Yozgat: Üniversite öğrencileri referanduma nasıl bakıyor?

Yozgat Bozok Üniversitesi'nden bir grup öğrenci BBC Türkçe'nin referandum yayını için biraraya gelerek oy tercihlerini ve gündemi tartıştı.

Anayasa değişikliği referandumu hem büyük bir genç seçmen kitlesinin oy verecek olması, hem oylanan metinde milletvekili seçme yaşıyla ilgili bir maddenin bulunması, hem de ülkenin geleceğini belirleyeceği için gençler açısından büyük önem taşıyor.

Referandum, gençlik içinde genel seçimlere kıyasla çok daha yoğun bir şekilde tartışılıyor.

Türkiye'nin dört bir yanından ama özellikle de İç Anadolu Bölgesi'nden öğrencilerin okuduğu Yozgat Bozok Üniversitesi'nde de durum aynı.

Biz de üniversitenin farklı bölümlerinden bir grup gencin biraraya gelmesine vesile olduk ve onların referandumla ilgili görüşlerini aldık.

İlk olarak referandum sürecinde ülke siyasetinde yaşanan karşılıklı suçlamalar ve gerginliklerin gençlere de yansıyıp yansımadığını konuşuyoruz.

Öğrencilere göre referandum gençler arasında bir kutuplaşmaya neden olmuş olsa, ortam yüksek siyasette olduğu kadar gerin değil.

Furkan Akbulut artmosferi anlatırken, "Ben mesela arkadaşlarımla çok siyaset konuşmak istemiyorum çünkü arkadaşlıklar bozuluyor. Ama tutamıyoruz kendimizi o da bir gerçek" diyor.

Furkan, hem iktidarın 'hayır' oyu verecekleri 'terör örgütleriyle' birlikte değerlendiren yaklaşımlarına hem de CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt'un açıklamasına tepki gösteriyor.

Evet vereceğini söyleyen Şeyma Çelen gerilimin gençlere çok yansımadığı kanısında:

"Ben şu an 'hayır' diyecek bir arkadaşımla oturup rahat bir şekilde bu konu hakkında konuşabiliyor ve bu bir kavgaya gitmiyorsam, bence referandum konuşmaları gençlerde kutuplaşmaya yol açmıyor demektir".

Hayır kampanyası yürüten Ahmet Selçuk da, 'hayır' çalışmalarına yönelik bazı sert tepkiler gelmekle birlikte "tabanın daha anlayışlı olduğunu" belirtiyor:

"Büyük siyasilerin söylemlerinin tabana inmemesi çok güzel bir şey. Bu gelecekteki siyasetin ılımlı olacağına işaret ediyor diye düşünüyorum".

15 Temmuz gecesi gençlerin meydanda birlikte olduğunu belirten Yasin Koç şimdi okulunda, yurdunda durumun farklı olduğunu belirtiyor.

Peki tartışmaya katılanlar tercihlerini neye göre yapmış?

Yasin, 'evet' tercihinde yabancı ülkelerin Türkiye'ye yönelik politikalarının etkili olduğunu aktarıyor:

"Türkiye güçlü bir ülke. Hollanda olsun Almanya olsun, rahatsızlıklarını açıkça belli ettiler. Ben, Türkiye'nin dünyada daha da güçlü olması için 'evet' diyorum. Bunun dışında geçmişte krizlerimiz oldu. Yazar kasa fırlatıldığı o günlere bir daha dönmemek için de 'evet' diyorum.

'Evet' diyen Şeyma, bütün maddeleri okuyup vermiş kararını: "Ben maddeleri okudum ve maddelerin hepsi bana mantıklı geldi".

Betül Beket de tüm maddeleri tek tek okuyanlardan: "İkiliğin olmaması bence çok önemli bir şey. Bir yerde iki horoz olmaz. Öyle olduğu için ben tekliğin daha önemli olduğunu, daha verimli olacağını, Türkiyemiz için de daha mantıklı sonuçları olacağını düşünüyorum" diye açıklıyor görüşünü.

