Yorum: Mülteci uyuşmazlığında son çare para

Yorum: Mülteci uyuşmazlığında son çare para

AB Zirvesi'nde tartışılan, sığınmacıların Birlik ülkelerinde dağılımıyla ilgili kota konusu aslında yeni bir şey değil. Birliğe üye ülkelerin çoğunluğu tarafından 2015 yılının eylül ayında acil önlem olarak alınan kota kararının geçerliliği iki yılla sınırlıydı. Ancak şu anda kota kararının süresi doldu, sürenin uzatılması da öngörülmedi. Macaristan ile Slovakya'nın kota uygulanmasına uymak istemedikleri gerekçesiyle Avrupa Adalet Divanı’na yaptıkları şikayet başvurusunu reddedildi. Bu durumda bu iki ülke de Yunanistan ve İtalya’dan sığınmacıları kabul etmek zorunda.

AB Komisyonu, belirlenen birkaç bin kişinin AB ülkelerine dağıtılması konusunda ısrarlı davranıyor. Birlik ülkelerine dağıtımı yapılacak sığınmacı sayısı ise başta bahsedildiği gibi 120 bin değil en fazla 9 bin kişi... Ancak ülkelerine belirlenen oranlarda sığınmacı kabul etmemekte direnenler sadece Polonya, Macaristan, Slovakya ve Çekya değil. Fransa, Avusturya, İspanya ve diğer bazı ülkeler, geçtiğimiz iki yıl içinde öngörülmüş olandan çok daha az sayıda sığınmacı kabul ettiler.

Kota öldü, yaşasın dayanışma

Kota sisteminin işlemediğinden şikayetçi olan ve bu sistemin AB ülkelerini böldüğü görüşünü savunan AB Konseyi Başkanı Donald Tusk bu saptamasında tamamen haklı. Nitekim AB’nin Göçten Sorumlu Üyesi Dimitris Avramopoulos da kota düzenlemesinin süresinin sona erdiği 2017’nin eylül ayında da aynı görüşü paylaşmıştı. Avramopoulos’un şimdi Tusk’u “Avrupai olmamakla” suçlaması bu nedenle anlaşılır bir tavır değil.

Bir yanda Varşova'dan Viyana'ya kadar bir dizi ulusal-popülist hükümetler ile diğer yanda Almanya, İtalya, Yunanistan ve AB Komisyonu'nun görüş ayrılığında söz konusu olan kotalar değil, prensipler. AB ülkeleri arasında dayanışma nereye kadar varıyor ve hangi değerler geçerli?

AB; Polonya, Macaristan ya da başkalarının utanmadan yaptığı gibi AB’nin meşru kararlarının görmezden gelinmesine izin veremez. Ancak bu ülkeleri çok fazla köşeye sıkıştırmak da mümkün değil. ....

Öte yandan AB, göçün en ağır yükünü taşıyan ülkelerin yalnız bırakılmasına da izin veremez. Bu konuda Yunanistan ve İtalya’nın yükünün azaltılması gerekiyor, ancak kota uygulamasının zorla kabul ettirilmesi uygun bir yöntem değil.

AB’nin sınırlarının, örneğin Libya’dan gelen sığınmacılara ve göçmenlere nasıl etkisi olacağına aldırmadan ortaklaşa kapatılması, AB’nin "dışa karşı dayanışması" olarak iyi işliyor. Avrupa’ya tüm zorluklara rağmen ayak basmayı başaranları Birlik ülkelerinde dayanışma ruhu içinde paylaştırma konusunda ise başarısız kalınıyor. Bu kabul edilmesi mümkün olmayan bir şey.

Birlik ağır bir testten geçiyor

Yabancılara alerjisi olan Macaristan Başbakanı'na ya da benzer konumdaki ülkelere ahlaki birtakım çağrılar yapmak fayda sağlamıyor. AB’yi finanse eden Birlik ülkeleri "içeriye doğru dayanışma"yı zorlayabilirler. Polonya, Macaristan, Çekya ve Slovakya’ya yapılan ödemeler azaltılarak, bu paralar İtalya ve Yunanistan'ın sığınmacı ve göçmenleri barındırma masrafları için kullanılabilir. Başbakan Merkel bu uyarıyı bundan bir yıl önce yapmış, ancak bunun da bir yararı olmamıştı.

Ne var ki gelecek yıl bu konuda teminat istenebilir, çünkü AB, 2020 yılına kadar olan bütçeye ilişkin görüşmelere başlıyor. Göç politikalarında yükümlülüklerini yerine getirmeyenler bunun mali sonucunu kendi ceplerinde hissetmeli. Bu belki görüş ayrılıklarının çözümünde şık bir yöntem değil ama dayanışmaya girmemekte ısrar eden üye ülkelere etki yapacak tek yöntem gibi görünüyor. Bu adımla AB’nin siyasi bölünme sürecine ilaç olunamaz. Birlik ağır bir testten geçiyor.

Bernd Riegert

© Deutsche Welle Türkçe