Yorum: Merkel döneminin sonu değil

Yorum: Merkel döneminin sonu değil

Hafta başındaki Alman gazetelerinin manşetlerine göz atan, Angela Merkel'in başbakanlığının sona ermek üzere olduğunu sanır. Bundan bir yıl önce mülteci akınının altından kalkabileceklerini söylemiş, ardından mülteci yurtları kundaklanmaya başlamış, yılbaşı gecesinde de Köln'de kadınlar taciz edilmiş ve soyulmuştu. Ansbach ve Würzburg'daki saldırılar mülteci adayları tarafından düzenlenmişti. Ama Angela Merkel hala başbakan. Mülteci politikasını değiştireceğe de benzemiyor.

Eyalet seçimleri abartılmamalı

Mecklenburg-Vorpommern eyaletindeki parlamento seçiminin Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) açısından hezimetle sonuçlandığı inkar edilemez. Milletvekili soktuğu eyalet parlamentolarının sayısını 16'ya çıkartan Almanya için Alternatif (AfD) partisinin elde ettiği başarı yerleşik partilere ders olmalı. Hristiyan Birlik partileri uzun süre, siyasi partiler yelpazesinde onların sağında bir demokratik partinin olamayacağını savundular. AfD bunun aksini ispat etti. Bunda tabii Başbakan Merkel'in 2015 yılının sonbaharında ilan ettiği mülteci politikasının da payı vardı.

Angela Merkel, Macaristan'da bekleşen mültecilere Almanya'nın kapılarını açmakla partisini zor durumda bıraktı. Böyle önemli bir kararın büyük problemlere de yol açacağı belli idi. Merkel'in partisinin kısmen bu politikaya tepki göstermesi de normal karşılanmalı. Sağ popülistlerin ortanın sağındaki siyasi boşluğu doldurmaya kalkışacakları da beklenmeliydi.

CDU 5 yıl önce de kaybetmişti

Ancak son eyalet seçiminde alınan sonucu abartmamak gerekir. Nihayet, protesto amacıyla oy kullanmaya meyilli seçmenin yaşadığı Mecklenburg-Vorpommern'deki oylama bir yerel seçimdi. Aşırı sağcılığını gizlemeye gerek görmeyen Nasyonal Demokrat Parti (NPD) 2006'dan beri sağcı dünya görüşünün toprağı sayılan bu eyaletin parlamentosunda temsil ediliyordu. Mecklenburg-Vorpommern sağ ve sol radikallerin güçlü olageldikleri bir eyalet sayılır. Hristiyan Demokrat Birlik bundan beş yıl önce, yani mülteci krizi patlak vermeden önce de yüzde 20 dolayında oy toplayabilmişti.

Almanya'da çok şeyin değiştiği beş yılda Merkel'in partisinin sadece dört puan kaybettiğini söylemek daha doğru olur. Mecklenburg-Vorpommernekonomik önemi olmayan bir eyalet. Kayıtlı seçmen sayısının 1,3 milyonu geçmediği bu eyalette seçme hakkı olanların sadece yüzde 60'ı oy kullandı. Kullananlar da tercihini her şeyin eskisi gibi kalmasından yana yaptı. Eyaletteki seçmen istikrarlı büyük koalisyon hükümetinin göreve devam etmesini istedi. 800 bin kişinin oyu başbakanlığın kaderini değiştirmeye yetmez.

Merkel şimdi duruşunu belli etmelidir

Mecklenburg-Vorpommern'de CDU'nun oy kaybetmesinin nedeni Merkel'in politikaları değil, partinin eyalette sevilmeyen bir başbakan adayı çıkarmış olmasıydı. Kendini kanun ve nizamın adamı olarak tanıtan ve burkanın yasaklanmasını isteyen Lorenz Caffier'in seçim kampanyasında AfD'yi kopya etmesi işe yaramadı. Mecklenburg-Vorpommern tesettür sorunu olduğu da şüphe götürür. Bu geniş eyalette mülteci sayısı hiç 20 bini geçmedi. Mültecilerin çoğu da zaten eyaleti terk etti. Caffier'in katı taktiği AfD oylarının CDU'ya kaymasına yaramadı.

Bütün bunlara rağmen Başbakan Angela Merkel ve Hristiyan Demokrat Birlik Mecklenburg-Vorpommern'da alınan sonuçları değerlendirirken politikalarını değiştirmeye değil ‘duruş' gösterip gerçekleri masaya yatırmaya karar vermelidir. CDU 2016 yılında mülteci sayısının yüksek oranda azaldığını, bir milyona yakın mülteci adayının kayda geçirilip belediyelere dağıtıldığını anlatmalıdır. Merkel'in partisi aynı zamanda problemleri ve hatalarını itiraf etmelidir. Mültecilerin entegrasyonunda ve Türkiye ile mülteci anlaşmasına varmakla hata yapıldığını açıkça dile getirmeli, mülteci krizinin henüz atlatılmamış olduğunu da hatırlatabilmelidir. Çünkü gerçek AfD'nin yaptığının aksine basit değildir. Siyasi oportünizmi asgariye indirip gerçeklere ağırlık vermek, seçmeni belki ikna eder.