Furkan, maddelerden ve Türkiye'nin tarihinden bahsedip, "Türkiye'de yaşanan krizlerin, gerilemelerin ve duraklamaların tamamı koalisyonda olmuştur" diyor.

Görüşünün Hayır oyuna daha yakın olduğunu söyleyen Mert Öncü ise bugün Türkiye'de tüm partiler açısından bakıldığında, siyaset ile güç ve çıkar kavramlarının çok iç içe geçtiğini bunu çok rahatsız edici bulduğunu söylüyor.

Sohbette üniversite öğrencisi olmayan tek bir genç var: İmam Hatip Lisesi son sınıf öğrencisi Serkan Buldum.

Serkan, geçmişle kıyaslama yapıyor:

"Referandumda oyum 'evet' olacak çünkü dinin geliştiğini düşünüyorum. Daha öncesinde İmam Hatipliler için iş imkanı yoktu, afederdiniz hayvan yerine bile konulan vardı. Önceden askerlik yemin törenine başörtülü bayan gidemezdi, şimdi annem katılabiliyor".

Gençler arasında getirilmek istenen yeni sistemle ilgili en önemli tartışma 'hayır' cephesinden gelen 'tek adamlık' eleştirileri üzerine yoğunlaşıyor.

Önündeki 'hayır' broşürlerini gösteren Furkan, "Tek adam rejimi deniyor. Ama seçilecek kişi meclis tarafından denetlenmeye tamamen kapatılmıyor. Ayrıca meclis fesh olursa cumhurbaşkanlığı seçiminin de yeniden yapılması gerekiyor" diyor.

Betül, yeni sistemin tek bir kişiye denetlenemez şekilde yetkiler vermediğini, her kararın Meclis'in içinde yer aldığı bir süreçten geçerek hayata geçileceğini söylüyor ve zaten en kötü ihtimalde insanların da tepki göstereceğini ekliyor.

Ahmet ise bunlara karşı Venezuela'dan bahsediyor: "Venezuela'da muhalefet partisi şu anda mecliste çoğunluk olmasına rağmen şu anda başkan Maduro. Chavez Maduro'yu başkan yardımcısı yapmıştır, Chavez ölünce yerine Maduro geçmiştir".

Sinem Gençyılmaz'a göre ise getirilmek istenen tam manasıyla bir 'tek adam rejimi':

"Ben en çok yetkinin milletin vekiline verilmesi taraftarıyım. İktidarı daha fazla heveslendiren, daha fazla iş yapmasını sağlayan muhalefettir. Ben hiç kimseye, babama bile bu kadar yetki vermem. Çünkü insanlar beşer şaşardır, hiç kimseye bu kadar yetki verilmez.

Ahmet, "Bu bir parti meselesi değil, cumhuriyetin kader oylamasıdır. Yarın bir gün Tayyip Erdoğan gider, yerine başka birisi gelir" diyor.

Cumhurbaşkanının tarafsızlığı konusu da gençler arasında yoğun bir şekilde tartışılıyor.

Betül'e göre, "Herkesin bir siyasi kimliği var bundan kendinizi soyutlayamazsınız".

Furkan, "Hangi cumhurbaşkanımız acaba tarafsız oldu" diye soruyor ve tarihten bazı örnekler veriyor.

Sinem Abdullah Gül'den bahsediyor: "Tarafsız olmayabilir ama bu kadar yetkili ve alenen ortada olup, partili cumhurbaşkanlığı adı altında olması doğru değil. Abdullah Gül de AK Partili'ydi, ama bu kadar televiyzonlara çıkıp, bu kadar gündemde olduğunu hiç görmedik.

Betül'e göreyse olacak olan malum ilanı: "Siyasi görüşünüz ortada. Bunu bilip de söylememeniz ne kadar farklı?"

Gençler, milletvekili seçilme yaşının 18'e indirilmesi konusunda da farklı fikirlere sahip.

