Yorum: 'Olağanüstü'

Yorum: 'Olağanüstü'

Almanya göç ülkesidir. Ortadoğu, Asya, Afrika ve Balkanlardan gelen insanların umut kapısıdır. Almanya savaş, işkence, zulüm, takibat, baskı, fakirlik ve çaresizlikten kaçan insanların yaşamak istedikleri yerdir. Hayati tehlike altında yola koyulan yüz binler insan kaçakçılarının, suç şebekelerinin insafına terk ediliyor. Halkın büyük çoğunluğunun mülteciye empati gösterdiği, ilgilendiği, yardımseverlik ve iyi kalplilik örneği verdiği bir ülkeye geliyorlar. Karşılanışları duygularını derinden etkiliyor.

Göç aynı zamanda Almanya'yı da etkiledi. Sanki hiçbir şey artık eskisi gibi değil. Kurallar, yasalar, normlar, kesinlikler…. Bütün çekince ve kaygılar bir yana bırakılıyor ya da ikinci planda kalıyor. Almanya 800 bin mülteciyle birlikte gelen sorunları göğüslemek zorunda. Onları bir yük ya da zorlama olarak değil, önemli bir fırsat olarak görüyoruz.

Yeni Almanlık erdemi

Almanlar yabancı kültür çevrelerinden ve başka kıtalardan gelenlere gerçekten sempati, merak ve yoğun yardımseverlikle yaklaşıyorlar. Başbakanın Almanlığın yeni bir erdemi olmasını istediği ‘esneklik' hayret dolu bakışlarla izleniyor. Esneklik, yani her şeyi oluruna bırakıp sonucu beklemek.

Her göç ülkesinin yaptığının aksine yeterliliklerine bakmadan yabancıları ve mültecileri kabul etme eğilimi nereden geliyor? Nazi döneminde yüz binlerce Almanın ülkesini terk etmek zorunda kalıp İngiltere, Fransa, İsviçre, ABD ya da Şanghay'a kaçtığı unutulmadı. Kaçmayı başaramayıp, çaresizlikten canına kıyan, yakalanan, sürgüne gönderilen ve öldürülen Almanların kaderi de…

Almanya'nın sosyal DNA'sı

Bu tecrübelerin neticesinde savaş sonrası Almanya'nın anayasasına, siyasi takibata uğratılanlara iltica hakkı tanınmasına dair o emsalsiz madde yazıldı. Almanya için iltica hakkı tanımak merhamet değil hukuki ve vicdani bir yükümlülüktür. 20 yıl önce değiştirilip gevşetilmiş olmasına rağmen iltica hakkı özünde korunmuştur. Bu anayasa maddesi Almanya'nın siyasi ve sosyal DNA'sının bir unsurudur.

Almanların ezici çoğunluğu bu ahlaki yükümlülüğü sahiplenmiştir. Elit zümre için zaten aksi söz konusu olamaz. Maalesef küçük bir azınlık mültecileri tahrik, tahkir ve protesto ediyor. Tabii ki çok kötü bir davranış. Fakat çok küçük bir azınlık böyle davranıyor. Büyük yardımseverliğin aşırı zorlanan bir topluma dönüşmeyeceğinin de garantisi yoktur. Empatinin kesinlikle antipatiye dönüşmeyeceğini kim söyleyebilir? Bu nedenle siyasi sorumlular derhal harekete geçmelidirler. Neyin istendiğine, neyin yapılıp neyin artık yapılamayacağına ülkeler ve Avrupa olarak karar verme zamanı gelmiştir. Devletin yurttaşlarından daha fazla zorlandığı anlaşılan olağanüstü bir durumla karşı karşıya bulunuyoruz.