Yorum: Yunan devleti temelden arızalı

Yorum: Yunan devleti temelden arızalı

Mülteci krizi ve terör ile mücadele Avrupa Birliği'nin (AB) gündemine oturmadan önce Birlik Avrupa'sı 2015 ortalarına kadar öncelikle müflis Yunanistan'ın yeni bir yardım programıyla Euro Bölgesi'nden ayrılmak zorunda kalmaktan kurtarılmasını konuşuyordu. Popülist Aleksis Tsipras başbakanlığındaki aşırı sol/sağ Atina koalisyonu beceriksizlik ve kendini beğenmişliğiyle Yunanistan'ı yıkılışın eşiğine getirmişti. Yunan ekonomisi, başarısızlığıyla sonunu çabuk getiren Maliye Bakanı Yanis Varufakis sayesinde çökmeye başlamıştı. Euro Bölgesi ülkeleri son anda üç yılda 86 milyar Euro daha vererek Yunanistan'ı batmaktan kurtarmaya razı oldu.

Yunanistan açısından kredi şartları öncekilerden çok daha ağırdı ve Atina'nın sıkı denetim altına alınmasını içeriyordu. Yılın sonunda AB müfettişleri, muhtemel yatırımcılar ve finans analistleri aşırı Yunan solunun seleflerinden farklı davranmadığını gördüler. Tsipras yönetimi tatsız kararları mümkün olduğunca erteletmek için sürüncemede bırakıyor, geciktiriyor hileye başvuruyor ve yaptığının tersini söylüyordu. Devrimci görünmeye çalışan Syriza'nın baş düşmanı Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble açıkça, Atina yönetiminin ağustos ayında taahhüt ettiği reform takvimine uymadığını söylüyordu. Bu yüzden kredi dilimlerinin ödenmesi aksıyordu.

Geciktir, sürüncemede bırak, unuttur

Yunan maliyesinin kontrolü 2015 kasımından 2016 şubatına ertelemek zorunda kalındı. Gecikme alışılagelmiş Yunan siyasi folkloru olarak görülebilir ama ilkbaharda Euro Bölgesi'ni zor durumda bırakabilecek bir problem daha çıktı. Yunan parlamentosunun onayladığı 2016 bütçesinin uluslararası kontrolörlerce kabul edileceği şüpheli. Emeklilik reformu ve tarım sektöründeki vergilerin arttırılması hâlâ yasalaşmadı. Başbakan Tsipras açısından parlamentodaki üç oyluk çoğunluğun kaybedilmesi söz konusu olabilir.

Tsipras, sözüm ona kötü niyetli kreditörlerin 'dikte' ettirdiği sıkı tasarruf önlemlerine değer vermek yerine vergi ve harçlar yoluyla devletin gelirlerini arttırabileceğini düşünüyor. Finansman kaynağı olmayan kağıt üzerindeki programlarla seçmenlerine nimet dağıtmayı denedi. Euro Grubu yılın son günlerinde vetosunu kullanarak bu adımı önledi.

Bu gibi popülist uygulamalar ekonomik gelişmeyi zehirler. Yatırımcının on bir ay önceki Syriza zaferiyle yıkılan güveni henüz yerine gelmiş değil. Yunanistan 2016 yılını da resesyonla geçirecek. Bundan bir yıl kadar önce, yani kaos kumpanyası Atina sahnesine henüz çıkmamışken Yunan ekonomisi cüzi de olsa büyümeye başlamıştı. Mali bakımdan kendi ayakları üzerinde durabilmesi için Yunanistan'a uygulanan yardım programının nasıl sona erdirilebileceği tartışılmaktaydı. Şimdi ise bu konuyu açmak bile gülünç kaçar.

Göç krizinde de başarısız

Yunanistan'ın başaramaması Yunanlar için felaket olur. Ama aynı zamanda AB de hem mali bakımdan hem de mülteci krizi yüzünden zor duruma düşer. Avrupa'nın ekonomisi en kötü ülkesi sığınmacı krizinin savuşturulmasında ise maalesef Avrupa'nın ‘cephe ülkesi' sayılıyor. Sığınmacı krizinin altından kalkamayan Yunan devleti hem kifayetsiz, hem de isteksiz görünüyor. Hükümet Brüksel'den yardım alamamaktan yakınıyor. Ama bu doğru değil. AB Komisyonu Atina'yı adeta yardım almaya zorluyor. AB'nin vereceği 350 milyon Euro'luk yardımın alıcısı yok. Mülteci yardımlarının organize edileceği bir yapılanma söz konusu değil.

Taahhüt edilen kayıt merkezlerinden sadece ilki az personelle çalışabiliyor. İkisi henüz tamamlanmış değil. Diğer ikisi ise sadece kağıt üzerinde gözüküyor. Yunanistan almayı kabul ettiği 50 bin mültecinin çok azını barındırabilecek durumda. Mülteci adaylarını Atina'daki eski stadyuma tıkıp kaderlerine terk etmek ne Avrupai ne de insani değerlerle kıyaslanabilecek bir davranıştır. Atina neden doğrudürüst bir göç rejimi geliştirmiyor? Brüksel parasını vermeye hazır. Çalıştıracak o kadar da genç işsiz var. Ama siyasi iradenin yerinde yeller esiyor.

2001 yılının aralık ayında Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Yunanistan'daki mültecilerin kayıt altına alınması ve bakımında önemli yetersizliklerin olduğunu söylemişti. UNHCR 14 yıl önce, yani 11 Eylül saldırılarının hemen ardından da ihmallerin güvenlik açığına neden olduğu ve teröristlerin Avrupa'ya sızabileceği uyarısında bulunmuştu. O tarihten beri AB'nin en zayıf halkasında değişen bir şey oldu mu? Şimdiye baktığımızda, olmadığını söylememiz gerekir. Demek ki durumdan sadece görevdeki sol/sağ koalisyonu sorumlu değil. Yunan devleti temelden arızalı.