Şeyma'nın başta kafasına takılan tek madde buymuş, daha sonra bunun da olumlu olduğu konusunda ikna olmuş:

"Benim kafamdaki tek soru, 18 yaşındaki biri ne kadar milletvekilliği yapabilir ki? Bunun da cevabını dün Adalet Bakanımız Bekir Bozdağ yanıtladı ve seçmek çok zordur, seçilmek kolaydır demişti. Eğer 18 yaşındaki bir genç seçebiliyorsa, çok rahat seçilebilir de. Benim kafamda hiçbir soru işareti kalmadı anayasayla ilgili".

Kararı 'evet' olan Yasin ise tek eleştirdiği değişiklik maddesinin bu olduğunu belirtiyor. O, "fakir bir ailenin çocuğunun milletvekili olabileceğini" düşünmüyor.

Benzer bir noktadan itiraz eden Sinem şu eklemeleri yapıyor:

"Biz işçi çocuklarıyız. Ben hiçbir işçinin bu konuma geleceğine inanmıyorum. 18 yaşındaki bir çocuğun kendini geliştirmesi lazım, üniversite okuması lazım, yaşaması, görmesi lazım. Kamyon kullanma ehliyetini bile 18 yaş altındakilere vermiyorlar, millet nasıl temsil edilecek?"

Furkan'a göre gençlerin mecliste temsili açısından bu madde çok olumlu:

"Türkiye'de 18-25 yaşa arası toplamda altı buçuk insan var. Bunların da temsil edilmesi lazım. 6,5 milyon insanı temsil eden en az bir kişinin olması gerekiyor".

İmam Hatip Lisesi öğrencisi Serkan ise "Fatih Sultan Mehmet genç yaşında İstanbul'u fethetti. Allah'ü Teala öyle bir şey ki istediğini vezir de yapar rezil de" diyor.

Betül'e göreyse, "Genç bir kişi zaten kendini hazır hissetmiyorsa, o sorumluluğu hissetmiyorsa aday olmaz. Hissediyorsa olur".

Peki sonuç ne olursa olsun gençlerin 16 Nisan sonrası Türkiye'den en büyük beklentileri neler?

En fazla talep eğitimle ilgili sıralanıyor. Görüşler kabaca şöyle:

Türkiye'deki eğitimin niceliğini artırmaya yönelik niteliğini artırmaya yönelik değil. Ben edebiyat bölümünde okuyorum. Şu an 40 bine yakın atanamayan insan var. Mezun yığılması oluyor. Atanmamız neredeyse imkansız. İkinci imkanımız akademisyen olmak. Önümüze hocalarımızın bile zorlandığı bir İngilizce sınavı gelecek. 14 yıldır İngilizce eğitimi alıyorum, İngilizce'nin a'sını bile bilmiyoruz.

Öncelikle şu eğitim sisteminin bir düzene binmesi, sistematik bir şekilde ilerlemesini istiyoruz. Bir Finlandiya'ya bakın, bir Türkiye'ye bakın.

Eğitimin geliştirilmesi lazım. Bence de İmam Hatip lise son sınıf öğrencisiyim, Kuran okumayı bilmeyen bile var.

Her gün eğitim sistemi değişiyor. Ben girerken OKS vardı sonra SBS geldi SBS'ye girdim sonra TEOG gelmiş. Üniversite sistemi sürekli değişiyor, kalite düşüyor. Her yere üniversite açılmaması da lazım.

ise gençlerin mutsuz olduğunu, mutlu olmak istediklerini belirtiyor:

"90 kuşağı olarak canlı bombaları, darbeleri yaşadık. Mutsuzuz. Bu kadar olayların gençlere yansımaması lazım. Biz Yozgat gibi bir yerde Evetçi ve Hayırcılar ele ele tutuşup fotoğraf çektirebiliyoruz. Yüksekteki gerilimler üzerinden bize bu ka bize bu kadar yük bindirilmemesi gerekiyor".

Öğrenciler ayrılırken seviyeli bir şekilde tartıştıkları için bir kaç kez birbirlerine teşekkür ettiler.

Birer çay daha içilip sohbet edildikten sonra Ahmet'ten bir dilek geldi: "Keşke liderler de çıkıp televizyonda şöyle bizim gibi tartışsalar".