Yorum: Rusya ile barış içinde yaşayabilmek

Yorum: Rusya ile barış içinde yaşayabilmek

NATO - Rusya Konseyi'nin Varşova'daki NATO zirvesinin hemen ardından toplanması rastlantı değildi. Bu iki önemli buluşma Batılı ittifakın Rusya'ya uyguladığı ‘çifte stratejiyi' sembolize ediyor. NATO bir yandan askeri gücünü gösteriyor, diğer yandan da Batı ile Rusya arasındaki farklı çıkarları görüşmek için diyaloğa hazır olduğunun sinyalini veriyor.

NATO'nun Baltık ülkeleriyle Polonya'daki askeri mevcudiyetini artırma kararı, öncelikle Doğu Avrupa'daki müttefik ülkelerde yaygın olan Rusya korkusuna karşılık vermek amacıyla alınmıştı. NATO'nun doğu sınırlarında dört taburun üslendirilmesi ittifak bünyesindeki dayanışma kadar caydırıcılık kararlılığını da gösterecek.

Öte yandan 4 bin askerin doğuya sevk edilmesinin abartılı bir 'savaş tehdidi' anlamına geldiği söylenemez. Doğu Avrupa'dan Rusya'ya gözdağı verebilmek için çok daha kapsamlı askeri kapasitelerin harekete geçirilmesi gerekir. Umalım Moskova da bunu böyle kabul etsin ve silahlanma yarışında öne geçtiği kanısına kapılmasın.

Askeri çatışmadan kaçınma

NATO saldırganca emeller peşinde koşmadığına Rusya'yı ikna edebilmelidir. Ortak Avrupa barış düzeninin bozulmasına Rusya neden olmuştu. Rusya'nın tehdit olarak algılanmasında sadece Ukrayna politikasının değil, aynı zamanda Baltık Denizi ve Karadeniz'deki provokasyonlarının da payı bulunmaktadır. Manevralar sırasındaki tehlikeli karşılaşmalar NATO-Rusya Konseyi yeniden düzenli olarak toplanmaya başladığında mutlaka gündeme getirilmeli.

NATO askeri gücünün ışığında gerginliği azaltmaya çalışmalı ve Rusya ile askeri çatışma tehlikesinin ortadan nasıl kaldırılabileceğini de görüşmeli. Devlet Başkanı Putin geçen hafta Rusya'nın da gerginliği arttırmaya niyetli olmadığının sinyalini vermişti.

Gerçekçi Rusya politikası

Ancak göreceli iyimserlik realist analizin gerekliliğini de unutturmamalıdır. Yumuşama başlatılabilse de Batı ile Rusya arasındaki ilişkiler kalıcı şekilde zarar gördü. Ukrayna krizi bu anlaşmazlığın nedeni değil, bahanesi olmuştu.

Rusya Ukrayna krizinden önce de Avrupa güvenlik mimarisinin çıkarlarını yeterince gözetmediği gerekçesiyle güvenlik yapısının yeniden düzenlenmesine çalışmıştı. Batı, nüfuz bölgeleri Avrupa ilkeleriyle bağdaşmadığı için Rusya'nın revizyonist girişimlerine uzun süre kulaklarını tıkadı. Devlet Başkanı Putin bütün uluslararası anlaşma ve mutabakatlara aykırı olmasına rağmen Ukrayna krizinde askeri oldubittiler yarattı.

Gerginliği tırmandırmasının nedeni, taleplerini Batı'ya kabul ettirmekti. Ancak Batı yeni bir Avrupa güvenlik mimarisinde NATO'ya nüfuz bölgesi ayrılmasını aklından bile geçirmez. NATO, Rusya'yı şimdiye kadarki güvenlik ortamına geri dönmeye zorlamak istiyor. Batının hedefleri, Rusya'nın tavrını değiştirmesi ve Moskova'nın taleplerine boyun eğilmemesi şeklinde özetlenebilir.

Güvenlik politikasındaki yenişmezlik

Diğer taraftan Rusya, askeri gücünü oynayarak Ukrayna ve Gürcistan'ın NATO üyeliğini bilinmeyen bir tarihe kadar erteletmeyi başardı. Batının yaptırımları Rusya'nın Ukrayna'da daha fazla ilerlemesini önleyebilmiş, Kırım ve Doğu Ukrayna'dan çekilmesini ise sağlayamamıştır. Rusya, Minsk sürecinde Ukrayna hakkında talep ettiği söz hakkına kavuşmuştur.

Güvenlik politikasındaki yenişmezlik, önümüzdeki zaman içinde Batı ile Rusya arasındaki ilişkilere yön verecektir. Barış içinde yan yana var olmaya alışmak ve silahlanma yarışını önlemek önümüzdeki dönemin en önemli görevi olmalıdır.