Yorum: Putin Esad’ın kapanına girdi

Yorum: Putin Esad’ın kapanına girdi

Kremlin’in başarısı –bu, muhtemelen Ortadoğu’da genellikle hep olduğu gibi geçici bir başarı- bu satırların yazarı da dahil olmak üzere birçok kişiyi şaşırttı. Bu başarı ilk etapta Barack Obama yönetiminde fiilen bölgeden çekilen ABD’nin zayıflığının bir sonucu. Putin bir fırsatçı, konu siyasi boşluğu doldurmak olduğunda da bir usta. (Boris Yeltsin döneminde dış istihbarat servisi başkanı, Dışişleri Bakanı ve Başbakan olan) Yevgeni Primakov'un konseptini İran ile stratejik işbirliğiyle daha da geliştirdi ve hayata geçirdi.

Şu anda hayatta olmayan Primakov, İran’ın nükleer programının Rusya için bir tehdit oluşturmadığına inanıyordu. Tezi şuydu: Aşırılık yanlılarından oluşan hükümet, Moskova ile çatışma içine girecek olursa Tahran’ın yerinde bir bomba krateri kalacaktı. Bir başka açıdan Washington’a karşı mücadeleye ayarlı, güçlü Amerikan karşıtı rejim, Kremlin'in menfur Amerikalılara karşı olabildiğince fazla sorun yaratma yönündeki çıkarlarıyla aynı çizgideydi.

Putin ve Humeyni’nin rüyası

Kremlin Tahran’daki mollalara üç yıl boyunca Ayetullah Humeyni’nin rüyasını gerçekleştirmeleri için, yani Bağdat'tan Beyrut'a Tahran kontrolünde bir bölge yaratmaları için yardımcı oldu. Esad’ın Alevi rejimi İran’ın nüfuz sahasında kilit bir unsur. Lübnan'da Tahran ajanlarının yani İslamcı Hizbullah örgütünün bu ay içinde fiilen iktidarı ele geçirmesi de İran hanesine büyük bir jeopolitik zafer olarak yazılabilir.

Peki, Esad’ı 21 Kasım'da Soçi'de kabul eden Putin, Suriye operasyonunun askeri aşamasının yakın zaman içinde sona ereceğinden bahsederken neden Tartus ve Lazkiye'deki üsleri işler durumda ve güvence altına tutacak kadar Rus askerinin Suriye'de kalmasının gerekli olduğunu söylüyor? Rus Devlet Başkanı, askeri varlığın azaltılacağını ilk kez açıklamıyor. İşin gerçekten vaat edilen çekilme noktasına gelip gelmeyeceği belirsiz. Rusya’nın muazzam hava desteği olmadan Suriye ordusu hiç de etkin değil.

Putin'in Suudi Arabistan ile İran arasında gerçekleşecek bir çatışmanın ortasında kalmamak için gerçekten de Rusya'nın bölgedeki rolünü azaltmaya çalıştığı kanaatindeyim. Böyle bir durumda İsrail Riyad'a katılabilir. İki ülke arasındaki bağlantılar gittikçe güçleniyor. Krallığın fiili hükümdarı ve güçlü bir İran karşıtı olan veliaht prens Muhammed bin Salman ile birlikte ülkenin İsrail ile resmi ilişkiler başlatabileceği kaydediliyor. Suudiler ve İsrailliler İran'daki rejimi varoluşlarına bir tehdit olarak gördüklerini saklamıyorlar.

Moskova böyle bir çatışmada taraf tutmak istemiyor ama Esad'ın düşmesine de izin vermemek istiyor. İktidarda kalması, Kremlin'in kazandığı zaferin ve Putin'in otoriter rejimlerden oluşan uluslararası bir Amerikan karşıtı koalisyonun lideri olduğunun başlıca simgesi. Kremlin, ABD Ortadoğu'ya "geri dönmeden” ve İsrail ve Suudilerle birlikte İran'a meydan okumadan önce Suudilerle ilişkilerin düzelmesi için çabalıyor.

Rusya'da devlet başkanlığı seçimleri ve Suriye

Suriye operasyonunun bittiğini açıklamanın her ne kadar etki bakımından daha tali olsa da iç politik sebepleri de var. İlk olarak Rusya'da 2018 yılında yapılacak "devlet başkanlığı seçimleri” öncesinde "bir zafer” ilan etmek icap ediyor. İkincisi kamu maliyesi iyi durumda değil ve para tasarrufu gerekli. Üçüncüsü Putin, Ukrayna yaptırımlara karşı direniş ve Rusya üzerindeki siyasi kontrolünü koruma gibi başka alanlara yoğunlaşmak istiyor.

Putin Suriye sahnesini muzaffer olarak terk etmek istiyor. Ancak siyasi bir çözüm sağlanamayacak ve bir iç savaş da her zaman mümkün. Kürtler ABD'nin yardımıyla kendi devletlerini ilan edebilir. Ya da İran'ın saldırgan tutumu İsrail'i kararlı adımlar atmaya yönlendirebilir. Kremlin, Tahran'daki rejimle bağlaşıklığa girerek onunla sadece zaferi değil aynı zamanda zorlukları da paylaşmak zorunda kalacak. Soçi'deki buluşma Moskova'nın Ortadoğu siyasetinde bir nokta değil sadece bir virgül.

Konstantin von Eggert bağımsız Rus televizyonu Dozhd'un yorumcusu ve moderatörü.

Konstantin von Eggert

©Deutsche Welle Türkçe