından endişe ettiği bu dönemde...